Teknopark İstanbul’da yerleşik SPATIUM; yapay zeka, otonom ve sürdürülebilir teknoloji girişimi. SPATIUM tarafından geliştirilen üstün teknolojiye sahip drone’lar, insan hayatını riske sokan görevleri üstleniyor, karar verebiliyor, kendi kendine uçuyor, önceden tespit yapıyor, analiz, raporlama gibi işlemleri gerçekleştiriyor, hatta kendini şarj ediyor. Yapay zekaya sahip otonom drone’lar, fabrika güvenliğinden tarım alanlarının gözetimine, elektrik dağıtım hatlarından orman yangını tespitine kadar birçok alanda görev yapabiliyor. Sadece bugünün problemlerine değil, yarının ihtiyaçlarına da cevap vermek için yola çıkan ve insansız hava araçlarının gelecekte hayatımızda çok daha merkezi bir rol oynayacağına inanan SPATIUM Teknoloji A.Ş.’nin kurucularından Abdullah Özkan ile geliştirdikleri teknolojiyi konuştuk.
İNSANA ALTERNATİF
Şirketiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Bu fikir nasıl doğdu?
SPATIUM olarak biz, insansız hava aracı teknolojilerini yalnızca bir ‘drone’dan ibaret görmüyoruz. Bizim için drone, bir uçan kamera değil; karar verebilen, görev üstlenebilen, sahada insana alternatif olabilecek akıllı bir sistem. Bu fikrin temeli aslında çok net bir soruya dayanıyor: “İnsanın gitmesinin riskli, zaman alıcı ya da maliyetli olduğu yerlere kim gidecek?” Cevabı, kendi kendine uçabilen, şarjını değiştirebilen, görevini analiz edip raporlayabilen otonom drone sistemleri oldu. Bu noktada hem mühendislik birikimimizi hem de yapay zeka odaklı yazılım geliştirme yetkinliklerimizi bir araya getirerek SPATIUM’u kurduk. Kuruluşumuzun temel motivasyonu, hem kamu hem de özel sektörün ihtiyaç duyduğu alanlarda verimliliği artırmak ve insan hayatını riske sokan görevleri makinaların üstlenmesini sağlamak oldu.
GÜN BOYU ÇALIŞIYOR
Ürün veya hizmetiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Geliştirdiğimiz ürünler temelde üç ana eksende toplanıyor:
Otonom drone sistemleri: Drone’larımız yalnızca havalanıp görüntü çekmiyor; kendi rotasını oluşturabiliyor, nesneleri tanıyabiliyor, arızaları ya da tehlikeleri algılayabiliyor. Tamamen otonom uçuş, iniş, kalkış ve hatta batarya değiştirme ya da şarj etme özelliğiyle insan müdahalesini minimuma indiriyoruz.
Otonom hub teknolojisi: Drone’ların en kritik sınırı batarya süreleridir. Biz bu problemi çözmek için otonom batarya değiştirme ve şarj etme sistemi geliştirdik. Böylece bir drone, görevi bittiğinde otomatik olarak istasyona dönüyor, insan müdahalesine gerek kalmadan gün boyu görevine devam edebiliyor. Bu, sahada süreklilik ve güvenilirlik açısından çok büyük bir fark yaratıyor.
Yapay zeka ve görev bazlı yazılımlar: Aslında SPATIUM’u farklı kılan en güçlü yanımız burada yatıyor. Elektrik hatlarında arıza denetimi için ayrı bir algoritma, orman yangınlarında duman tespiti için ayrı bir model, fabrika güvenliği için farklı bir tehdit analizi algoritması tasarlıyoruz. Yani her sektörün ihtiyacına yönelik, doğrudan çözüme odaklanan yazılımlar üretiyoruz.
YÜKSEK VERİMLİLİK SAĞLIYOR
Geleneksel yöntemlere göre avantajlarınız neler? Yapay zeka ya da makina öğrenmesi gibi ileri teknolojiler kullanıyor musunuz?
Kesinlikle kullanıyoruz. Geleneksel yöntemlere baktığınızda, örneğin elektrik dağıtım şirketleri hatları denetlemek için ya insanlı ekipleri sahaya gönderiyor ya da helikopter gibi çok maliyetli araçlarla tarama yapıyor. Bu yöntemler hem zaman alıyor hem riskli hem de pahalı. Bizim sistemimiz ise otonom olarak uçup, hatlardaki arızayı ya da izolatör çatlağını tespit edip raporluyor. Böylece arıza süresi kısalıyor, bakım planlaması önceden yapılabiliyor. Bu, ‘arıza olduğunda tamir et’ anlayışından, ‘arıza olmadan önlem al’ anlayışına geçişi sağlıyor. Orman yangını tarafında da benzer bir durum var. Yangın başladıktan sonra müdahale etmek yerine biz, sürü drone sistemimizle ormanları sürekli tarıyor ve dumanı en erken evrede algılayarak uyarı gönderiyoruz. Uyarı sonrası, sistemimiz müdahale ekiplerine destek için ek uçuş rotaları oluşturuyor ve arazi eğimi, yollar, yerleşim bölgeleri, rüzgar yönü ile yangın durdurma hattının uygulanabileceği bölgelere dair ayrıntılı raporlar ve öneriler sunuyor. Bu, ekiplerin koordinasyonunu ve planlamasını hızlandırarak müdahale etkinliğini artırıyor. Çiftlik, fabrika vb. özel iştiraklerin güvenliği ve denetimi için ise, drone devriye gezerek alanı gözetliyor, şüpheli bir hareket algıladığında otomatik alarm oluşturuyor. Ayrıca erişilemeyen alanları tarıyor, hareketli nesneleri ve sıcaklık değişimlerini sürekli analiz ederek potansiyel güvenlik açıklarını tespit ediyor. Bu sayede yalnızca gözetim değil, aynı zamanda proaktif bir risk yönetimi ve olay önleme mekanizması sağlanıyor.
GELECEĞİN DEĞİL BUGÜNÜN TEKNOLOJİSİ
Geliştirdiğiniz ürünün ticari geleceği hakkında neler söylemek istersiniz? Yurt dışından talep var mı?
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Otonom drone sistemleri, önümüzdeki 5–10 yılın değil, bugünün teknolojisi. Biz bunun tam ortasında yer alıyoruz. Türkiye’de enerji şirketleriyle pilot projelerimizi tamamladık. GDZ Elektrik ile yaptığımız saha testlerinde sistemimizin performansını gösterdik. Devasa çiftlik ve fabrika alanlarının güvenliği tarafında da çalışmalarımız sürüyor. Balkan ve Kuzey Afrika ülkelerinden güvenlik kapsamında ön görüşme için bazı toplantılar gerçekleştirdik. Özellikle enerji altyapısının zorlu coğrafyalarda yönetildiği Balkan ülkeleri ve Orta Doğu bölgelerinden Avrupa Birliği’nin desteklediği inovasyon programları kapsamında yer almak için hazırlıklarımız var.
BİRÇOK ALANDA KULLANILABİLİR
Gelecekte farklı alanlarınız olacak mı, hedefleriniz neler?
Evet, kesinlikle olacak. Bugün enerji, güvenlik ve yangın alanlarında yoğunlaşıyoruz ama SPATIUM’un özünde bir ‘otonom görev yönetim sistemi’ yatıyor. Bu yapı farklı sektörlere kolayca adapte edilebilir. Tarımsal gözetim, lojistik, afet yönetimi, hatta akıllı şehir uygulamaları gibi çok geniş bir yelpaze söz konusu. Yakın vadede hedefimiz, geliştirdiğimiz yapay zeka modellerini daha da güçlendirmek, drone sürülerini daha akıllı hale getirmek. Hedefimiz, bu sistemi vizyoner alıcılara tanıtarak, hem maliyet açısından avantajlı hem de insan riski bakımından daha güvenli olduğunu göstermek ve bunu yaygın biçimde anlaşılır kılmak.
TEKNOPARK İSTANBUL TEKNOLOJİ VE İNOVASYONUN KALBİ
Teknopark İstanbul’da yer almak hangi faydaları sağlıyor?
Teknopark İstanbul’da yer almak bizim için stratejik bir karardı ve getirdiği faydalar gerçekten çok yönlü. Burası sadece bir ofis alanı değil, Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon kalbinin attığı bir ekosistem. Bizim gibi inovatif girişimler için Teknopark İstanbul yalnızca bir adres değil, aslında bir büyüme alanı.