Şehri koruyan tılsım: Yılanlı Sütun

Giriş: 04.10.2018 - 00:00
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

İstanbul Köşe Bucak’ın bu haftaki konuğu, şehrin kalbinde yer alan, İstanbul’un onsuz düşünülemeyeceği bir anıt, Yılanlı Sütun. Bir zamanlar Yunanistan’ın antik kenti Delfi’deki Apollon Mabedi’nde yükselen sütun, oradan İstanbul’a taşınır ve Hipodrom’da sıralanan kadim anıtlardan biri olur. Osmanlı döneminde ise At Meydanı’nda varlığını sürdürür. Bir tılsım olarak görülen sütunun şehri yılanlardan koruduğuna inanılır. Günümüzde Sultanahmet Meydanı’nı ziyaret edenler, yılanların başları uzun yıllar önce bilinmeyen bir nedenle ortadan kalktığı için Yılanlı Sütun’un birbirine dolanmış üç yılandan oluşan gövdesini görebilir.

ÜÇ BAŞLI EJDERHA HEYKELİ

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nin başında ‘Makedon Yunan İmparatorluğu’nun Kadim Şehri ve Beşiği, İslam Topraklarındaki Bütün Hükümdarların Hasreti, İyi Korunan Konstantiniye’nin Kuruluşunun Hikayesi’ni anlatır. Evliya Çelebi’nin bu hayali kuruluş öyküsü oldukça renkli. Çelebi’nin kendine has üslubu, şehirdeki kadim anıtlara ve sütunlara dair anlattıklarında da kendini gösterir. Çelebi, bugün çoğu hâlâ ayakta olan bu sütunların her birine tılsımlı güçler yakıştırır. Anıtların şehri koruyan birer tılsım olduğunu söyler. Yılanlı Sütun, Evliya Çelebi’nin gözünde üç başlı bir ejderha heykelidir; bir bilge tarafından şehri yılan, çıyan ve akrep haşaratından temizlemek için yapılmıştır. Dönemin farklı yazarlarında da sütunun bir tılsım olduğuna ilişkin benzer anlatımlara rastlanır.

PERSLERE KARŞI ZAFER

Hikayenin aslı, milattan önce 479 yılında 31 Yunan şehir devletinin güç birliği yaparak Perslere karşı kazandıkları zafere dayanır. Yılanlı Sütun, Delfi Mabedi’ne, bu zaferin anısına ve Apollon onuruna diktirilir. Birbirine dolanan yılan gövdelerinin üzerine savaşa katılan 31 Yunan şehrinin isimleri kazınır.

Yılanlı Sütun, daha yerinde bir söyleyişle Delfi Tripod’u, yapıldığında birbirlerine sarılmış formda tasvir edilen üç yılanın gövdeleriyle oluşturduğu bir sütun. Bu yılanların üç yana bakan başlarının üzerine konan bir tütsü çanağı ile sütuna tripod denmesine sebep üç ayaklı altın bir adak kazanından müteşekkil.

DELFİ’DEN GELEN YILANLAR

Konstantin, İstanbul’u yeniden imar ederken şehri kadim dünyanın abideleriyle bezemek ister ve Akdeniz coğrafyasının farklı köşelerinden İstanbul’a anıtlar getirtir. Yılanlı Sütun da Yunanistan’dan, Delfi’deki kaidesinden sökülerek İstanbul’a getirilip Hipodrom’a dikilir. İstanbul’a getirildiğinde altın adak kazanı çoktan ortadan kalkmış olan anıtın tütsü çanağı durur. Latin İstilası’nın ardından çanak kaybolur.

AVRUPALI SEYYAHLARIN MİNYATÜRLERİNDE RESMEDİLİR

Hipodrom, Bizans döneminde önemini kaybetmeye başlar. Osmanlı İmparatorluğu ise şehri aldığında uzun zamandır kullanılmayan, bir harabeye dönüşmüş bu alandan meydan olarak istifade eder. Meydan zamanla bir düzene kavuşur ve her şey yerli yerine oturur.
Yılanlı Sütun, Dikilitaş ve Örme Sütun ile birlikte At Meydanı’nın ayrılmaz bir parçası olarak çeşitli anlatımlarda ve minyatürlerde karşımıza çıkar. Minyatürlerde törenlerin, alayların, düğünlerin fonunda Yılanlı Sütun çizimleri üç başlı olarak görülür.
Sütun, Avrupalı seyyahların çizimlerinde de yılanların başlarıyla birlikte resmedilir. Aslında minyatürler sütunun akıbetine ilişkin de ipuçları taşır. At Meydanı’nda atış talimi yapan yeniçerilerin sütunu ve yılanların başlarını hedef aldığını gösteren minyatürlere bakılırsa sütun pek özenle korunmamış olabilir. Yine seyyahların notlarına ve aktardıklarına bakarsak Yılanlı Sütun’un başları net tarih bilinmemekle beraber 18. yüzyılın ilk yarısına kadar yerinde durmuş olmalı.

ARKEOLOJİ MÜZESİ’NDE SERGİLENİYOR

Ayasofya’nın 19. yüzyılda onarımını yapan Fossati kardeşler, bu esnada üç yılan kafasından birinin üst çenesini bulur. Bu parça günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Çağlar Boyu İstanbul Salonu’nda sergileniyor. Diğer iki başın akıbeti ise bilinmiyor.
Yolunuz Sultanahmet Meydanı’na düştüğünde Yılanlı Sütun’u inceledikten sonra Arkeoloji Müzesi’ne gidip yılanlardan birinden geriye kalan o nadide parçaya bakmayı ihmal etmeyin. Çünkü İstanbul’u gezmenin, bu şehri keşfetmenin en keyifli tarafı hikayelerini öğrendiğiniz parçaları birleştirmektir.