Güneş sistemimiz, sekiz büyük gezegenin yanı sıra, altı gezegenin etrafında dolanan 400’ün üzerinde uyduya ev sahipliği yapıyor. Bilim insanları uzun yıllardır bu uyduların nasıl oluştuğuna dair çeşitli teoriler geliştirse de, kesin bilgiler elde etmek zor oluyordu. Özellikle Jüpiter’in dört büyük Galile uydusunun, gezegen şekillenirken onu çevreleyen toz ve gaz diskinden meydana geldiği düşünülüyor. Ancak bu süreç, 4 milyar yıl kadar önce gerçekleşmiş olmalı ve elimizde yalnızca zayıf kanıtlar bulunuyor.
WEBB’TEN TARİHİ GÖZLEM
NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu, bu bilinmezliği çözmeye yönelik önemli bir gözlem gerçekleştirdi. Dünya’dan 625 ışık yılı uzaklıkta yer alan dev ötegezegen CT Cha b’yi çevreleyen karbon zengini diski analiz eden teleskop, bu bölgenin yeni uyduların oluşabileceği bir ortam sunduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, galaksideki uyduların gezegenlerden daha yaygın olabileceğini ve bazı uyduların yaşam için elverişli koşullar taşıyabileceğini belirtti. Webb’in sağladığı veriler, ilk kez böyle bir diskten doğrudan kimyasal ve fiziksel ölçüm yapılmasını sağladı. Araştırma sonucunda bir uydu henüz gözlemlenmese de, diskin bileşimi büyük heyecan yarattı.
KİMYASAL TEZATLIK ORTADA
CT Cha b’nin bağlı olduğu yıldız henüz 2 milyon yaşında ve aktif olarak çevresinden madde topluyor. Webb’in gözlemleri, gezegeni saran diskin, yıldızı çevreleyen diskten kimyasal ve fiziksel olarak tamamen farklı olduğunu gösterdi. İki gök cismi arasında yaklaşık 74 milyar mil mesafe bulunuyor. Araştırmalar sırasında, gezegenin diski içinde asetilen (C₂H₂) ve benzen (C₆H₆) dahil olmak üzere yedi farklı karbon taşıyan molekül keşfedildi. Bu durum, yıldızın çevresindeki diskte karbon izine rastlanmamasıyla belirgin bir kimyasal tezat oluşturdu. Bilim insanları, bu farkın yalnızca 2 milyon yıl gibi kısa bir sürede oluşmuş olabileceğini ifade etti.
GALİLE UYDULARI MODEL OLUYOR
Bilim çevreleri, bu gözlemi Güneş Sistemi’nin erken dönemlerine ışık tutan eşsiz bir fırsat olarak değerlendiriyor. Jüpiter’in Galileo uydularının, düz bir disk yapısı içerisinden yoğunlaşarak oluştuğu fikri güçleniyor. Bu uyduların ikisi (Ganymede ve Callisto) yüzde 50 oranında su buzundan oluşurken, çekirdeklerinde karbon ya da silikondan oluşmuş kayalık yapılar bulunuyor. Bu bağlamda Webb’in sunduğu gözlemler, uyduların nasıl oluştuğu ve bu sürecin hangi koşullarda gerçekleştiği sorularına gözlemsel yanıtlar üretmeye başlıyor.
GELECEĞE YÖNELİK HEDEFLER
Araştırma ekibi, elde edilen bulguların sadece bu sisteme değil, evrensel olarak uydu ve gezegen oluşumlarına da ışık tuttuğunu ifade etti. Washington’daki Carnegie Bilim Enstitüsü’nden uzmanlar, diskin kimyasal içeriğinin ilk kez bu denli detaylı incelendiğini vurgularken, Zürih Üniversitesi’nden bilim insanları da gezegen ve uyduların yapı taşlarının gözler önüne serildiğini belirtti. Ekip, önümüzdeki yıl, genç gezegen sistemlerindeki disklerin fiziksel ve kimyasal çeşitliliğini daha kapsamlı biçimde incelemek üzere Webb teleskobunu kullanarak yeni projelere başlamayı planlıyor.