tatil-sepeti

HABER: FEDAİ YILDIRIM

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı’nın görev süresi, 19 Nisan’da doluyor. Finans ve iş dünyası da merkez bankasının dümenine geçme ihtimali olan isimleri yakından takip ediyor ve merakla bekliyor. Çünkü bu tarihten itibaren yeni başkan, aynı zamanda finans dünyasında yeni bir sayfa anlamı da taşıyor. Bu gelişmeler yeni beklentileri, yeni önerileri ve yeni fikirleri de beraberinde getiriyor. Bu önerilerin görüşüldüğü son dönemde dünya genelindeki merkez bankalarının izlemesi gerektiği rota konusunda da tartışmalar var. Özellikle Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz indirimi kararından sonra merkez bankalarının rolü bütün dünyada tartışılmaya başlandı. Bu tartışmaların çıkış noktası ise Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) uzun bir aradan sonra faizleri yükseltmeye başlaması oldu.

TEK HEDEF GÖZETİLMELİ

Finans dünyası hem küresel hem de ülke içindeki gelişmelere bağlı olarak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın zamanla asıl görevi olan ‘fiyat istikrarı’ yerine özellikle 2008 krizi sonrasında ‘finansal istikrar’ ve yine 2011 sonrasında da ‘büyümede dengelenme’ unsurunu hedefleri arasına aldığını hatırlatıyor. Ancak Merkez Bankası’nın aynı anda 3 hedefe birden yönelmesinin ise doğal olarak esas işlevi olan fiyat istikrarı sağlanmasında sorun oluşturduğu kaydediliyor.

YENİDEN FİYAT İSTİKRARI

Finans camiası, Merkez Bankası’nın çoklu hedef gözetmesinin enflasyonda başarılı olma şansını azalttığını savunurken, bu görüşünü, “Yüksek enflasyon varken, finansal istikrarı, daha düşük faizleri ve daha hızlı büyümeyi sağlamak mümkün olamıyor” şeklinde dile getiriyor. Finans dünyası, önerilerini ise şöyle anlatıyor:

“Merkez Bankası, yeniden enflasyon hedeflemesi politikasını kullanarak fiyat istikrarına odaklanmalı. Zaten, küresel kriz sonrası oluşan olağanüstü koşullar kademeli olarak ortadan kalkıyor. Merkez Bankası da kademeli olarak para politikasını sadeleştirmeli ve daha yüksek reel faizler uygulamaktan kaçınmamalı.”

TCMB-BDDK İŞBİRLİĞİ

Ayrıca ‘reel sektör-finans sektörü ilişkisinin sağlıklı bir zeminde yürütülmesi’ reel sektörün ısrarla dikkat çektiği konuların başında gelirken, bu durumun sadece Merkez Bankası’nın üstlenebileceği bir konu olamayacağı kaydediliyor. Bu nedenle, Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) birlikte oluşturacakları stratejilerin çok önemli olduğu vurgulanıyor.

İŞ DÜNYASI TEMSİL EDİLSİN

Öte yandan iş dünyası, Merkez Bankası bünyesinde iş dünyasını da temsil edecek bir kurum ya da birimin oluşturulmasının hayati önemde olduğunun altını çiziyor. İş dünyası temsilcileri özellikle de KOBİ’ler, Türkiye’nin mevcut iç ve dış sorunları da dikkate alındığında ekonomi yönetiminin, yeni fırsatları hayata geçirmek adına yapısal dönüşüme yönelik başlıklara odaklanması gerektiğini belirtiyor. İş dünyası, reel sektör ve bankaların ‘aynı ekosistemin iki yarısı’ olduğunu aktararak, bu noktada birbirleriyle sağlıklı bir diyalog içerisinde olmalarının çok önemli olduğunu söylüyor.

BÜYÜME HEDEFİ DESTEKLENMELİ

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın esas görevinin ülkede fiyat istikrarını sağlamak olduğunu belirten İTO Finans Kuruluşları Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı ve Meclis Üyesi Osman Akyüz, “Merkez Bankası, fiyat istikrarı için enflasyonun kalıcı bir şekilde hedeflenen seviyeleri yakalaması ve sürdürülebilmesi için piyasadaki parasal gelişmeleri izlemesi ve gerekli tedbirleri proaktif bir şekilde alıp derhal uygulamaya geçmesi gerekiyor” dedi. Akyüz, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı yanında finansal istikrarı da sağlamaya çalışmasının, bankanın görevleri dahilinde olduğunu belirterek, bunu yaparken para politikası seti hazırlanması ve bunun titizlikle uygulanması gerektiğini söyledi. Akyüz, şunları kaydetti: “İç ve dış ekonomik gelişmeler yakından izlenerek finansal istikrarı gözeten bir para politikası oluşturularak finansal istikrar devam ettirilmeli. Faiz hadleri yatırım yapılabilir düşük seviyeleri yakalayabilmesi için finansal istikrar olmazsa olmaz. Merkez Bankamız izlediği fiyat ve finansal istikrar tedbirleri ile hükümetin büyüme hedefine de destek vermeli.”

FİNANS VE SİYASET BİRLİKTE HAREKET EDEBİLMELİ

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Finans Kuruluşları Meslek Komitesi Başkanı ve Meclis Üyesi M. Zeki Sayın, Merkez Bankası’nın, ülkenin para politikasını ayarlayan kuruluşlardan olduğunu hatırlattı.

Sayın, bu kuruluşun bağımsız olması, rahat düşünebilmesi, dünya para politikasını takip edebilmesi ve bu bilgilere sahip olması gerektiğini belirterek, “Bağımsız olması demek, idarecilerin ‘başına buyruk’ hareket etmesi anlamına gelmiyor. Elbette bizim Merkez Bankası idarecileri de böyle yapıyor demek istemiyorum. Aksine işinin ehli kişiler. Ancak ülkenin de bir ekonomik ve sosyal hedefi var. Esas olan bu hedefe, siyasi düşünce dışında ekonomik-sosyal düşünceyle birlikte hareket edebilmektir” diye konuştu.

Zeki Sayın, şunları söyledi: “Mesela; hükümet enflasyonu, yatırım yaparak, üretim ve imalatı, ihracatı ön planda tutup parasal bazı kararlar alarak düzenlemek istiyorsa; Merkez Bankası’nın buna paralel hareket edip sadece parasal oyunlar içinde olmaması gerekir. Tam tersine para harekâtını buna göre tanzim edebilmeli. Bu hareket iktidardaki hükümetin çemberi içine girmek ve bağımsızlığın zedelenmesi veya yok olması demek değil.”

BANKACILIK MEVZUATI BASEL’E TAM UYUMLU

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye’nin bankacılık mevzuatının uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu bulunduğunu söyledi.

Akben, Türkiye’nin tüm standartlara tam uyumlu bulunan az sayıda G20 ülkesinden biri olduğunu ifade ederek, bu sonuçların bankacılık sektörüne ilişkin ulusal ve uluslararası piyasa katılımcıları nezdinde sağlanan güveni bir kez daha teyit ettiğini aktardı.

Basel standartlarına uyum durumunun internet sitesi üzerinden de tüm dünya ile paylaşıldığını kaydeden Akben, bu konudaki çalışmalarının bundan sonraki süreçte de aynı titizlikle sürdürüleceğini vurguladı.

DÜNYADA DURUM

Finans dünyası, özellikle yüksek kredibilite için merkez bankalarının bağımsızlığının olmazsa olmaz olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda dünyanın en bağımsız merkez bankalarının Almanya ve İsviçre, en bağımlı merkez bankalarının ise İspanya, Yeni Zelanda ve Arjantin merkez bankaları olduğu ifade ediliyor.

20 Mart 2016 Pazar

Etiketler : Makro-Mikro