Sonbaharın gelmesiyle şemsiyeler dolaplardaki yerlerinden çıktı. Kimi zaman yalnızca yağmura karşı bir kalkan olarak görülen şemsiyenin aslında başlı başına bir kültür unsuru olduğunu söyleyen İstanbul’un son şemsiye sanatçılarından Tuncay Şahin, ekmeğini yaklaşık 40 yıldır yağmurdan kazanıyor. Kendisini şemsiye sanatçısı olarak tanımlayan Şahin’e göre şemsiye yalnızca yağmurdan korumuyor, yağmurlu havalarda insanlara yarenlik ediyor. Şahin, emekli olduktan sonra Eminönü’nde açtığı küçük dükkanında kimi dededen yadigar, kimi asırlık olan şemsiyeleri onararak yeniden yağmurla buluşturuyor.
ASIRLIK DÜKKAN
Tuncay Şahin, şemsiye ustalığına 16 yaşında İstanbul’un asırlık yerli şemsiye markası Robenson’da başlamış. Şahin, “Tezgahtar olarak işe girdim. Sonra dükkandaki diğer işleyişi de öğrendim ve şemsiye yapımına başladım. Dükkanımızda çeşitli modellerde şemsiye parçalarını birleştirip üretim yapıyorduk” diye anlatıyor mesleğe başlama öyküsünü. Patronunun Rum olduğunu ve ondan şemsiye haricinde hayata dair de pek çok şey öğrendiğini ifade eden Şahin, “Farklılıklara saygıyı, hoşgörüyü patronum Olga Hanım’dan öğrendim. Patronum gayrimüslim olmasına rağmen Ramazan aylarında bir kez bile yanımda yemek yediğini görmedim. Ona olan saygımdan uzun süre burada çalıştım” diyor.

MESLEKİ SADAKAT
Şahin, ustalık dönemini ise şöyle anlatıyor: “Olga Hanım vefat ettikten sonra dükkanı devralan kızı da ben emekli olduktan sonra asırlık Robenson markasını kapattı. İstanbul’dan ayrılarak Yunanistan’a yerleşti. Bir işte vefa insana duygusal tatmin kazandırıyor. Hep aynı yerde aynı işi yaptım. Kanaat sahibiyseniz ve şükredebiliyorsanız mutlu olmasını da bilirsiniz. Belki daha iyi şartlarda daha iyi işler de yapabilirsiniz ama sadakatin getirdiği duygusal tamamlanmışlığın yerine hiçbir ‘iyi şart’ konamaz. Günümüz çalışma düzeninde bunun olumsuz yanlarını çok fazla görüyoruz.”
ASIRLIK ŞEMSİYELER
Şahin, şemsiyelerle hasbihale devam ettiği küçük dükkanında kimi zaman asırlık şemsiyeleri de hayata döndürüyor. Şahin, en son 400 yıllık bir ahşap şemsiyeyi onardığını anlatarak, “Öyle şemsiyeler geliyor ki, bir iki küçük hasar haricinde sapasağlam. Nesilden nesile kullanılmış. Kullanıcı nesilden nesile kullanmaktan artık sıkılarak bana değerlendirmem için getiriyor. Gerçekten kaliteli bir şemsiyeyi alıp ona nezaketle davranırsanız şemsiyeyi çok uzun yıllar kullanabilirsiniz. Şu ana kadar ömrümde bir kere şemsiye kırmadım” diyor.

ÇOK TELLİ ŞEMSİYE
Şahin’e göre şemsiye ustalığı bir sanat olmakla beraber şemsiye kullanmak da bir kültür işi. Bu nedenle hem şemsiye seçiminde hem şemsiye kullanımında bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. “İyi şemsiye çok telli şemsiye değildir” diyen Şahin, bu algının çoğu zaman şemsiye seçiminde yanlış tercihlere de yol açtığını düşünüyor. Şahin, “Zannediliyor ki, bir şemsiyenin teli çoksa o kadar sağlam olacak. Aslında öyle değil. Şemsiyenin telinin çok olması sadece o şemsiyenin çapını belirler. Teli çok oluyor ama teller yeterli kalitede olmuyor. Aslında çok telli olup tel kalitesi iyi olmayan şemsiye daha çabuk bozulabiliyor. Şemsiye tercihinde öncelik tel kalitesinden yana olmalı” diyor.
KIYAFETİ KORUYOR
“Şemsiyeye sert davranılmaz. Şemsiye hızlıca açılmaz. Kumaşı buruşturularak katlanmaz” diyen Şahin, şemsiyenin bir zarafeti de temsil ettiğini düşünüyor. “Önceden güneşte dahi şemsiye kullanılırdı ve bunların türleri ayrıydı” diyen Şahin, yeni nesilde şemsiye kullanma alışkanlığının azaldığını belirterek, şunları söylüyor: “Şimdi kapüşon çekiliyor ve şemsiye taşınmaktan imtina ediliyor. Oysa bir cekete bir ayakkabıya binlerce lira veriyorsanız onları yağmurdan korumaktan da çekinmemelisiniz. Şemsiye bir külfet değil, aslında kıyafetleri de uzun ömürlü kullanmak için bir gereklilik.”

KULLANILAN KUMAŞ
Şemsiyelerde tel kadar kumaşın da kalitesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Şahin, “İyi şemsiye her bir detayından bellidir. Kumaşından dikişine, sapından ipine kadar her bir detay şemsiyeyi bir adım öne taşır” diyor. En iyi telin pirinçten yapılma olduğunu da ifade eden Şahin, “Plastik tel çabuk kırılır, bu şekilde olan şemsiyeler ne yazık ki ‘kullan at’ mantığı ile yapılıyor” diyor. Şemsiyelerde önceden pamuklu kumaşın kullanıldığını, gergin olduğu için altına su geçirmediğini belirten Şahin, “Sonradan bu kumaş naylon karışıma, sonrasında da yüzde 100 naylona döndü ki, bu iyi bir şey değil. Çünkü naylon kumaş tellere zarar veriyor” diye konuşuyor.
ŞEMSİYE KURUTULMALI
Şahin, şemsiye kullanma adabında en önemli püf noktasının şemsiyeyi kurutmak olduğunun altını çizerek, “Ne kadar iyi şemsiye alırsanız alın. Onu kullandıktan sonra dürer büker dolaba kaldırırsanız şemsiyenizden size vefa göstermesini beklemek aşırı iyimserlik olur” diyor. Şemsiyenin mutlaka her kullanımdan sonra kurutulması gerektiğini ve kılıflarının da şemsiyenin ömrünü kısalttığını söyleyen Şahin, şu öneriyi yapıyor: “Toplu taşımada şemsiyenizden su akmamasını istiyorsanız onu yanınızda taşıdığınız bir poşete koyun. Şemsiye kılıfı şemsiyeyi aşırı sıkıştırıp suyu tellerin içine hapsediyor, bu da telin ömrünü kısaltıyor.”
YAPRAKLAR TEK TEK AYIRILMALI
“Şemsiye kullanılıp kapatılırken yaprakları tek tek ayrılarak katlanmalı. Şemsiye tepeden vurup kapatanları ya da kumaşını büzüştürenleri gördükçe üzülüyorum.”

EN KALİTELİLERİ
“Sektörde en kaliteli şemsiyeler Almanya tarafından üretiliyor. Ancak orada üretilen şemsiyeler de nesilden nesile kullanıldığı için şemsiye tüketimi çok azaldı. Özellikle kalite bir miktar düşürüldü.”
RÜZGARIN YÖNÜNE GÖRE
“Şemsiye ele alınıp sopa gibi tutulmaz. Şemsiyeyi zarafetle rüzgarın yönüne doğru tutmalısınız. Rüzgara karşı koyduğunuz şemsiyeler kaliteli dahi olsa dayanmaz. Adeta şemsiye ile dans etmek gerekiyor.”