tatil-sepeti

Birleşmiş Milletler (BM) Sıfır Atık Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı Jose Manuel Moller, sıfır atık hareketini Türkiye'nin başlatmasının ilham verici olduğunu söyledi.


 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi'nin tanıtımı, 26 Eylül 2017'de yapıldı.

 

Proje dünya genelinde ilgi görürken Emine Erdoğan'ın BM Genel Sekreterliğinin özel davetlisi olarak geçen yıl eylül ayında katıldığı BM Genel Kurulu'nda, 30 Mart, Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edildi.

 

Aynı zamanda BM Genel Sekreter Antonio Guterres, Emine Erdoğan'a yazılı olarak BM Sıfır Atık Danışma Kurulu başkanlığı teklifinde bulundu ve teklif üzerine Emine Erdoğan kurulun başkanlığını üstlendi.

 

Sıfır atık alanında en iyi uygulamalarla başarı öykülerinin yaygınlaştırılması ve farkındalığın dünya çapında artırılması amacıyla faaliyet göstermeye başlayan kurul, ilk toplantısını temmuz ayında çevrim içi olarak gerçekleştirdi. Kurul üyelerinin ilk yüz yüze toplantısının ise 1 Kasım'da İstanbul'da yapılması planlanıyor.

 

Sıfır Atık Danışma Kurulunun başkan yardımcılığı görevini üstlenen Jose Manuel Moller, 2013'te 'Paketi değil ürünü satın al' fikriyle Algramo projesini hayata geçirdi.

 

Moller'in oluşturduğu sistem sayesinde tüketiciler belirli noktalarda bulunan otomatlara gelerek burada bulunan deterjan, yağ gibi ürünleri yanlarında getirdikleri paketlere doldurabiliyor. Bu sayede hem tüketiciler paket için ödedikleri fazla ücretten kurtulmuş oluyor hem de daha fazla atık çıkmasının önüne geçiliyor.

 

Moller, hayata geçirdiği Algramo projesi, küresel sıfır atık çabaları ve Sıfır Atık Danışma Kurulundaki görevine ilişkin soruları yanıtladı.

 

Algramo fikrini 13 yıl kadar önce Şili'nin Santiago şehrinde ekonomi okurken olgunlaştırdığını söyleyen Moller, bunda, öğrenci evindeki tecrübelerinin önemli bir etkisi olduğunu vurguladı.

 

Üniversite yıllarında 3 arkadaşı ile birlikte yaşadığı evde yemek ve alışverişten kendisinin sorumlu olduğunu anlatan Moller, şöyle devam etti: "Ben çok kalabalık bir aileden geliyorum. Biz her şeyi beşer litre ya da koli ile alırdık. Ama öğrenciyken ay içerisinde az az alıyorsun. Bir gün öğrenci evinde daha az ürün almamıza rağmen parça parça aldığımız için neredeyse ortalama yüzde 60 oranında daha fazla para ödediğimizi hesapladım. Tüketicilerin tek seferde daha büyük miktarlarda ürün satın alamadıkları için aradaki bu rakamı ödemek zorunda olduklarını anladım. Hatta bu durumu 'fakirlik vergisi' olarak nitelendiriyorum."

 

Sonrasında bu farka sebep olan faktörün ne olduğunu belirlemek üzere tedarik zincirini incelediğini ifade eden Moller, "Bu durumun arkasında paketleme maliyetinin olduğunu fark ettim ve bu maliyetten nasıl kurtulabileceğimiz üzerine düşündüm. Böylelikle Algramo'da uyguladığımız sürdürülebilir satın alma modelini oluşturduk." dedi.

 

Moller kendi sistemlerinin tüketiciler kadar üretici firmaların da üretim masraflarını düşürdüğüne, verimliği artırdığına ve bu şekilde ürünün çok daha uygun fiyata mal edildiğine dikkati çekti.

 

BM Sıfır Atık Kuruluna seçilmesinin kendisi için sürpriz olduğunu dile getiren Moller, şunları söyledi: "Benim için büyük bir onur oldu. Türkiye'nin First Lady'si başkanlık ediyor ve ben de başkan yardımcısıyım. Hükümetlerin, geri dönüşüm konusunda çalışanların, akademisyenlerin ve araştırmacıların karışımından oluşan oldukça ilginç bir kurul. Farklı geçmişlere sahip, farklı bölgelerden gelen bir grup. Bu da onu çok ilginç kılıyor. Bize doğru bir zamanlama da veriyor. Bence 3 yıl, bir şey oluşturmak için yeterli bir süre. Bir şeyleri değiştirebilmek için tüm çabalarımı ortaya koyacağım."

 

Türkiye'nin ve Emine Erdoğan'ın sıfır atık kurulunun oluşturulmasındaki çabalarına değinen Moller, "Bunu Türkiye'nin başlatmış olması ilham verici. Bu başlangıç noktası ama First Lady'nin ilk (yüz yüze) sunumunu dinleme ve bu grubun bir parçası olarak neler yapacağımızı görme konusunda heyecanlıyım." diye konuştu.

 

Doğada atık diye bir şey olmadığı, atığın insanlar tarafından çizgisel ekonomi modeli sonucunda oluşturulduğu değerlendirmesini yapan Moller, döngüsel ekonominin en temel hedefinin ise materyalin yeniden kullanarak sistem içerisinde kalmasını sağlamak olduğuna işaret etti.

 

Moller, "Birçok kaynağı israf ediyoruz. Gıdadan başlayabiliriz, örneğin üretilen gıdanın yüzde 40'ını atıyoruz ki bu akıl almaz bir durum. Ayrıca moda sektöründe de ciddi miktarda karbon ayak izi var." sözlerini sarf etti.

 

"ELİMİZDE TONLA RAPOR VAR, ARTIK NE YAPACAĞIMIZA ODAKLANMALIYIZ"

 

Moller, israfın azaltılması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: "İlk önce insanları kirlilik üzerine bilgilendirmemiz ve bilinçlendirmemiz, sonrasında ise konu üzerine yasal düzenlemelerin getirilmesi gerekiyor. Bu firmaların ya da kişilerin tercihine bırakılmaktansa bir zorunluluk haline gelmeli. Bu noktada şu an üzerine konuşulan BM Plastik Anlaşması oldukça önemli. Çünkü tüm ülkeleri, bunu yasa çerçevesinde yapmaya zorlayacak. Son adım ise inovasyon ve yaratıcılık. Çünkü ihtiyacımız olan çözümlerin birçoğu henüz geliştirilmiş değil. Bu noktada girişimcileri desteklemeliyiz."

 

Danışma Kurulundaki göreviyle artık sistematik değişikliğin gerçekleşmesi için de çalışmalar yürüteceğinin altını çizen Moller, sözlerini, "Bence artık ne yapacağımıza odaklanmayız, elimizde tonla rapor var. Kesin sonuca, atık çıkarmaktan nasıl kaçınacağımıza, atığı nasıl yöneteceğimize odaklanmalıyız." diyerek tamamladı.

25 Eylül 2023 Pazartesi