Son 35 yılın en şiddetli ticaret savaşı

Giriş: 26.11.2018 - 00:00
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, panel öncesinde İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Başkan Yardımcısı Dursun Topçu ve meclis üyeleriyle makam odasında görüştü.

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) verilerine göre geçtiğimiz yıl dünya ticaret hacmi yüzde 5.2 büyüdü. 2018 yılında büyüme yüzde 4.2’ye geriledi. Söz konusu verilerin 2019 yılı için yüzde 4, 2020 yılı için yüzde 3.8 olarak gerçekleşeceği öngörülüyor. Küresel ekonomideki bu daralmanın başlıca nedeninin ABD ile Çin arasında başlayan ‘ticaret savaşları’ olduğu düşünülürken, gelişmekte olan ekonomiler de bu daralmadan payını alıyor. Bu savaştan kendini korumak isteyen ülkeler korumacı tedbirleri artırırken Türkiye, dünya ek gümrük vergisi sıralamasında yüzde 5.9’luk oranla 8. sırada bulunuyor. Ticaret savaşlarında alınan tüm bu ticari politik önlemler İstanbul Ticaret Odası’nda gerçekleşen bir panelle masaya yatırıldı.

SAVAŞ VARSA ZARAR DA VAR

Panele katılan Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Halit Hanoğlu, “Savaş varsa zarar da var” dedi. Ekonomik rekabet şiddetlenince korumacı politikaların da arttığını ifade eden Hanoğlu, “Anti damping ve ilave gümrük vergisi sonuç olarak aynı olsa da, uygulama nedenleri arasında ciddi fark var” diye konuştu. Hanoğlu, şu bilgileri verdi:
“Ticaret politikalarında menşe uygulamaları arttı. Bu, gerçekten bir savaş içinde olduğumuzu gösteriyor. Uluslararası ticaret arz ve talebin karşılandığı uzlaşma alanı olmalı. Bizler uzlaşmayı engelleyecek noktaları bertaraf etme konusunda savaş vermeliyiz. Gümrük idareleri, bu savaşın en net yaşandığı bölgeler oldu. Bizler azami kamu yararını gözetmeye çalışıyoruz.”

SANAYİCİYİ KORUMAYA ÇALIŞIYORUZ

Türkiye’nin ithalat vergilerinin oldukça düşük olduğunu belirten Ticaret Bakanlığı İthalat Genel Müdürü Ahmet Erkan Çetinkayış ise “Altına imza atılan çeşitli anlaşmalar nedeniyle pazarımız ithalata çok açık bir durumda” dedi. Çetinkayış, şu şekilde konuştu: “Fiili koruma alanlarımız çok düşük. Böyle olunca yerli sanayicimiz gerekli tedbirlerin alınması için bize başvuruyor. Biz de kurallara uygun olarak yerli sanayicimizi korumaya çalışıyoruz. ABD’nin Çin’e karşı başlattığı bu savaş zincirleme olacak. En çok önlem aldığımız ülkeler; Çin, Hindistan, Tayland, Tayvan, Endonezya ve Vietnam. Menşe ayrımı yapmadan aldığımız önlemler var.
Bunda da dünyada 3. sıradayız.”

KORUMACILIĞA AZAMİ DİKKAT

Panelde konuşan İstanbul Ticaret Odası Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi Meclis Üyesi Mehmet Metin Korkmaz, korumacı politikaların tüm ülkeler tarafından aynı anda uygulandığı takdirde bu savaşın kazananı olmayacağını söyledi. Dünyada en yüksek ek gümrük vergisi alan ülkenin Arjantin olduğunu ifade eden Korkmaz, “Türkiye, Güney Afrika ve Rusya’nın ardından 8. sırada yer alıyor” dedi. Korkmaz, şu şekilde konuştu: “Tüm dünyada ticaret savaşlarının ABD ve Çin arasında yaşanması beklenirken, çelik ve alüminyum ile başlayan ve diğer ürünlere de sıçrayan ek gümrük vergileri bizleri ve dış ticaret erbabını sınırlı da olsa etkiler hale geldi. Çin, geçen yıl ABD’den 129.9 milyar dolarlık ithalat yaptı. ABD, açtığı ticaret savaşında bugüne kadar 34 milyar dolarlık Çin ürününe yönelik vergi uygulamaya başladı. Çin ise aynı şekilde karşılık verdi. Korumacılık çok dikkatli ele alınması gereken bir husus. İstisnalar olabilir. Ancak korunacak sektörün doğru seçilmemesi, iç ticarette de haksız rekabete yol açabilir.”

Toplantının oturum başkanlığını İstanbul Ticaret Odası Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi Meclis Üyesi Serdar Keskin gerçekleştirdi. İTO Başkan Yardımcısı Dursun Topçu’nun da katıldığı panelde, Ticaret Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürü Mehmet Hatipoğlu ve İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği Genel Sekreteri Ziya Akgün de birer sunum gerçekleştirdi.

GÜMRÜKLER SAVAŞIN ASKERLERİ

Panelin açılışını yapan İTO Başkanı Şekib Avdagiç, 2018 yılında en çok duyulan sözün ticaret savaşları olduğunu belirterek, “Kuşkusuz, bu savaşın en önemli askerleri gümrük vergileri oldu” dedi. Avdagiç, şu şekilde konuştu: “Ticaret savaşları, 4-5 yüzyıl önceden esen kuvvetli bir rüzgârdır ve bu savaşın özü korumacılıktır.
Bu ise 16. yüzyılda fizyokratların, merkantilistlerin savunup uyguladıkları bir politikaydı. Ticaret savaşları Türkiye için de önemli. Dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma iddiasıyla yola çıkan bir ülke olarak, sektörlerimizi geliştirmek ve rekabetçi yapmak mecburiyetindeyiz. Daha çok üretim, daha çok ihracat yapmak istiyoruz. Bunu da yerli ve milli üretimi geliştirerek başarmayı hedefliyoruz.
Bu noktada yerli üreticilerimizi, yatırımcılarımızı korumak zorundayız. Bu yüzden devletimiz, zaman zaman gümrük vergilerini bir enstrüman olarak kullanıyor. Ama bu, elbette ticaret savaşı olarak nitelenebilecek bir düzeyde değil.”

MENŞE KURALLARI KORUMACILIĞA DÖNDÜ

Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, paneldeki konuşmasında korumacı tedbirlere değindi. Kısıtlamaların çok dikkatli yapılması gerektiğini vurgulayan Batur, şunları söyledi: “Son 35 yılın en ciddi ticaret savaşlarının olduğu dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz ağustos ayında ABD, Türkiye’den alınan çelikte vergi oranını iki katına çıkardı. Biz de haklarımızı kullanarak ABD menşeli 22 ürüne ek vergi uyguladık. 533 milyon dolarlık ek vergi yükü bu şekilde ortaya çıkmış oldu.
Ulusal güvenlik gerekçesiyle yapılan ek uygulamaların yanında Çin menşeli ürünlere de ek vergi kondu. Çin de aynı şekilde karşılık verince iki blok arasındaki savaşta kaldık. Korumacı tedbirlerin ticarete çok pozitif etkilerinin olduğunu söylemek mümkün değil. Menşe kuralları doğrudan doğruya korumacı önlem olarak kullanılmaya başlandı. Biz risk analizleri yapmaya gayret ediyoruz. Önlemleri de bu şekilde alıyoruz. Taşrada da menşe sağmalarına karşı teyakkuz halindeyiz. Önceden ticaret erbabını sürekli şüpheli gören anlayışı bıraktık. Ticaret erbabını iş ortağı olarak görüyoruz.”