SPK Başkanı Gönül: Finansal okuryazarlık toplumsal sorumluluk haline geldi

SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, yatırımcı sayısındaki artışın kalıcı başarıya dönüşmesi için finansal okuryazarlığın kritik önemde olduğunu belirtti. Gönül, “Bilinçli yatırımcı sadece kendi kazancını değil, piyasanın sağlığını da güçlendirir” dedi.

Giriş: 18.08.2025 - 17:56
Güncelleme: 18.08.2025 - 18:03
SPK Başkanı Gönül: Finansal okuryazarlık toplumsal sorumluluk haline geldi

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, “Bilinçli yatırımcı, sadece kendi kazancını değil, piyasanın sağlığını da artırıyor. Kötü kararlar, sadece bir kişinin portföyünü değil, tüm yatırım ekosistemini etkileyebiliyor. Bu yüzden finansal okuryazarlık artık sadece “kişisel bir gelişim alanı” değil, aynı zamanda kamusal bir ihtiyaç niteliğindedir.” dedi.


Gönül, TKYD Kurumsal Yatırımcı Dergisi'nde yer alan makalesinde, finansa olan ilginin arttığı bir dönemden geçildiğini, yatırımcı sayısının tarihi zirvelerini görüyorgördüğünü, yeni nesil finansal araçlara ilginin büyüdüğünü ve ve bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolay olduğunu kaydederek, "Ancak burada önemli bir ayrım var: Bilgiye ulaşmak başka, bu bilgiyi doğru şekilde anlamak ve kullanmak başka bir konudur. Tam da bu noktada finansal okuryazarlığın önemi daha fazla öne çıkıyor." dedi.

SPK Başkanı Gönül: Finansal okuryazarlık toplumsal sorumluluk haline geldi

Ömer Gönül makalesinde şu açıklamalara yer verdi:

"Finansal okuryazarlık, bireylerin finansal konularda bilgi ve bilinç düzeyini artırarak, daha sağlıklı ve doğru yatırım kararları almalarını sağlıyor. Bu durum, yatırım piyasalarına katılımın artmasını ve sermaye piyasalarının gelişimini destekliyor. Finansal okuryazarlığın yaygınlaşması hem finansal risklerin azaltılmasını hem de ekonomik büyümenin toplumun tüm kesimlerine daha adil ve kapsayıcı bir şekilde dağılmasını sağlıyor.


DÜNYADA FİNANSAL OKURYAZARLIK ALGISI

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, finansal okuryazarlığın artırılmasını kalkınma stratejilerinin önemli bir parçası olarak değerlendiriyor. Finansal okuryazarlık, sadece bireylerin değil, aynı zamanda işletmelerin ve kamu kurumlarının da daha sürdürülebilir ve bilinçli finansal kararlar almasına yardımcı oluyor. Bu nedenle birçok ülkede, ilkokuldan başlayarak yaşam boyu öğrenme anlayışı içinde finansal eğitim programları hazırlanıyor, dijital içerikler geliştiriliyor. Ayrıca, ulusal düzeyde stratejiler oluşturularak toplumun farklı kesimlerine ulaşılması hedefleniyor.


Örneğin, Avustralya, Japonya ve Kanada gibi ülkeler, finansal okuryazarlığı eğitim politikalarına dâhil etmiş ve merkezi dijital platformlar aracılığıyla vatandaşlarına kapsamlı finansal rehberlik hizmetleri sunmaya başlamıştır. Avrupa Birliği üyesi pek çok ülkede ise emeklilik planlaması, borç yönetimi ve yatırım kararlarını destekleyen dijital araçlar yaygın olarak kullanılıyor. Bu uygulamalar sayesinde, finansal kırılganlıklar azalırken, hane halkı tasarruf oranlarında artış ve ekonomik büyümede daha kapsayıcı bir yaklaşım sağlanıyor.


BORSADAKİ YATIRIMCI SAYISI ARTIYOR, PEKİ FİNANSAL BİLGİ DÜZEYİ?

Son yıllarda Borsa İstanbul’daki yatırımcı sayısı hızla artış gösterdi. Bu gelişme, sermayenin daha geniş kesimlere yayılma eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Ancak bu tabloyu kalıcı bir başarıya dönüştürmek için yatırımcıların finansal okuryazarlık seviyesinin yükseltilmesi büyük önem taşıyor. Zira, piyasaya bilgi eksikliğiyle giren milyonlarca yatırımcı hem kendi finansal kararlarını hem de piyasaların sağlıklı işleyişini riske atabiliyor.


Yapılan araştırmalar finansal okuryazarlık seviyemizin hâlâ arzu edilen düzeyde olmadığını gösteriyor. Yatırım araçlarına olan ilgi artarken, bu araçların nasıl çalıştığına dair bilgi ve anlayışın geride kaldığı gözlemlenebiliyor. Bu durum, finansal okuryazarlık alanında atılacak adımların hem bireysel hem de toplumsal açıdan ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.


SPK’NIN ÜLKEMİZDEKİ FİNANSAL OKURYAZARLIK DÜZEYİNİN GELİŞTİRİLMESİNE KATKILARI 

Son yıllarda finansal okuryazarlığın ülkemizde daha da geliştirilmesi için önemli adımlar atıldı. 2025/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile her yıl 22 Mayıs, “Finansal Okuryazarlık Günü” olarak ilan edildi. SPK öncülüğünde geliştirilen Finansal Okuryazarlık Platformu, bugüne kadar 50 milyonun üzerinde ziyaret aldı. Aynı platformda yer alan 67 video içeriğine, e-Devlet üzerinden erişilebiliyor. Eğitim videolarını tamamlayan katılımcılara ise sertifikaları elektronik ortamda veriliyor.


Sadece dijital değil, yüz yüze eğitimlerde de güçlü bir seferberlik çalışması var. SPK’nın düzenlediği eğitimlerle 30 binin üzerinde kişiye doğrudan ulaşıldı. Jandarma’dan hâkim-savcılara, kadın girişimcilerden üniversite gençlerine kadar pek çok gruba özel içerikler geliştirildi. Bu kapsamda, “Aile Boyu Finansal Okuryazarlık” ve “Finansal Güvenlik ve Dezenformasyonla Mücadele” gibi yenilikçi programlar da devreye alındı.

 

FİNANSAL OKURYAZARLIK DÜZEYİNİN GELİŞTİRİLMESİ HEPİMİZİN GÖREVİ OLMALI

Finansal okuryazarlık sadece “borsa nedir?” ya da “faiz nasıl işler?” sorularının yanıtlarını bilmekten ibaret değildir. Aynı zamanda tasarruf yapma, borç yönetme, risk alma kapasitesini doğru belirleme ve hatta dolandırıcılığa karşı farkındalık geliştirme gibi çok yönlü bir beceri seti olmalıdır.


Finansal okuryazarlığın geliştirilmesi, yalnızca kamu kurumlarının omuzlaması gereken bir sorumluluk da olmamalıdır. Şirketler, STK’lar, yerel yönetimler, hatta medya platformları da bu sürecin bir parçası olmalıdır. Bu noktada milli ekonomimizin temel yapı taşları olan bankacılık ve sermaye piyasalarında yer alan tüm aktörlere büyük roller düştüğüne inanıyoruz.

 

BANKACILIK VE SERMAYE PİYASALARINDA FİNANSAL OKURYAZARLIK

Finansal bilginin sunumunda basit, anlaşılır ve yatırımın davranışsal boyutlarını da dikkate alan içeriklere ihtiyaç vardır. Dilerseniz bu düşünceyi bankacılık ve sermaye piyasaları üzerinden biraz daha açalım.


Kredi kurumları para-kredi sistemi üzerindeki etkileri nedeniyle ekonomik sistemde özel bir öneme sahiptir. Ülkemizin, diğer gelişen ekonomilerde olduğu gibi banka odaklı bir finansal sisteme sahip olması kredi kurumlarının önemini daha da artırıyor. Bankaların rolü kredi tahsisi ile sınırlı değildir. Aynı zamanda bireylerin kredi süreçlerini doğru anlamalarına yardımcı olmak, bilinçli borçlanma davranışlarını desteklemek de bu rolün doğal bir parçası olabilmelidir. Faiz oranlarının ne anlama geldiği, geri ödeme planlarının nasıl çalıştığı, kredi notunun neden önemli olduğu gibi konular, çoğu zaman gözden kaçabiliyor. Oysa bu alanlarda sağlanacak sade ve yönlendirici bilgiler hem bireylerin finansal refahına hem de genel ekonomik dengeye katkı sunabilir. Bu yaklaşım, bankacılığı sadece hizmet sunan değil, aynı zamanda yol gösteren bir alan haline getiriyor. Kredi okuryazarlığına dair hazırlanacak kısa videolar, mobil uygulama içi açıklamalar ya da şubelerde sunulacak bilgilendirme broşürleri gibi basit ama etkili araçlarla, bu katkı somutlaştırılabilir.


Finansal okuryazarlığın geliştirilmesine yönelik sorumluluk kuşkusuz yalnızca bankacılıkla sınırlı değil. Finansal ürün ve hizmet sunan her kurumun, bilgilendirici bir yaklaşımla hareket etmesi; yatırımcının ve müşterinin yanında durduğunu hissettirmesi büyük önem taşıyor.


Sermaye piyasaları ve halka arz üzerinden de finansal okuryazarlığın geliştirilmesini ele alabiliriz. Halka arz süreci, bir şirketin yalnızca kendini tanıttığı değil, aynı zamanda yatırımcıyla uzun vadeli bir ilişki kurmaya başladığı ilk eşiktir. Bu ilişkinin sağlıklı kurulabilmesi için ise bilgilendirmenin açık, sade ve güven verici bir şekilde yapılması gerekmektedir. Özellikle ilk kez piyasaya adım atan yatırımcılar için karmaşık terimlerle dolu metinler, süreci anlamayı zorlaştırabiliyor. Oysa her yatırımcının, neye ortak olduğunu tam olarak kavrayabilmesi hem kendi finansal güvenliği hem de piyasanın etkin işlemesi açısından çok değerlidir. Bu noktada izahnamelerde sık kullanılan teknik kavramlara kısa açıklamalarla eşlik etmek, hatta küçük bir sözlük bölümüyle desteklemek, bilgilendirme sürecini çok daha erişilebilir hâle getirebilir. Unutulmamalı ki bilgilendirme, sadece bir yükümlülük değil; aynı zamanda yatırımcının yanında durmanın, onunla güvene dayalı bağ kurmanın da bir yoludur.


Bilinçli yatırımcı, sadece kendi kazancını değil, piyasanın sağlığını da artırıyor. Kötü kararlar, sadece bir kişinin portföyünü değil, tüm yatırım ekosistemini etkileyebiliyor. Bu yüzden finansal okuryazarlık artık sadece “kişisel bir gelişim alanı” değil, aynı zamanda kamusal bir ihtiyaç niteliğindedir.


Türkiye’nin bu konuda kararlı ve yapıcı adımları, sadece iç piyasaya değil, bölge ülkelerine de örnek olacak düzeydedir. Şimdi bu adımları daha çok kurumun, daha çok bireyin sahiplenmesi gerekiyor. Çünkü bu iş, gerçekten herkesin meselesi."