Pazar, 24 Kasım, 2024
HAMİT KARDAŞ
Üniversite eğitimi alabilmek için 1 milyondan fazla öğrenci, 27-28 Haziran 2020 tarihlerinde sınava girecek. İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aşkın, hem öğrenciler hem de aileler için sınav kaygısıyla başa çıkmanın yollarını anlattı. Sınav stresinin normal olduğunu belirten Prof. Dr. Aşkın, “Bu stres performansı artırıcı dozda olmalı. Stres ya da kaygı doğru yönetilerek, öğrenciye zarar verecek boyuta taşınmamalı” tavsiyesinde bulundu. Prof. Dr. Aşkın, stresin kontrol edilemez noktaya gelmesi durumunda da destek alınması gerektiğinin altını çizdi.
ILIMLI STRES MOTİVE EDER
Prof. Dr. Rüstem Aşkın, stresin basit ifadeyle gerilme/zorlanma, kaygının ise tedirgin olma/endişelenme anlamına geldiğini belirterek, bunların birbirlerinin yerine kullanıldıklarını ve birbirlerini beslediklerini dile getirdi. Ilımlı bir stresin kişiyi çalışmaya motive ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aşkın, “Stres halinin uzun süreli ve yoğun olması, özellikle adrenalin aracılığıyla performansı bozacak denli bir aşırı uyarılma oluşturur.
Bu da daha fazla endişe, kaygı, çöküntü, uyku bozukluğu, unutkanlık, hırçınlık, tükenmişlik ve kontrol kaybı duygusu doğurabilir” dedi. “Sınırlı kapasitesi olan bir hedefin çok sayıda taliplisi varsa yarış kaçınılmaz” diyen Prof. Dr. Rüstem Aşkın, ipi önde göğüsleyenlerin o hedefe ulaşacaklarını, önde göğüslemek için de zorlanacaklarını söyledi ve ekledi: “Sınav bundan ibaret.”
ÇEVRENİN YÜKSEK BEKLENTİSİ
Dünyanın en iyi okullarının, öğrencilerini en fazla yoran, en disiplinli okullar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aşkın, “Burada verilmesi gereken karar, ‘o kadar yorulmaya değer mi?’ kararıdır ki, bu da kariyere, mesleğe ve hayata verdiğimiz anlamla doğrudan ilişkili” değerlendirmesinde bulundu. Lise ve üniversite giriş sınavları, rekabete ve seçmeye dayalı eğitim sistemi, sınav sisteminin sık sık değişmesi, sınav başarısının varlık-yokluk meselesi gibi algılanmasının adayları zorladığını belirten Prof. Dr. Rüstem Aşkın, şunları söyledi: “Özellikle adayın çevresinin başarı beklentisi yüksek ise bu ek bir kaygı ve strese neden olabilir. Başaramama korkusu, kaygı düzeyini, dolayısıyla beyindeki stres hormonlarını kamçılar. Bu da öğrenme becerisini olumsuz etkileyerek bir kısır döngüyü başlatabilir. Burada ilk savunma hattı, sınavların kişiliği değil, bilgi ve çalışmayı değerlendirdiğinin bilinciyle davranmaktır.”
Sınavı hayati bir krize dönüştüren vurgu, algı ve kıyaslamaların olağan kaygıyı olağandışı hale getirebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Aşkın, “Sınavı kazanamazsam bittim düşüncesi, insanı taş taşımak kadar yorar ve başarımızı olumsuz etkiler. Yoğun sınav kaygısı, duygusal, bedensel, zihinsel sıkıntılara yol açabilir” dedi.
KENDİNİZLE YARIŞIYORSUNUZ
Prof. Dr. Rüstem Aşkın, öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu: “Kimseyle yarışmıyorsunuz, sadece kendinizle yarışıyorsunuz.Öncelikle çok çalıştım / az çalıştım sorgulamasını bırakın. Açıkçası çalışkan öğrenciler kolayca ‘az çalıştıkları’ duygusuna kapılırlar. Haliyle sınavda en ufak bocalamada bu sorgulamaya geri dönerler. Şu inançlar hatalı: Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için tek yol bu sınavı kazanmaktır. İyi bir yeri kazanamazsam kimsenin yüzüne bakamam. Sınav benim kim olduğumu, yeterlilik ya da yetersizliğimi gösterir. Bunlar mutlaka terk edilmesi gereken yanlış inançlar.” Derece yapma sevdasına bir son verilmesi gerektiğini savunan Prof. Dr. Aşkın, “Dereceye girmek ömür boyu sırtınızda bir yük de olabilir. Herkesin hedefleri ve enerjisi, başarma hırsı, kapasitesi aynı değil. Çalışma konusunda anne-babanızla çatışıyorsanız okuldaki rehber öğretmeninize beraber gidin ve sorunları orada tartışın” dedi. Gerçek sınavda deneme sınavlarındaki gibi davranılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Aşkın, “Stres yapmamalıyım, sakin olmalıyım, kaygılanmamalıyım” diye kendini zorlayıp durmanın tam aksine stres oluşturduğunun altını çizdi.
VELİLERE ÖNERİLER
Üniversite sınavının, anne babaların ya da tüm ailenin umutlarının sınavı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Aşkın, öğrencinin doğru yerinin ve yönünün neresi olması gerektiği hakkında fikir verecek bir değerlendirmeden ibaret olduğunu söyledi. “Çocuğunuzun kapasitesini sadece kendi gözünüzle değil, tarafsız gözlemcilerin bakışlarıyla, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin görüşlerini dikkate alarak objektif biçimde değerlendirin” diyen Prof. Dr. Aşkın, “Beklentilerinizi ona göre belirleyin. Çocuğunuzu boş bırakmayın ama onlara kaldıramayacağı yükü de yüklemeyin” tavsiyesinde bulundu.
5 YIL SONRA BAŞA DÖNMEYİN
Çoğu velinin meslek okulu tercihini hakaret gibi algıladığını söyleyen Prof. Dr. Rüstem Aşkın, “Veliler, çocuklarının ilgi ve kapasitelerini dikkate almaksızın, ülkenin uzak ilçelerinden birindeki bir fakülteye sokacak bir hırsla hareket ediyor. Çocukları orayı bitirince devlet iş versin diye uğraşıyor. Sonunda bir zanaat sahibi yanında meslek öğrenmesi için çabalıyor, yani 4-5 yıldan sonra başa dönüyor. Bu tür hatalar, ziyan olmuş onca emek, onca yıl, onca zarar demektir, yazıktır!” diye konuştu.
STRES BAŞARIMIZI ARTIRAN BİR UYARICI
Sınavların herkesi tedirgin ettiğini, ancak velilerin ‘sınav stresi/kaygısı’ dediği anormal gerilimin seyrek bir durum olduğunu ve az sayıda öğrencinin anormal boyutta sınav kaygısı yaşadığını kaydeden Prof. Dr. Rüstem Aşkın, şunları anlattı: “Normal kaygı ile aşırı kaygı halini aynı şeyler gibi değerlendirip paniğe kapılmamak gerekir. Aileler ve öğretmenler de bu hataya düşmemeli. Anormal olan sınav stresi/kaygısı, kişinin sınavda gerçek bilgisini ortaya koymasına engel olan yoğun stres, endişe ve tedirginlik halidir. Halbuki normal kaygı/stres başarımızı artıran bir uyarıcı görevi görür.”
‘AB TİCARETİ YÜZDE 16 DÜŞECEK’
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, Covid-19’un dünyayı eşi görülmemiş bir şekilde etkilediğini belirterek, “AB ticaretinde yüzde 10-16 arasında bir düşüş yaşanacak. AB’nin büyüme oranlarında da yüzde 5 ila 7.4 arasında bir azalma olacak” dedi.
Avrupa Birliği(AB)Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) ortak düzenlediği online konferanstayeni tip koronavirüs(Covid-19) sonrası AB-Türkiye iktisadi ve ticari ilişkilerini değerlendirdi.
Covid-19’un dünyayı kapsamı ve hızı açısından eşi görülmemiş bir şekilde etkilediğini belirten Berger, “AB ticaretinde yüzde 10 ila 16 arasında bir düşüş yaşanacak. AB’nin büyüme oranlarında da yüzde 5 ila 7.4 arasında bir azalma olacak” dedi.
Ticarette bir belirsizlik görüldüğünü kaydeden Berger, malların ve insanların serbest dolaşımında gerileme yaşandığını, dışarıdan gelen talepte düşüş olduğunu ve bunun da üretim ve tedarik zincirlerini etkilediğini söyledi.
Berger, küresel ekonomik ve ticari faaliyetlerde bir gerileme olduğunu dile getirerek, “Tedarik zinciri, istihdam, sanayi çıktısı, emtia fiyatları ve sermaye akışında da bir yavaşlama olduğunu görüyoruz” diye konuştu.
AB olarak acil tedbirler aldıkları dönemden çıktıklarını kaydeden Berger, “Krizin ekonomiler üzerindeki etkisi kısmına geçiyoruz. Sosyal güvenlik, sağlık sigortası krizden sonrası ekonomik etkileri aşmak için önemli” dedi.
Berger, Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesinin iyi olacağına değinerek, şunları söyledi: “Türkiye’nin serbest ticaret anlaşmasının olduğu, AB’nin olmadığı ülkeler var. Bunlar müzakerelerde konuşulacak. Mevcut Gümrük Birliği 24 yıllık. Çok verimli değil. Hem Türkiye hem de AB tarafındaki ticaretle ilgili makamlar bunları konuşuyor. Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi ile ilgili görüşmelerin ne zaman başlayacağına bakmamız gerekiyor.”
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİNİ İSTİYORUZ
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye’nin, bin yıllık tarihi boyunca daima Avrupa’nın bir parçası olmayı başardığını, geleceğinde de Avrupa’nın olacağını söyledi. Avdagiç, Gümrük Birliği çerçevesinde yaşanılan sorunlara değinerek, şunları kaydetti: “Haksız rekabetle karşı karşıya kalıyoruz. Gümrük Birliği’ni ilgilendiren alanlarda AB’nin karar alma mekanizmalarına yeterli düzeyde dahil olamıyoruz. Bazı üye ülkelerce ülkemizde kayıtlı ticari araçlara uygulanan kara yolu kotaları ve taşımacılığındaki engeller kaldırılmalı. Son olarak da iş adamlarımızla kamyon şoförlerimize uygulanan vizelerin oluşturduğu teknik engeller kaldırılmalı. Gümrük Birliği Anlaşması’nda revizyon, Gümrük Birliği’nin işleyişinde var olan sorunların aşılmasını sağlayacak. Ayrıca Türkiye ile AB arasında ekonomik açıdan daha geniş bir entegrasyon oluşturacak.”
İŞBİRLİĞİ DAHA FAZLA ÖNEM KAZANDI
İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Oğurlu, devletler arasında işbirliğinin pandemi sebebiyle çok daha büyük bir önem kazandığına dikkat çekerek, “AB ülkeleri hem ekonomik hem de sosyal ilişkiler açısından önemli ortaklarımız. Dış ticaretimizin çok önemli bir kısmını AB ile yapıyoruz. Bu bölge ile ayrıca eğitim, kültür ve daha birçok alanda işbirliklerimiz söz konusu. Pandemi sürecinde bunlar da akamete uğradı. Yeni normal süreçte bunların da bir an önce toparlanması için gerekli çalışmalar yapılmalı” dedi.
23 Haziran 2020 Salı
24 Ekim 2022 Pazartesi
17 Ekim 2022 Pazartesi
17 Ekim 2022 Pazartesi
17 Ekim 2022 Pazartesi
17 Ekim 2022 Pazartesi