Arz yatırımına gitmek isteyen OPEC+ ülkelerinin, finansmana erişimde zorluklar getiren Batı’ya tepkisi artıyor. Konvansiyonel enerjiye yetersiz yatırım yapıldığını belirten uzmanlar ise gelecekte yeni bir enerji krizi ihtimaline dikkat çekiyor.


 

HABER: ŞEREF KILIÇLI

 

KÜRESEL enerji sektöründe, rüzgar ve güneş santrallerine yapılan büyük yatırımlara rağmen fosil yakıtlar halen toplam birincil enerji tüketiminin yüzde 82’lik kısmını oluşturuyor. Nitekim 2022 yılında petrol talebi yüzde 3.1 artarak, yüzde 0.9’luk 10 yıllık ortalamanın da oldukça üzerinde büyüdü. Bunun nedeni, pandemi sonrası devam eden ekonomik toparlanmaydı. Ancak petrol tüketimi yine de 2019 seviyesinin yüzde 0.7 altında kaldı. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), küresel petrol talebinin 2022’deki seviyesine göre 2028’e kadar yüzde 6 büyüyerek, günlük 105.7 milyon varile ulaşacağını tahmin ediyor. 

 

ÜRETİM KISINTISI

 

Petrolde gündemde yer alan bir başka konu da Suudi Arabistan liderliğindeki 13 üyeli Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ile Rusya önderliğindeki petrol üreticisi 10 ülkenin oluşturduğu OPEC+ grubunun devam eden üretim kısıntısı anlaşması. Haziran ayında OPEC+ ülkeleri, petrol üretim kısıntısı anlaşmasının 2024 sonuna kadar uzatıldığını duyururken, Suudi Arabistan ve Rusya ilave olarak gönüllü üretim kısıntısı yapacaklarını açıklamıştı. Geçtiğimiz günlerde ise Suudi Arabistan, temmuz itibarıyla devreye aldığı günlük 1 milyon varil gönüllü petrol üretimi kısıntısını eylülde de sürdüreceğini bildirdi. Kendilerinin de petrolde üretim kısıntısına devam edeceğini belirten Rusya ise eylülde petrol arzını gönüllü olarak günlük 300 bin varil azaltacağını ilan etti.

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR GEÇİŞ

 

OPEC+ ülkeleri, petrolde üretim kısıntısı politikaları konusunda, ilk etapta piyasayı dengeleme gerekçesini öne sürse de asıl etkili olanın yatırım yetersizliği sorununa dikkat çekmek olduğu kaydediliyor. OPEC+ ülkeleri, enerji dönüşümü için petrol arz yatırımlarında 2014 yılından sonra finansa erişimin zorlaştırılmasına tepki gösteriyor. Nitekim, OPEC’in daha önce üretim miktarını değerlendirmek için ikincil kaynak olarak OECD ülkelerinin kurduğu Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerini kullanmayacağını duyurması, Uluslararası Enerji Ajansı’nı petrol endüstrisine yapılan yatırımları baltalamakla suçlayıp çok dikkatli olması gerektiği konusunda uyarması da bu tepkinin yansımasıydı. Geçtiğimiz ay Viyana’da ‘Kapsamlı ve Sürdürülebilir Bir Enerji Geçişine Doğru’ temasıyla gerçekleştirdiği uluslararası konferansta da arz yatırımlarındaki finansal engeller yoğun bir şekilde eleştirildi.

 

YETERSİZ YATIRIM

 

Türk okurların ‘Petrol-Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü’ kitabıyla tanıdığı uluslararası enerji politikası uzmanı Daniel Yergin, OPEC+ liderleri Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki ilişkinin dünya petrol piyasası için önemli bir parametre olduğuna dikkat çekiyor. Yergin, küresel karbondan arındırma çabalarının ortasında konvansiyonel enerjiye yetersiz yatırım yapıldığını belirtirken, bunun gelecekte yeniden bir enerji krizini tetikleyebileceği konusunda da uyarıyor. Konvansiyonel enerjiye yapılan yatırımın, talep henüz düşmeye başlamamış olmasına rağmen önemli ölçüde azalmasını, yetersiz yatırım (preemptive underinvestment) diye nitelendiriyor. Ayrıca petrol üreticilerinin çok fazla yedek üretim kapasitesine sahip olmadıklarına ve petrole talebin ise artacağına dikkat çekiyor.  

 

KÖMÜRDEKİ ÖRNEK

 

Daha önceki enerji geçişlerinin bir asır veya daha uzun bir sürede ortaya çıktığını ve mevcut teknolojileri tamamen yerinden etmediğini belirten Yergin’in analizi şu şekilde: “Mesela, petrol 1960’larda dünyanın en büyük enerji kaynağı olarak kömürü geride bıraktı. Ancak şimdi o zamana göre üç kat daha fazla kömür kullanıyoruz ve küresel tüketim 2022'de rekor seviyeye ulaştı. Buna karşılık, bugünkü enerjide geçiş süreciyle 25 yıldan biraz fazla bir sürede 100 trilyon dolarlık bir dünya ekonomisinin enerji temelleri dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu, oldukça büyük bir hedef ve sadece daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek olmuyor. Çok fazla yatırım, altyapı ve yenilik gerektiriyor. Petrol talebinin en azından önümüzdeki 10 yılda artmaya devam edeceği oldukça açık. Doğalgaz talebi ise muhtemelen 2040’a kadar artmaya devam edecek.”

 

2050 HEDEFLERİ İÇİN BAKIR ARZI İKİYE KATLANMALI

 

Enerjideki dönüşüm sürecinde maden üretiminin artırılması ihtiyacına da dikkat çeken Daniel Yergin’in bu konuda verdiği örnek şöyle: “Enerji geçişinde mesela bakır çok önemli. Elektrikli bir otomobilde, içten yanmalı motorlu bir otomobilden 2.5 kat daha fazla bakır kullanılıyor. Yani daha fazla bakırın çıkarılması gerekiyor ve yeni bir maden sahası açmak 16 ila 25 yıl arasında sürüyor. 2050 hedeflerine ulaşmak için bakır arzının 2030'ların ortasına kadar ikiye katlanması gerekiyor. Ancak arzdaki mevcut büyüme bu hıza yaklaşmıyor. Rüzgar ve güneşin bedava olduğu vurgulanıyor fakat yenilenebilir enerji için gerekli malzemelerin bedava olmadığı açık. Paris Anlaşması hedeflerine yaklaşmak istiyorsak çok daha fazla madencilik yapılması gerekiyor.”

 

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNDE 4 BÜYÜK ZORLUK

 

Uluslararası enerji politikası uzmanı Daniel Yergin’e göre enerjideki dönüşümde dikkat edilmesi gereken dört büyük zorluk şu şekilde:

 

* Enerji güvenliği: Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının yol açtığı kesintiler nedeniyle enerji güvenliği yeniden birinci öncelik haline geldi. Işıkları açık ve fabrikaları çalışır durumda tutmak hidrokarbon gerektirir. Bu nedenle enerji güvenliği, yeterli ve makul fiyatlı tedarik ile jeopolitik risk ve ekonomik zorluklardan izolasyon sağlamak anlamına gelir.

 

* Ölçek faktörü: Bugün 100 trilyon dolarlık bir dünya ekonomisi var ve dünya enerjide yüzde 80’den fazla hidrokarbon kaynaklara bağlı. Yani hiçbir şey küresel ekonomi kadar büyük ve karmaşık değil.

 

* Kuzey-güney ayrımı: Başta Batı Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere Kuzey’de, iklim değişikliği politikası gündeminin başında yer alıyor. Ancak Güney’de; ekonomik büyümeyi artırmak, yoksulluğu azaltmak ve sağlığı iyileştirmek gibi diğer kritik öncelikler var. Bu nedenle dünya nüfusunun yüzde 80’inin yaşadığı gelişmekte olan ülkelerdeki pek çok kişi için enerji geçişi, odun ve atıktan, sıvılaştırılmış petrol gazına geçiş anlamına gelir.

 

* Malzeme etkisi: Enerji geçişi malzeme gereklilikleri ile de ilgili. Yani daha elektrikli hale gelecek bir dünyada, minerallerin daha fazla çıkarılması talebi muazzam şekilde artacak. Bu nedenle enerji geçişinin yönü net olsa da politika yapıcılar ve toplum bunun beraberinde getirdiği zorlukların da farkında olmalı.

 

UKRAYNA’DAKİ SAVAŞIN DEĞİŞTİRDİĞİ KONJONKTÜR

 

Daniel Yergin, Rusya’nın enerjideki geleceği konusunda ise şu öngörüde bulunuyor: “Ukrayna’daki savaştan önce Rusya, Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 38 ila yüzde 40’ını sağlıyordu. Petrol ihracatının ise yarısı Avrupa’ya gidiyordu. Avrupa ‘artık istemiyoruz’ diyor. Rusya, savaştan önce Hindistan’ın petrol ihtiyacının yüzde 1’ini sağlıyordu. Şimdi yüzde 42’sini sağlıyor. Ancak bence en büyük değişiklik, Putin’in Rusya’nın küresel ekonomiyle bütünleşmesiyle inşa ettiği 22 yılı çöpe atması. Bugün Rusya’nın enerjide süper güç olduğu konusunda şüphe yok. Bence yine çok önemli bir petrol ve gaz tedarikçisi olacak. Fakat 3-4 yıl sonra teknolojiden kopma gibi bir durum ortaya çıkacak. Bu yüzden ileride Rusya’nın geçmişte olduğu gibi bir enerji süper gücü olacağını düşünmüyorum. Ayrıca Çin’e çok bağımlı olacak ve bu ilişkide küçük ortak olacak.”

14 Ağustos 2023 Pazartesi