Türkiye’de doğal afet sebebiyle yaşanan yapı hasarlarının yüzde 62’si deprem kaynaklı olarak kayıtlara geçti. Kahramanmaraş merkezli depremlerle sarsılan 11 ilde de yapıların önemli bir kısmı hasar gördü. Çöken ve kullanılamaz hale gelen binaların sayısının çokluğu sebebiyle kentlerin yeniden inşası gündeme geldi. Güvenli konut, barınma için öncelikli ihtiyaçlardan biri olmakla beraber yeni inşaatlardan önce planlama ön planda. Özellikle gevşek zemine inşa edilen yapıların yıkılması, dikkatleri şehir planlamasındaki kritik noktaya çekti. Şehir planlama uzmanlarının yeniden inşa sürecindeki görüşü, planlamanın bina ölçeğinde değil, kent ölçeğinde yapılması gerektiği yönünde.
Bölgede, 156 bin binanın yıkık ve ağır hasarlı olduğu belirlendi. Ağır hasar yaşanan bölgelerde ise zeminin jeolojik yapısı dikkat çekiyor. Fay hatlarının üzerinde inşa edilen yapılarda yıkımın yoğun olduğu göze çarpıyor. Şehirleşmede arazinin yapısı bir kez daha gündeme gelirken, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan Deprem Ön Raporu’nda da bu konuya dikkat çekildi. Rapora göre, yeniden inşa sürecinde bölgelerin jeolojik altyapısı gözlemlenerek hareket edilmeli. Aynı rapora göre depremdeki büyük zararın en önemli nedeni, doğal eşiklerin aşılmış olması.
NELER ÖNE ÇIKIYOR?
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Deprem Ön Raporu’na göre, yeni kentsel planlamada kritik noktaların başında doğal eşiklere dikkat edilmesi geliyor. Raporda yeniden inşa sürecinde kentsel planlamada, ‘çevresel etkiler, sürdürülebilirlik ve iklime uygunluk’ öne çıkan noktalar.
RADYE TEMEL BİNALAR
Bu arada afet bölgesinde geçici barınma alanları hızla kurulurken yapılacak yüzbinlerce kalıcı konut için de hazırlıklar başladı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yapılan açıklamalarda ise inşa sürecinde mekansal planlamada bazı değişiklikler olacağına işaret edildi. Buna göre, en sağlam zemin seçilerek radye temel üzerine tünel kalıp sistemiyle yöresel mimariye uygun yapılar inşa edilecek. Binaların kat sayısı zemin artı 3-4’ü geçmeyecek. Malzeme tedariki için gerekli adımlar atılacak ve etap etap ihaleler yapılacak. Daha sonra şehir merkezindeki planlamalara geçilecek.
FAY HATLARINA YAKINLIK
Jeoloji mühendislerine göre, yerleşim yerleri fay hatlarından uzak bölgelere kurulmalı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, yeni inşa sürecinde bu durum da dikkate alınacak. Ayrıca eski yerleşim alanlarının zemin incelemelerine göre, imar kısıtlaması, bina yoğunluğunda azaltma dahil bütün seçenekler değerlendirilecek.
OVALARDAN DAĞLARA
Uzmanlar, yeni kentsel planlamada doğru zemin seçimine de dikkat çekiyor. Bilimsel yöntemlerle yeni yerleşim alanlarının seçiminin yapılması gerektiğini düşünen uzmanlar, tarım alanlarının kesinlikle yerleşime açılmaması gerektiği konusunda hemfikir. Bakanlık da ovalardan dağlara doğru bir kentsel planlama modeline geçileceğini duyurdu. Zemindeki sıvılaşmanın en büyük yıkım nedeni olduğu belirtilen açıklamada, en iyi zemin için etüt çalışmaları yapıldığı belirtildi.
İKLİME DAYALI TASARIM
Rapora göre, mevcut yaklaşım yerine jeolojik, hidro-meteorolojik, biyolojik, sosyal ve teknolojik tehlikeleri de içine alan verilerle hareket edilmeli. Yeniden yapılanma sürecinde iklime duyarlı tasarım ve enerji verimliliği gibi kriterler gözetilmeli. Gerek deprem bölgesindeki illerde gerekse ülke genelinde riskli alanlarda, yapıların yenilenmesi yanında güçlendirme çalışmalarına da kaynak sağlanmalı.
DOĞAL EŞİKLERE DİKKAT
Akademisyenlerin Deprem Ön Raporu’na göre, büyük yıkımların temel nedenlerinden biri, kentlerin doğal eşikleri aşmış olmasından kaynaklanıyor. Jeolojik açıdan sakıncalı alanlar, verimli tarım alanları, su kaynakları, ekolojik hassas alanlar, dere yatakları, taşkın ve heyelan alanları gibi doğal eşikler yeniden yapılanma sürecinde dikkate alınmalı. Yeni planlama sürecinde kültür varlıkları hariç bu alanlarda yapılaşmalara izin verilmemeli.
Deprem Ön Raporu’na göre kentsel yenileme ve kentsel yeniden yapılandırma bir proje olarak görülmemeli. İhtiyaç salt mekansal, mimari ve estetik bir çözüme indirgemeden dönüştürücü ve duyarlı bir süreç olarak meşrulaştırılmalı.
DAYANIKLI YAŞAM ALANLARI
Ekolojik, sosyal ve ekonomik bakımdan yüksek maliyetli kentsel büyüme süreçlerine neden olan, kentin taşıma kapasitesini aşan, mekansal yayılmayı destekleyen planlama yaklaşımından kaçınmak gerekiyor. Rapora göre kentleri, sadece yeni ve depreme dayanıklı geçici ve kalıcı deprem konutlarının inşasından öte düşünmeli, altyapı ve tüm işlev alanları ile birlikte sürdürülebilir ve dayanıklı yaşam alanları planlanmalı.