• İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Pandemiden çıkmak ve önümüzdeki 1.5-2 yılı çok iyi değerlendirebilmek için 3 ilkeye uymak zorundayız. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek” diye konuştu.
  • Oda’nın haziran ayı olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan Avdagiç, “Türkiye’nin yeni hikayesi belli. Ekonominin potansiyelinin altında büyümesine neden olan cari açıktan kurtulmak ve ara malı, hammadde kısıtından çıkaracak yerli üretimi sağlamak” dedi.
  • Koronavirüsün, neo-liberalizm virüsüne mercek tuttuğuna dikkat çeken Avdagiç, “Ve o mercek, Batı’nın bugünkü yaklaşımlarıyla, neo-liberal politikalarla dünyaya öncülük etmesinin mümkün olmadığını gösterdi” yorumunu yaptı.

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL / MÜGE BİBER / ŞEREF KILIÇLI

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, pandemiden çıkış için iyimser senaryoya göre önümüzde çok önemli 1.5-2 yıl olduğunu belirterek, her şirketin kendi içinde bir yolculuğa çıkacağını ve ihtiyaçlarını yeniden sorgulayacağını söyledi. Avdagiç,“Bu süreyi çok iyi değerlendirebilmek için 3 ilkeye uymak zorundayız. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek.

Makus talihimiz haline gelen dış ticaret açığımızı artık tamamen kapatabilecek ve artıya geçebilecek bir fırsatımız var” dedi. Şekib Avdagiç, video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen İTO Meclisi’nin haziran ayı toplantısında konuştu.

İş dünyasının önemli gündem başlıklarından birini kıdem tazminatı ile İşsizlik Sigortası Fonu işveren-çalışan payları düzenlemesinin oluşturduğunu belirten Avdagiç, İTO üyesi firmalardan kendilerine gelen talebin, İşsizlik Sigortası Fonu paylarının artırılmasına ilişkin taslağın gözden geçirilmesi yönünde olduğunu söyledi.

NEO-LİBERALİZM VİRÜSÜ

Konuşmasında, Covid-19 salgınının dünyaya yeni bir mercek tutarak farklı bir virüsü görmeyi sağladığına dikkat çeken Avdagiç, “Bu virüs neo-liberalizm virüsüdür. George Floyd olayı bunu çok net bir şekilde gösterdi. Son 40 yıldır giderek daha fazlaneo-liberal yaklaşımları benimseyen Batı yönetimleri, toplumu korumayı ve sosyal dayanışmayı rafa kaldırdı. Sosyal uzlaşmayı bitirdi. Toplum sağlığını gereksiz masraf olarak gördü” dedi.

Toplumu içten içe kemiren neo-liberalizm virüsünün George Floyd vakalarını artıran bir unsur olduğuna işaret eden Avdagiç, “Bu yüzden dünyaya liderlik etme iddiasındaki Amerika, bir rüyadan ziyade giderek bir kabusa dönüşüyor. Korona hepimizin eline bir mercek verdi. Ve o mercek, Batı’nın bugünkü yaklaşımlarıyla, neo-liberal politikalarla dünyaya öncülük etmesinin mümkün olmadığını gösterdi. Yani koronavirüs, neo-liberalizm virüsüne mercek tuttu” yorumunu yaptı.

ÜRETİMDEN KOPMADIK

Türkiye’nin pandemiyle mücadelede başarılı olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Son dönemde sağlık sektörüne yapılan yatırımların bu başarıda büyük rolü oldu. Neo-liberalizmin ‘kalan sağlar bizimdir’ yaklaşımına karşı biz yaşlılarımızı koruyabildik. Kısa çalışma ödeneği ve benzeri desteklerle Türkiye üretimden kopmadı” dedi.

Covid-19 salgınının iş dünyasına yansımalarını değerlendiren Şekib Avdagiç, ertelenen talebin geri gelmesi için hükümetin ve ekonomi yönetiminin birçok tedbir aldığını, önümüzdeki 5-6 ay içinde toparlanmanın yönünün belirginleşeceğini ifade etti.

Çin’in virüste ikinci dalga önlemlerine geçmesinin dünyayı tedirgin ettiğine işaret eden Avdagiç, “Dip dibe girecek kadar rahatlığa kapılırsak ikinci ve üçüncü dalga kaçınılmaz olur. Çünkü koronavirüs bize, ‘fazla hayal kurmayın, 3 ay kapanmayla benden kurtulmayı beklemeyin’ mesajı veriyor” dedi.

Türkiye’nin pandemiyle mücadelede ‘geçer not’ aldığını hatırlatan Başkan Avdagiç, “Türk özel sektörü, fabrikalardan ofislere koronaya geçit vermemeye kararlı. Maliyetlerine katlanarak, her türlü önlemi alıyor. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde alınan tedbirlerin sokakta da karşılık bulması halinde, salgının dünyadaki olası yeni dalgalarını da başarıyla atlatacağız” diye konuştu.

VİRÜS ZİHNİMİZİ AÇACAK

İyimser senaryoda önümüzde çok önemli 1.5-2 yıl olduğunu kaydeden Avdagiç, her şirketin kendi içinde bir yolculuğa çıkacağını, ihtiyaçlarını yeniden sorgulayacağını söyledi.

Şekib Avdagiç, şöyle konuştu:

“İşte o süreyi çok iyi değerlendirebilmek için bizim 3 temel ihtiyacımız var. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek. Bu 3 ilkeye uymak zorundayız. Özellikle yeni normalde firmalarımızın işletme içi kaynak dağılımını gözden geçirmeleri gerekiyor. Bütçelerimize bu gözle bakmaya başlamakta fayda var. Bugüne kadar alışkanlıklarımızı değiştiremediğimiz için dijital dönüşümü erteliyorduk. Şimdi değişime direnmenin önünde bir engel kalmadı. Virüs, bir bakıma zihnimizi açacak, yeni bakış açıları kazandıracak.”

HAMLE YAPMANIN TAM ZAMANI

“Türkiye’nin gelecek hikayesi ne olabilir?” sorusunun sık sık gündeme geldiğini belirten İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Gelecek hikayemiz belli: Ekonominin potansiyelinin altında büyümesine neden olan cari açık ile ara malı, hammadde kısıtından çıkaracak yerli üretimi sağlamak. Yıllardır aşılamayan büyüme ve cari açık sarmalını kırmak için riskli olsa da bir hamle yapmanın tam zamanı” dedi. Avdagiç, Türkiye’nin teknolojik yenilikleri çok hızlı bir şekilde kullanma şansına ve konvansiyonel üretimde önemli bir güce sahip olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Dolayısıyla Türkiye, bu iki kabiliyeti ve imkanıyla küresel pazarlardan daha fazla pay alabilecek durumda. Deyim yerindeyse çok uzun yıllardır makus talihimiz haline gelen dış ticaret açığımızı artık tamamen kapatabilecek ve artıya geçebilecek bir fırsatımız var. Türk özel sektörü olarak bu fırsatın olumlu yönde kullanılmaması için bir neden göremiyoruz. Elbette çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Ama eminim ki, Türkiye bu zorlu parkuru da geride bırakmasını bilecek. Bu güce sahip. Çünkü Türkiye, en zor zamanlarda yeni çıkış noktaları bulabilen, kahraman bir özel sektöre ve müteşebbis ruha sahip.”

ÜYELERİMİZİN TALEPLERİNE YÖNELİK TAKİPLERİMİZ SÜRÜYOR

Başkan Avdagiç, ‘yeni normal’in başladığı 1 Haziran’dan itibaren aksayan ve eksik kalan yönlerin giderilmesi için İstanbul Valiliği, TOBB ve ilgili bakanlıklar nezdinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade etti. Avdagiç, “Bu toplantılardan elde ettiğimiz talepleri, hükümet yetkililerine ilettik. Üyelerimizin taleplerinin ve önerilerinin hayata geçmesine yönelik takibimizi de sürdürdük. İstihdam gücümüzün korunması, finansman desteklerinin sürdürülmesi, vergi ödemeleri, Eximbank kredi limitleri gibi onlarca başlıkta çalışmalarımız sürüyor” bilgisini verdi.

VİRÜS RESESYONUNDAN KALAN TRENDLER

Pandemi sebebiyle tüm dünyada yaşanılanın ‘virüs resesyonu’ olarak tanımlandığını hatırlatan Şekib Avdagiç, karşı karşı kalınan durumun yeni trendleri de beraberinde getirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Ekonomide ve ticarette yaşanan ‘virüs resesyonunun’ yüzyılın en şiddetlisi olması bekleniyor. Ülke imparatorluklarından şirket imparatorluklarına doğru yöneldiğimiz bu yeniçağda, küresel şirketler pandemiden çıkış için yeni rotalar arıyor. Covid-19 bize iki kalıcı trend bırakıyor: Birincisi otomasyon. İkincisi de hızla değişen alışveriş ve tüketici alışkanlıklarımız. Ayrıca, online ya da uzaktan tabirleri hiç bu kadar gündemimizi işgal etmemişti.”

İKİNCİ YARIDA TOPARLANMA HIZLANACAK

Yılın ikinci yarısında toparlanma sürecinde daha da hızlanma beklediklerini kaydeden Avdagiç, “Hem hükümetin açıkladığı destek paketleri, hem rekor seviyede düşük faizli krediler, hem de hazırlıkları süren İstihdam Kalkanı, beklenenden çok daha hızlı şekilde normale döneceğimize işaret ediyor. Biz de bu 3 ayaklı normalleşme hamlesini önemli buluyor ve Türkiye’nin en iyi çıkış yapan ülke olmasını sağlayacağına inanıyoruz” dedi.

MECLİS’TEN YANSIMALAR

Küresel düzen yeniden inşa ediliyor

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Öztürk Oran, dünyanın bir yandan koronavirüsle savaşırken bir yandan da ekonomiyi normalleştirmek için çabaladığını söyledi. Pek çok ülkede kontrollü bir biçimde yeniden kepenklerin açıldığını belirten Oran, Türkiye ekonomisinde de normalleşmenin ayak seslerinin hızla gelmeye başladığını dile getirdi. Tüketici Güven Endeksi, Reel Kesim Güven Endeksi ve kapasite kullanım oranındaki artışlara ve ekonomideki öncü göstergelere dikkat çeken Oran, “Bunlar Türkiye ekonomisindeki dinamizmin, esnekliğin ve potansiyelin en belirgin ispatıdır” dedi.

Salgının etkilerinin sadece sağlık ve ekonomi dünyasıyla sınırlı kalmadığının altını çizen Oran, şöyle konuştu:

“Covid-19 bir virüsün çok ötesinde, küresel düzenin yeniden inşasıdır. Kovid salgınıyla beraber ABD ve Çin arasındaki gerginliğin, Avrupa Birliği içindeki değişen dengelerin, küresel göçün oluşturduğu krizin yeni bir tablo oluşturacağı muhakkak. Zaten ABD, tek başına dünya imalatının yüzde 28’ini elinde tutan Çin’e karşı pek çok ülkeyi yanına çekerek ‘Ekonomik Refah Ağı’ adı verilen bir oluşumu başlatmış durumda. Türkiye de bu süreçte, sadece koronaya karşı değil, değişen dünya dengelerine yönelik de etkili cevaplar verdi ve ezberleri bozan adımlar attı. Biz de Türkiye’nin gücüne, gayretine ve azmine inanıyoruz.”

Markalaşmaktan vazgeçmeyelim

Kemal Yamankaradeniz-İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi: Zor bir dönem olmasına rağmen hem markalaşma hem Ar-Ge çalışmalarında herhangi bir dramatik düşüş yaşanmadı. Bu, sevindirici bir durum. Türkiye ekonomisine olan güveni gösterir. Türk Patent Kurumu’nda yalnızca yüzde 10’luk bir düşüş olduğunu gözlemliyoruz. Bu süreç geçecek ve biz inanıyoruz ki, o zaman bu patent çalışmaları gerçek değerini bulacak. Devlet desteklerinin de devam ediyor olması son derece değerli. İhracat ciddi anlamda düştü ama markalarımızın gerçek değerine ulaşması için çabalar var. Hizmet sektörünün tüm dünyada takdir görüyor olması bunun bir göstergesi. Bugün sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz ama markalaşmadan lütfen vazgeçmeyelim. O zaman önümüzdeki bir yıl içinde çalışmalarımızın karşılığını kat be kat alacağız. Markalaşmadan geri kalmak, geleceğimizi karartmaktan başka bir işe yaramayacak. Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nin çalışmalarını takdirle karşılıyorum ama yatırımcı eksikliğimiz var. İstanbul Ticaret Odası olarak girişim fonu kurabilirsek bu konudaki çalışmalar daha ileri noktaya gelecek. Şu anda istihdam sorunu var olarak görünüyor. Ancak ben nitelikli insan gücünde herhangi bir işsizlik göremiyorum. Üniversite mezunu gençler arıyorum ama bulamıyorum. Gençlerimiz çalışma kültüründen uzak. İşsizlik olduğuna inanmıyorum. Şu anda 15 yılını doldurmuş bir çalışan emekliliğini talep edebiliyor. Bu, yetişmiş insan gücümüz için ciddi bir tehdit oluşturuyor. İş Kanunu’ndaki iş güvenliğini bozan bu durum SGK ile görüşülmeli. Yetişmiş insan gücü yurt dışından aldığı tekliflerle dışarı gidiyor. Türkiye burada gerçekten insan gücünü kaybediyor. Yüksek vergiler yurt dışını daha tercih edilir hale getiriyor. Uzaktan çalışmada iş hukukundaki düzenlemeler yetersiz.

Nargile serbest olsun

Mahmut Özcan-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Covid-19’dan önce de ekonomik sıkıntılar vardı. Ancak şimdi daha da arttı. İşletmelerimiz devlet tarafından 76 gün kapatıldı. Sonra belli başlı yaptırımlarla yeniden açıldı. İşyeleri tüm kuralları yerine getirdi. Nargile, okey, tavla yasaklandı. Bunlardaki yasak aradan geçen 101 güne rağmen kalkmadı. Bu kararlar alınırken bir bilene sorulmalıydı. Bilim Kurulu yanlış kararlar aldı ve devam ettiriyor. Bu kararlar insanları restoran ve kafelerden uzaklaştırdı. İnsanlar restoranlara gitmeyince sosyal mesafe kuralına uymayarak dışarda iç içe oturdu. Bir an önce nargile, okey, tavla yeniden serbest olsun. Aksi takdirde sektörün yüzde 50’si kapılarına kilit vuracak. Hizmet sektörü bu şartlarda ayakta duramaz.

Kira sorunu çözülmeli

Fatih Güner-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Sektörümüz sürdürülebilir bir sektör olmaktan çıktı. Madem işyerimize pandemiden dolayı bir tebliğle kilit vuruldu, bu dönemde özel mülkte kiracı bulunan sektör mensuplarının kira vermemesi yönünde de bir tebliğ çıkarılabilirdi. 1 Haziran sonrası için de kısmi kısıtlamalar devam ediyor. İşyerleri yüzde 20 ile 40 aralığında iş hacmi ile çalışıyor. Bu dönem için de kira düzenlemesi olmalı. Sektör mensupları faiz ve cezaya düşmemek için borçlanarak kiralarını ödedi. Bunlar önümüzdeki dönem kiraları ile mahsuplaştırılsın. Kısa çalışma ödeneği sektöre nefes aldırdı, devam etmeli. Ancak aldığımız duyuma göre bu ödenek farklı bir biçime dönüşecek. Kısa çalışma ödeneği yerine katkı payı gelecek, bu güzel. Ancak bu katkıdan SGK borcu olanların faydalanamayacağı söyleniyor. Bu şekilde olmamalı. Bir diğer sorunumuz da yemek kartları ve online sipariş sitelerindeki haksız komisyonlar. Ayrıca hakediş ödeme günü süreleri de ortalama 45 gün. Bu, emlak komisyonlarında olduğu gibi yüzde 2.5 oranında sabitlenmeli. Sonra bu borçları ödemek için sektör kredi kullanmaya yönlendiriliyor. Buna gerek yok, küçük bir düzenleme bizi kurtarır. İş Kanunu’ndan kaynaklanan fazla mesai zaman aşımı sürelerinin 5 gün olması da bir diğer sorunumuz. Bu süre 3 ayla 12 ay aralığına indirilmeli. Bu düzeltilmezse sektörümüzün yüzde 50 kaybı olacak. Bir diğer sorunumuz, yeni nesil ödeme cihazları yazar kasalar. Bankalar her ay bunlardan makina başına 60-70 TL ödeme alıyor. Bu ciddi bir sıkıntı. Kapalıyken bile aynı ücretler devam etti. Bu ücretlerin iptal edilmesini istiyoruz. Ucuz dönerciler var, etli yağlı su çorbası diyoruz, biz bunlara. Bu sorun da çözülmeli. Ayrıca bölgenin yoğunluğuna göre restoran açılmasıyla ilgili bir düzenleme olmalı. Yiyecek içecek sektörü için de ruhsat plakaları oluşturulsun.

Tevkifat firmaların zırhıdır

Ali Bakaner-Demir Dışı Metaller Meslek Komitesi: Demir dışı metaller noktasında mücbir sebeplerden dolayı 3 ay tevkifat uygulaması kaldırıldı. Tevkifat uygulaması, alüminyum, bakır, çinko, nikel ve kurşun gibi sektörlerde faaliyet gösteren firmaların zırhıdır. Haksız rekabet ve kayıt dışı ortaya çıkıyor. Sektörümüz tevkifat uygulamasının 5/10 oranında devam etmesini istiyor.

Ülkemizi turizm ile tanıtmalıyız

Rasim Bilgehan-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi:Salgın sadece sağlık meselesi değil, tüm dünya için ekonomik bir sorun. Talep düşüşü üretimde azalma derken birçok sektörü etkiledi. Devlet tarafından kısa çalışma ödeneği, vergi ertelenmesi gibi çok önemli adımlar atıldı. Küresel salgının ekonomi üzerindeki etkileri için mücadele veriyoruz. Sağlık alanında başarılı sonuçlar aldık. Hastanelerimizin kapasitesi dünya ortalamasının çok üstünde. Bunlara rağmen turizmde önümüze birçok sorun çıkartıyorlar. Almanya, bazı ülkelere seyahat edecek vatandaşları için 14 gün karantina kararı aldı. Buna Türkiye de dahil. Sağlık alanında bu kadar iyi durumda olmamıza rağmen Almanya’nın böyle bir karar alması tamamen yanlış. İstanbul Ticaret Odası, 420 binden fazla üyesiyle uluslararası alanda düzenlediği fuar ve sergilerle dünyaya hitap ediyor. Bu güce dayanarak ticari diplomasi için gereken her şeyi yapmalıyız. Ülkemizi turizm ile dünyaya tanıtmalıyız.

İstanbul’un altyapı sorunu giderilmeli

Mehmet Metin Korkmaz-Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi:İstanbul’da basın ekspres yolunda 2009 yılında yaşanan sel baskını ile 50’nin üzerinde vatandaşımız vefat etmişti. Dönemin Belediye Başkanı burada yapılaşmaya izin vermeyeceğini ve bir daha bu tür olayların yaşanmayacağını söylemişti. Ama bir sene sonra oralar plazalara dönüştü. Geçtiğimiz gün yaşanan yağışta yine aynı problem yaşanmak üzereydi. İstanbul Ticaret Odası olarak bu sıkıntıları İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile paylaşıp birlikte çözüm üretmemiz lazım. Ayrıca pandemi döneminde işletmelere tanınan kısa çalışma ödeneğinin 6 aya uzatılmasını talep ediyoruz. 2010 yılında gümrüklü antrepolara 48 saatlik bir süre tanınmıştı. Parsiyel taşımalarında farklı farklı sektörlerin malları geliyor. Bu da iş akışını etkiliyor, tüccarın mal ve zaman kaybetmesine yol açıyor.

Taşımalarda halen yüzde 18 kaybımız var

Tamer Dinçşahin-Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi: Taşımacılık sektörü tüm sektörlerin barometresidir. Taşımacılık rakamlarını değerlendirdiğimizde, pandemide 11. hafta dediğimiz ülkemizde de vaka ilan edilen dönemde yüzde 60’ın üzerinde kayıp vardı. Serbestliğin başladığı 19. haftada kayıp oranı yüzde 30’lara indi. Yani ihracatımız birden arttı. Pandeminin 17. haftası yani Türkiye’de pik olan dönemden bugüne baktığımızda ise ihracat rakamlarımızda yüzde 85 artış kaydedildi. Ancak pandemi öncesinden bugüne halen yüzde 18 kaybımız var. 2015 yılındaki bir düzenlemeyle antrepo sahipleri için depolarda verilen teminat miktarları 33 kat artırıldı. Hukuksuz bir şekilde teminat miktarları artırıldı ve bu hepimizin rekabetini engelledi. Buna karşı hukuksal mücadeleye girdik. Bu yetmiyormuş gibi antrepolarda gelen mallarda yüzde 10 teminat varken, pandemi sürecinde bu oran birden yüzde 25’e çıkmıştı. Danıştay bu düzenlemeyi iki gün önce iptal etti. Sadece yüzde 25’e çıkmasını değil, yüzde 10 teminat alınmasını da iptal etti. 2010 yılında, Bakanlığın bir oluruyla parsiyel taşıma dediğimiz kısmi taşımalarımızı yaptığımız araçların beyanname verilmeden, yüklerinin antrepolara boşaltılmamasına ilişkin genelge yayınlanmıştı. Yani bir araçta 10 kişinin malı varsa, 10 kişi aynı anda beyannamesini verecekti. İtirazlarımız sonucunda İstanbul özelinde 2 iş günü içerisinde beyanname verilmesi şekline dönüştü. Aradan 10 yıl geçti, ancak bu uygulama da kaldırıldı. Yine araç geldiği anda herkesten beyanname verilmesi isteniyor. Bu düzenleme ticarete, üretime, ihracata yine zarar verecek. Maliyetlerimizi tekrar yükseltecek. Uluslararası ticaretin kolaylaştırılması anlaşmalarına da aykırı. Buna karşı tabii ki yine hukuksal mücadele başlayacak. Bu kadar ihracatçının etkileneceği bir konuda İTO da taraf olmalı. Mesleki okullara hamilik projemiz önemli fakat üniversiteler de önemli. Bugüne kadar üniversiteden mezun olan 7.1 milyon kişi ticarette istihdam edilmiş. Her yıl 800 bin kişi üniversitelerden mezun oluyor. Peki biz ne yapıyoruz? Hangimiz iş tecrübesi olmayan genci işe alıyoruz? Herkes 2-3 yıl tecrübeli arıyor. Bu haksızlık değil mi? Ben kamu olsam hükümlü ve engelli mecburiyeti yanına yeni mezun şartını da getirirdim. Gençlerimizi iş hayatından soğutmamalıyız. İş tecrübesini bizim yanımızda edinmeleri için özen göstermeliyiz.

26 Haziran 2020 Cuma

Etiketler : Gündem