Cuma, 22 Kasım, 2024
HABER: ŞEREF KILIÇLI
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın beraberinde getirdiği olumsuz etkiler, tüm ülkelerin ortak sorunu haline geldi. Çözüm için fosil yakıtların kullanımının azaltılarak, temiz enerjiye daha hızlı bir dönüşüm yapılması öngörülüyor. Uluslararası mutabakat için de 12 Aralık 2015’te bugüne kadarki en önemli iklim değişikliği anlaşması olan Paris İklim Anlaşması imzalandı. Ortak hareket etmek üzere 197 ülkenin taraf olduğu Paris Anlaşması, tüm ülkelerin karbon salımını azaltacak taahhütler vermesini gerektiriyor. Anlaşma, aynı zamanda küresel ısınmayı endüstrileşme öncesine göre 2 santigrat dereceyle sınırlama, hatta 1.5 santigrat derecede tutmayı hedefliyor. Ayrıca 2050 yılında net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması da amaçlanıyor.
İHTİYAÇ KIYASLAMASI
Temiz enerjiye hızlı dönüşüm, iklim değişikliği ile mücadele için kritik önemde. Ancak temiz enerji teknolojileriyle çalışan bir enerji sisteminin, geleneksel hidrokarbon kaynakları ile beslenen bir sistemden büyük farklılıkları var. Güneş ve rüzgar santralleri, elektrikli otomotiv, fosil yakıt bazlı muadillerinden daha fazla mineral kullanımını gerektiriyor. Ortalama bir elektrikli otomobilin konvansiyonel bir otomobilde kullanılandan altı kat daha fazla madene ihtiyaç duyduğu belirtiliyor. Yine ortalama bir rüzgar santralinin doğalgazla çalışan bir elektrik santraline göre dokuz kat daha fazla mineral kaynağına ihtiyaç duyduğu kaydediliyor. İhtiyaç duyulan madencilik artınca tedarik zincirinde de rekabet artıyor.
ÇİN’İN HAKİMİYETİ
Dünya Enerji Konseyi’nin kritik minerallerle ilgili bir raporu, temiz enerjiye geçiş için ihtiyaç duyulan mineraller konusundaki durumu ortaya koyar nitelikte. Rapora göre, lityum, kobalt ve nadir toprak elementlerinde dünyanın ilk üç üretici ülkesi, küresel üretimin dörtte üçünden fazlasını kontrol ediyor. Bazı durumlarda, tek bir ülke dünya çapındaki üretimin yaklaşık yarısından sorumlu. Mesela, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Çin, 2019’daki küresel kobalt ve nadir toprak elementleri üretiminin sırasıyla yüzde 70 ve yüzde 60’ını gerçekleştirmişler. Çin’in her yerde güçlü bir varlığa sahip olduğu işleme operasyonlarında konsantrasyon seviyesinin daha da yüksek olduğu belirtiliyor. Çin’in payının nikel rafinasyonu için yüzde 35, lityum ve kobalt için yüzde 50-70 ve nadir toprak elementleri için yaklaşık yüzde 90 civarında olduğu not düşülmüş. Yine Çinli şirketlerin Avustralya, Şili, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Endonezya’daki denizaşırı kaynaklara önemli yatırımlar yaptığına da dikkat çekilmiş.
ABD YASA ÇIKARDI
Diğer taraftan, temiz enerjiye dönüşüm için gerekli tedarik zincirinde, dengeleri değiştirme hamleleri de yapılıyor. Geçtiğimiz yıl ABD’de kabul edilen ‘Enflasyonu Düşürme Yasası’ da buna çarpıcı bir örnek. ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’nda enerji güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yatırımlar için 369 milyar dolarlık kaynak ayrıldı. Vergi indirimleriyle elektrikli otomobil satın almayı teşvik etmeyi de öngören yasa kapsamında, Kuzey Amerika’da üretilen bataryaların kullanıldığı ve bu bölgedeki madenlerden çıkan mineralleri içeren elektrikli araçlara 7 bin 500 dolara kadar vergi indirimi verilmesi de öngörülüyor. İçlerinde Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere bazı ülkeler tarafından ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’nın Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına uymadığı öne sürülse de bu konuda yeni bir yol açılmış durumda.
‘ÜRETİM BİR AVUÇ ÜLKEDE YOĞUNLAŞTI’
ABD, Enflasyonu Düşürme Yasası ile temiz enerji tedarik zincirlerinde devreye aldığı yeni politikasında ısrarcı olduğunu da gösteriyor. Nitekim ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, geçen haftaki bir açıklamasında, “Fosil yakıtlardan uzaklaşırken, temiz enerji tedarik zincirine aşırı yoğunlaşmanın oluşturduğu risklerden de endişe etmeye devam ediyoruz. Bugün, pillerden güneş panellerine ve kritik minerallere kadar kritik temiz enerji girdilerinin üretimi bir avuç ülkede yoğunlaşıyor” dedi. Yellen, ABD’nin daha esnek ve çeşitlendirilmiş tedarik zinciri oluşturmak için ülkesi içinde yatırım yapacağını da kaydetti.
‘NET SIFIR EMİSYONDA REKABET EŞİT ŞARTLARDA OLMALI’
Uluslararası Enerji Ajansı, bu yılın başlarında yayımladığı bir raporunda, Çin’in güneş fotovoltaik ve rüzgar sistemleri gibi seri üretilen teknolojilerin çoğu için dünyanın üretim kapasitesinin en az yüzde 60’ına ve elektrolizör üretiminin de yüzde 40’ına sahip olduğunu belirtmişti. Çin’in temiz enerji tedarik zincirindeki üstünlüğü Avrupa Birliği’nin de gündeminde. Nitekim ocak ayındaki Davos toplantısında AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin’in elektrikli araçlar ve güneş panelleri gibi küresel üretim sektörlerine hakim olduğuna dikkati çekerek şunları söylemişti: “Net sıfır emisyondaki rekabet eşit şartlara dayalı olmalı. Çin, Avrupa’daki ve başka yerlerdeki enerji yoğun şirketleri, üretimlerinin tamamını veya bir kısmını başka yerlere taşımaya açıkça teşvik ediyor. Bunu aynı zamanda ucuz enerji, düşük işçilik maliyetleri ve benzersiz bir düzenleyici ortam vaadiyle yapıyor. Diğer pazarlardaki tedarikimizin bu tür sübvansiyonlarla bozulduğunu hissedersek soruşturma başlatmaktan çekinmeyiz. İşbirliği yapmak ve birlikte çalışmak istiyoruz. İklim değişikliğiyle mücadele için küresel bir yaklaşıma ihtiyaç var. Ancak bu adil bir yaklaşım ve eşit koşullarda olmalı.”
28 Ağustos 2023 Pazartesi
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe