tatil-sepeti

HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU

Pandemi sadece işimizi, ticaretimizi değil, dini hayatımızı da derinden etkiledi. Covid-19 salgınıyla inananlar, küresel katılımla ilk kez geçen yıl hac ibadetini yapamadı. Aşılamalar ümit veriyor, ancak bu yıl da haccın açılıp açılamayacağı belirsizliğini koruyor. Mübarek üç ayların başladığı bu günlerde umre ziyaretleri de mümkün olmadığından inananlar buruk ve hüzünlü… İşte böyle bir ortamda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı himayesinde organize edilen ‘Mukaddes Yol: Osmanlı’dan Günümüze Kabe Örtüleri ve Hac Hatıraları Sergisi’, ziyaretçiyi tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.

KUTSAL TOPRAKLAR

‘Yol’ teması üzerinden kurulan sergi, Sultanahmet’te bulunan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde (TİEM) sanatseverlerin ve tarih meraklılarının beğenisine sunuluyor. Sergide, kutsal topraklar Mekke, Medine ve Kudüs ile ilgili Osmanlı döneminden bugüne uzanan tarihi bir yolculuğa çıkılıyor. Koleksiyoner Bekir Kantarcı’nın yaklaşık 30 yıllık bir zaman diliminde yurt içi ve yurt dışından edindiği eserlerden derlenen serginin küratörlüğünü Hasan Mert Kaya üstleniyor. Küçüklü büyüklü 400’den fazla eserin yer aldığı sergi, hafta içi 10.00 ile 16.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek ve 1 ay boyunca açık kalacak.

İSTANBUL’DAN BAŞLIYOR

Sergide, önce asırlarca kutsal topraklara hizmet götüren Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’dan başlayan yolculuk anlatılıyor. Sergi, ‘Surre Alayı ve Mahmil-i Şerif’in Hicaz’a Doğru Yola Çıkışı’, ‘Tarihi Hicaz Demiryolu’, ‘Osmanlı’nın Kutsal Beldelere Olan Hizmetleri’, ‘Osmanlı Dönemi Kabe ve Hz. Muhammed’in Kabir (Ravza) Örtüleri’, ‘Osmanlı Sonrası Kabe Örtüleri’, ‘Kutsal Topraklara Ait Obje ve Hatıralar’, ‘Eski Dönem Nostaljik Hac Hediyelikleri’ ile ‘Sanatta Kabe ve Kutsal Topraklara Olan Sevgi’yi işleyen eserlerin tanıtıldığı bölümlerden oluşuyor. Ana sergi alanına ek olarak Kabe’nin tarihi geçmişinin ve kutsal topraklardaki önemli Osmanlı dönemi hizmetlerinin anlatıldığı video ve infografik alanı da ziyaretçilerin dikkatine sunuluyor. Serginin öne çıkan eserleri arasında Bekir Kantarcı koleksiyonundan farklı dönemlere ait nadir Osmanlı dönemi Kabe örtüleri, Kabe’yi süsleyen kemer kuşak yazılarından örnekler, Kabe örtüsünün özel köşelerini oluşturan panolar, Surre Alayı çanta ve sandıkları, Hicaz Demiryolu’na ait çeşitli madalya ve belgeler, Osmanlı Devleti’nin Hicaz’ı idare ettiği günlere ait resmi yazışma belgeleriyle yine Osmanlı dönemi Hac vekaletname ve şahadetnameleri yer alıyor. Yine sergi kapsamında Osmanlı dönemi meşhur hattatlarından Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye ait Kabe tasvirli bir Hilye-i Şerif ile Mescid-i Nebevi’nin yazılarını yazan hattat Abdullah Zühdi Efendi’nin eserleri de görülebiliyor.

SURRE ALAYI: HAC KERVANI

Surre Alayı ve Mahmil-i Şerif’in Hicaz’a Doğru Yola Çıkışı, serginin ana bölümlerinden birini oluşturuyor. ‘Surre’nin kelime anlamı ‘İçine altın ve para gibi kıymetli eşyaların konulduğu kese’, terim olarak her sene hac mevsiminden önce, Mekke ve Medine’ye gönderilen hediyeleri ifade ediyor. Haremeyn’e Surre göndermek; Abbasilerin başlattığı, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı’nın devam ettirdiği kadim bir gelenek. Yavuz Sultan Selim’in ‘Hadimü’l Haremeyn’ (Mekke ve Medine hizmetkarı) olmasıyla birlikte surre İstanbul’dan gönderilmeye başlandı. Sultan tarafından mukaddes topraklara gönderilen Surre-i Hümayun, kafilenin İstanbul’dan yola çıkması esnasında yapılan törene ve emaneti taşıyan birliğe ise Surre alayı denirdi. Surre-i Hümayun’da Mekke ve Medine eşrafı ile ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere hediyeler olurdu. Surre alayının taşıdığı en mühim hediye, o yıl Kabe’ye örtülecek olan yeni örtüydü.

HİCAZ DEMİR YOLU’NUN HİKAYESİ

Osmanlı döneminde İstanbul; Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve yakın çevredeki şehirlerden hac yolculuğu öncesi bir toplanma merkeziydi. En önemli toplanma noktası ise Harem idi. 6-7 ay sürecek kutsal yolculuk, Ayrılık Çeşmesi’nden başlardı.

II. Abdülhamid, aylar süren zahmetli hac yolculuğunu kolaylaştırmak için Hicaz Demir Yolu’nu kurmuştu. Böylelikle İstanbul-Harem’den Medine’ye tren ile gitmek mümkün olmuştu. Hicaz Demir Yolu ile aylar süren zahmetli yolculuğu 10 güne kalmadan tamamlayan hacı adayları, özellikle Şam-Medine arasındaki bedevi saldırılarından da korunmuş oluyordu. Sergide, Hicaz Demir Yolu’nun hikayesi de aktarılıyor.

HER YIL DEĞİŞEN KABE ÖRTÜLERİ

Kabe’nin iç ve dış duvarlarının örtülmesi, İslamiyet öncesine dayanan köklü bir gelenek. Abbasiler döneminde, 776 senesinde ilk defa yazı işlemeli Kabe örtüsü hazırlatıldı. Keten, yün ve ipek kumaştan elde edilen örtü üzerine misk ve amber sürülerek Kabe’ye örtüldü. Mısır’ın fethiyle kutsal toprakların hizmetlerini de devralan Yavuz Sultan Selim, Kabe örtülerinin eskiden olduğu gibi Mısır’dan gönderilmesini istedi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kabe’nin dış örtüsü Mısır’da, iç örtüsü ise İstanbul’da hazırlanmaya başlandı. Her yıl yenisi hazırlanan Kabe örtüsü, Surre alayı ile gönderilir ve eski örtü İstanbul’a getirilirdi. İstanbul’a getirilen Kabe ve ravza örtüleri, vefat eden önemli kişilerin tabutlarının üstüne puşide olarak kullanılmak üzere hediye edilirdi. Günümüzde her yıl değiştirilen Kabe örtüsünün eskisi zemzem suyuyla yıkandıktan sonra müzelerde sergilenmesi için farklı İslam ülkelerine ve hediye olarak İslam dünyasındaki çeşitli şahsiyetlere gönderiliyor.

01 Mart 2021 Pazartesi

Etiketler : Gündem