tatil-sepeti

Özellikle bilgisayar, iletişim ekipmanları, cam, makina, elektrik teçhizatı ve tekstil gruplarında Çin’in küresel ihracattaki payı yüksek seviyede. Dünya çapında ihraç edilen tüm imalat sanayi ürünlerinin yüzde 19’unun Çin kaynaklı olması, küresel tedarik zincirindeki sürdürülebilirliği gündeme getirdi.

HABER: ŞEREF KILIÇLI

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin hem tedarikçi hem de pazar olarak küresel ekonominin çok önemli bir merkezi. 1978’de küresel ekonomiye uyum sağlamak için reform yapması ve ihracat odaklı kalkınma modelini benimsemesi, ardından 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olması, Çin’in geldiği aşamada iki önemli dönüm noktası kabul ediliyor. Bugün küresel üretimin yüzde 35’ini, küresel tüketimin ise yüzde 10’unu Çin oluşturuyor. Çin, 2009’da dünyanın en büyük mal ihracatçısı, 2013’te en büyük mal ticareti ülkesi oldu. IMF’nin açıkladığı ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ açısından, 2014’te ABD’yi geçerek dünya birinciliğine yükselmesi de ekonomik başarılarında yine önemli bir viraj oldu.

KÜRESEL İHRACAT ÜSSÜ

İhracat odaklı kalkınma modeli, Çin’i bugün küresel üretim üssü haline getiren en önemli parametreler arasında. Çin, 1995’ten bu yana dış ticaret fazlası veriyor. Dış ticaret fazlası 1990’larda yıllık yaklaşık 30 milyar dolar seviyesindeyken, 2000-2010 arasında yıllık 300 milyar dolara, 2015-2017 arasında yıllık 400 milyar dolardan 600 milyar dolara yükseldi. Döviz rezervi ise 2000’de 159 milyar dolardan 2017’de 3 trilyon doların üzerine çıktı. Çin, 65 ülke için en büyük ithalat kaynağı, 33 ülke için ise en büyük ihracat pazarı konumunda da bulunuyor.

WUHAN VİRÜSÜ TEHDİDİ

Çin’in Hubei eyaletindeki Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve kısa sürede yayılan Wuhan koronavirüs salgını hem küresel sağlığın hem de küresel ekonominin en büyük tehdidi haline geldi. Çin’in küresel tedarik zincirinin adeta merkezinde olması dünyanın birçok ülkesindeki üretimi de etkiledi. IHS Markit’in raporuna göre, ekonomik etkiyi 2003’te Çin’de ortaya çıkan SARS salgını ile kıyaslamak doğru değil. Çünkü Çin, 2003’te dünyanın altıncı büyük ekonomisiydi ve küresel ekonominin yüzde 4.2’sini oluşturuyordu. Oysa bugün Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi. 2019’da, küresel ihracatın yüzde 13.7’sini (2.524 trilyon dolar, küresel ithalatın yüzde 9.1’ini (1.674 trilyon dolar) sağlamış durumda. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Dairesi’ne göre, SARS salgını döneminde, Çin dünya çapında ihraç edilen tüm imalat sanayi ürünlerinin yüzde 8’inin kaynağıydı. 2018’de bu rakam yüzde 19’a yükseldi.

YAKIN DÖNEMDEKİ SALGINLAR

Wuhan koronavirüs salgınından önce, yakın dönemde dünya ülkeleri SARS, MERS ve Ebola salgını ile mücadele etti. 2003’te Çin’de ortaya çıkan SARS virüsü yaklaşık 800 kişinin ölümüne sebep olmuş, küresel ekonomiye 50 milyar doların üstünde zarar vermişti. Güney Kore’de 2015’teki MERS virüsü salgınında 38 kişi ölmüş, 8.5 milyar dolarlık da ekonomik kayıp yaşanmıştı. Ebola salgını ise 2014-2015 yıllarında üç Batı Afrika ülkesi; Gine, Liberya ve Sierra Leone’de büyük bir hızla yayılmış, 11 binden fazla insanın ölümüne sebep olmuştu. Salgının üç Batı Afrika ülkesi ekonomisine 53 milyar dolar zarar verdiği de aktarılmıştı.

KÜRESEL TÜKETİMİ ÇİNLİ AİLELER SIRTLADI

Çin, dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi olmasının yanı sıra 2010’dan bu yana pazar özelliği ile de dikkat çekti. Dünya Bankası verilerine göre; küresel hane halkı tüketiminin sadece yüzde 10’unu oluştursa da, 2010’dan 2017’ye kadar küresel hane halkı tüketim artışının yüzde 31’ini sağladı. Otomotiv, lüks ürünler ve cep telefonları da dahil olmak üzere birçok kategoride Çin, küresel tüketimin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan en büyük pazar haline geldi. Çin özellikle çok uluslu şirketler için hem üretim üssü hem büyük bir pazar. Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun verilerine göre, yabancı yatırımlı sanayi işletmelerinin geliri 2001 ve 2018 arasında 12 kat arttı. 2017 yılında yabancı şirketler Çin imalat gelirlerinin yüzde 22’sini elde etti.

DÜNYA ÇİN’E ARTIK DAHA BAĞIMLI

Çin ile dünya arasındaki risk ilişkisinde dengeler, Çin’in DTÖ’ye katılmasını izleyen süreçte değişti. McKinsey’in raporuna göre, 2000’de ticaret, teknoloji ve sermaye açısından riske maruz kalma endeksi Çin için 0.8 iken, dünya için 0.4’dü. Aynı endeks artık Çin lehine değişti. 2017’de Çin için 0.6’ya düşerken, dünya için 1.2’ye yükseldi. Dünya Çin’den, Çin’in dünyadan etkilenmesinden daha fazla etkileniyor. Çin ile risk etkileşimi yüksek olan ülkelerden bazıları şöyle: Bölgesel yakınlıkla; Güney Kore, Malezya, Filipinler, Singapur ve Vietnam, Çin’in önemli ticaret partnerleri. Çin’e hammadde ihracatı çok yüksek olan ülkeler ise Avustralya, Şili, Kosta Rica, Gana ve Güney Afrika. Çin’den yüksek oranda doğrudan yabancı yatırım alan ülkelerde ise Mısır, Pakistan, Peru, Portekiz öne çıkıyor. Çin ile çok yüksek dış ticaret hacmi bulunan gelişmiş ülkelerde ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere başı çekiyor.

TÜRKİYE’NİN İTHALATINDAKİ PAYI YÜZDE 9.1

Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ilişkilere baktığımızda 2019’da, 21.1 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi gerçekleşmiş. Türkiye, 18.5 milyar dolarlık ithalatına karşılık 2.6 milyar dolar ihracat yapmış. Yani, Türkiye aleyhine 15.9 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı var. Genel dış ticaret tablosunda ise Türkiye’nin ihracatında Çin’in payı yüzde 1.5 iken ithalattaki payı ise 9.1 olmuş. Dış ticaret açığı verilmesine rağmen, Çin yarı mamul ve hammadde sağlayıcısı olarak Türkiye’nin de önemli bir tedarikçisi konumunda bulunuyor. Çin’e ihraç edilen mal grupları içerisinde mermer, bakır cevheri, demir ve çelik, değerli metaller, giysi ve türevleri, motor parçaları, tarımsal ürünler, sağlık ürünleri ve altın gibi ürünler yer alıyor. İthal edilen mallar arasında ise; bilgisayar, telefon, elektrikli aletler, makinalar ve mekanik cihazlar, yayın ekipmanları, yarı iletken aygıtlar, demir ve çelik malzemeleri, kimyasal maddeler, hayvan ve tarım ürünleri, kara taşıtları aksam ve parçaları, optik ve tıbbi cihaz parçaları, kağıt ve karton gibi ürünler bulunuyor. Dikkat çeken başka bir veri ise 2016’da 23.1 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2017’de 20.4 milyar dolara, 2018’de 17.8 milyar dolara, 2019’da 15.9 milyar dolara düşmüş. Yani dış ticaret açığında son üç yılda yüzde 31.1’lik bir azalma olmuş. Aynı dönemde iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi ise yüzde 23.8 küçülmüş.

DÜŞÜK KUR İTHALATI ARTIRDI

SETA’nın 2019 tarihli Asya Yüzyılında Türkiye-Çin Ekonomik İlişkileri Raporu’na göre Çin, 2001’den sonra Türkiye pazarına rahat ulaştı. Çin’in ucuz iş gücü ve düşük maliyete dayanan ihracatı karşısında tekstil ve hazır giyim sektöründe Türk firmalarının AB pazarı başta olmak üzere yakın ve komşu piyasalarda Çin ile rekabet etme güçleri zayıfladı. Bunun yanında Türk Lirası’nın uzun bir süre aşırı değerli olması da Çin’den ithalatı besleyerek bazı Türk şirketlerinin kapanmasına veya başka sektörlere kaymalarına neden oldu. Bu anlamda ulusal paranın uzun bir dönemde değerli oluşu maalesef ithalat karşısında Türkiye’deki şirketlerin rekabet gücünü olumsuz etkiledi.

04 Mart 2020 Çarşamba

Etiketler : Gündem