Salı, 05 Kasım, 2024
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın dördüncü enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, orta vadeli tahminler üretilirken başlangıç noktası olarak iktisadi görünümü esas aldıklarını söyledi.
İthalat ve gıda fiyatları ile küresel büyüme gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve bunları güncellediklerini dile getiren Kavcıoğlu, "Öncü göstergeler, küresel ekonominin resesyona girme riskinin arttığı yönünde güçlü sinyaller veriyor. 2023 yılı için dış talebe ilişkin tahminlerimizi, enerji krizi ve finansal koşullara bağlı olarak artan riskler nedeniyle aşağı yönlü güncelledik." diye konuştu.
Kavcıoğlu, son dönemde küresel talebe ilişkin beklentilerle gerileyen emtia fiyatlarına karşın, enerji fiyatlarının jeopolitik risklere bağlı olarak dalgalı bir seyir izlemesi sonucunda, petrol fiyatlarına dair varsayımları 2022 ve 2023 yılları için bir miktar yukarı yönlü güncellediklerinin altını çizdi.
İthalat fiyatlarının genel seviyesine dair varsayımlarında, gerçekleşmeler kaynaklı olarak 2022 yılı için sınırlı bir miktar yukarı yönlü, 2023 yılı için ise küresel talep görünümü ile uyumlu olarak aşağı yönlü bir güncelleme yaptıklarını bildiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Gıda fiyatlarının, yıl sonuna doğru düşüşe geçerek 2022 yılında yüzde 75, 2023 yılında ise yüzde 22 artacağını varsaydık. Tahminler üretilirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle, enflasyonu düşürmeye odaklı ve liralaşma adımları kapsamında koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünüm esas aldık."
Enflasyon tahminlerini de paylaşan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları 2022 yılı sonunda yüzde 65,2, 2023 yıl sonunda yüzde 22,3 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyelerine tekabül etmektedir. Tahminler, para politikasının sürdürülebilir fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda belirlendiği bir çerçevede, 2023 yılı ve sonrasında enflasyonun ana eğiliminin kademeli olarak gerileyeceğine işaret ediyor. Tahminlerimizde finansal koşulların sıkılaşmasıyla yavaşlayan küresel talep yoluyla ithalat fiyatlarında normalleşme eğilimlerinin süreceğini baz alıyoruz. Söz konusu dışsal koşullar altında, aldığımız makroihtiyati tedbirlerin parasal gelişmeler üzerindeki dengeleyici etkileriyle birlikte, arz-talep dengesinin, cari dengenin, döviz piyasasında görülen istikrarlı seyrin enflasyon beklentilerine ve fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını öngörüyoruz. Böylece, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 4,8 puanlık güncellemeyle yüzde 60,4'ten yüzde 65,2'ye, 2023 yıl sonu tahminimizi ise 3,1 puanlık bir güncelleme ile yüzde 19,2'den yüzde 22,3'e güncelledik. Her 2 yıl için başlangıç koşullarındaki güncelleme, tahminler üzerinde, sırasıyla, 0,9 ve 2,9 puan kadar etkili oldu."
Kavcıoğlu, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları ve gıda fiyatlarındaki varsayımlarındaki güncellemelerin 2022 yılı enflasyon tahminlerini, sırasıyla, 2,2 ve 0,9 puan kadar yukarı çektiğini belirterek, "2023 yılı enflasyon tahminlerini Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları 1,1 puan yükseltirken, gıda fiyatları varsayımındaki güncellemeler ise 0,9 puan düşürdü. Yönetilen-yönlendirilen fiyatlardaki doğal gaz ve elektrik kaynaklı gerçekleşen ayarlamalar, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 0,6 puan artırdı. Öte yandan, 2022 yılında çıktı açığındaki güncellemenin tahminlere etkisini 0,2 puan hesaplarken, 2023 yılında oldukça sınırlı olacağını öngörüyoruz." dedi.
Kavcıoğlu, tüm politika araçlarını gözden geçirerek, 2022'de ülkenin ihtiyaç ve koşullarına en uygun para politikası çerçevesini kademeli olarak oluşturduklarını söyledi.
Kalıcı fiyat istikrarını hedefleyen liralaşma stratejisinin başarıya ulaşması için güçlü ve kararlı adımlar attıklarını vurgulayan Kavcıoğlu, "Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de enflasyonun önemli bir kaynağını arz şokları oluşturuyor. Emtia ve enerji fiyatları, yakın dönemde bir miktar gerilemekle birlikte tarihi ortalamalarının üzerinde artışlar yaşadı. Bu gelişmeler gerek pandemi gerekse jeopolitik risklerin etkisiyle ortaya çıkan büyük arz kısıtlarının sonucudur. Merkez Bankası olarak, ekonomi politikalarının kontrol alanının dışında kalan söz konusu arz kaynaklı maliyet baskılarına faiz artırımlarıyla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz. Enflasyonu düşürmek amacıyla yalnızca toplam talebi kısıtlayıcı politikalar uygulayarak, halihazırda arz yönlü baskılarla mücadele eden üreticilerin yatırım ve ihracat kapasitelerine zarar vermekten öteye gidemeyiz. Tam tersine, enflasyonun düşmesini, üretimi destekleyerek ve üretim gücümüzü artırarak sağlayabiliriz." diye konuştu.
Kavcıoğlu, faiz ve hedefli kredi kararlarında, uygun finansman koşulları oluşturarak, arz ve cari fazla kapasitesini geliştirmeyi amaçladıklarına işaret ederek, bu doğrultuda, üreticilerin kredi erişimini destekleyerek yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artarak devam etmesine katkı sağladıklarını dile getirdi.
Mevduatlar içinde Türk lirasının payının hızla arttığına dikkati çeken Kavcıoğlu, şunları kaydetti:
"Bu konuda net hedefler belirleyerek yola devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde Türk lirasının payının daha da artacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla, bu kanaldan döviz kurlarındaki istikrara katkı sağlayarak, enflasyonu besleyen önemli bir unsuru da kontrol altına almış oluyoruz. Önümüzdeki dönemde, enflasyonun daha hızlı gerilemesi için beklentilerin ve kur istikrarının dezenflasyon süreciyle uyumlu olmaları gerekiyor. Halihazırda, enflasyonun ana eğilimi, çekirdek göstergeler ve beklentilerde gözlediğimiz kısmi iyileşme, önümüzdeki dönemde de güçlenerek devam edecek. Uyguladığımız etkin politikalarla firmalarımızın fiyatlama davranışlarında bozulma yaşanmasına ve sağlıksız fiyat oluşumlarına izin vermeyeceğiz. Bunun sonucunda, beklentilerin ve kur istikrarının enflasyondaki düşüşü desteklemesini sağlayacağız."
Kavcıoğlu, faiz indirimleri ve makroihtiyati araçlarla kredi faizlerini politika faizlerine yakınlaştırarak üretimi desteklediklerini ve kredilerin istikrara katkı verecek şekilde dağılmasını sağladıklarını ifade ederek, kredilerin uygun maliyetli olmasını ve verimli alanlarda kullanılmasını aynı derecede önemsediklerini bildirdi.
"Enflasyon, arzın sürekliliğinin sağlanması, döviz kurlarında istikrarın korunması ve fiyatlama davranışlarının normalleşmesiyle hızla düşecek." ifadesini kullanan Kavcıoğlu, bu düşüşün kalıcı bir fiyat istikrarı sağlamasının iki ön koşulu olduğunu değerlendirdiklerini anlattı.
Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"İlk olarak, kalıcı cari fazla verme kapasitesine ulaştığımızda döviz arzımız da güçlenmiş olacağı için döviz piyasalarında sağlıklı fiyat oluşumunu ve istikrarı doğal olarak sağlamış olacağız. Enerji fiyatları tarafından gölgelense de bu hedefe sandığınızdan daha yakın olduğumuzu bir süredir sizlerle ayrıntılı bir şekilde paylaşıyoruz. Fiyat istikrarında kalıcılığı sağlayacak ikinci ön koşul ise hane halkının, firmaların ve bankaların bilançolarında Türk lirasının baskınlığının sağlanmasıdır. Bu amaca yönelik olarak da liralaşmayı bozan tüm yapısal unsurları ortaya koyup düzeltmeye gayret ediyoruz. Sözleşmelerin Türk lirasıyla yapılması, sermaye akımlarının uluslararası standartlarda doğru yönetilmesi, sermaye piyasalarının derinleşerek cazip getiri sunan Türk lirası varlıkların güçlendirilmesi, döviz piyasalarında şeffaflığın sağlanması, yerel paralarla ticaret ile döviz piyasalarında dengeli yapının desteklenmesi gibi hususlar liralaşma stratejimiz kapsamında önümüzdeki dönemde giderek daha yoğun bir şekilde uygulama alanı bulacak. Bunlardan sorumluluk alanlarımızda olanlar konusunda önemli adımlar atıp, diğer konularda ilgili kurumlarla yakından çalışacağız."
Kalıcı çözüme odaklanan bir dezenflasyon programı uyguladıklarına dikkati çeken Kavcıoğlu, "Bir önceki rapor döneminde parasal aktarımın etkinliğini artıracağımızı ve kredilerde ihtiyatlı duruşu güçlendireceğimizi söylemiştik. Bu kapsamda yaptığımız uygulamalarla tahvil ve ticari kredi faizleri önemli oranda geriledi ve kredi gelişmeleri hedefli kredi politikalarımızla uyumlu seyretti. Ayrıca, politika faizlerini 350 baz puan düşürdük, uluslararası rezervlerimizi artırdık ve Türk lirası istikrarlı seyrine devam etti. Tüm bunlar politika çerçevemizin ve araçlarımızın gücünü yansıtıyor. İçinde bulunduğumuz küresel zorluklara rağmen ve tüm paydaşlarıyla da uyum ve eşgüdüm içinde çalışan bir kurum olarak, enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak ve tamamen düşürecek bir programı sabır ve kararlılıkla uyguluyoruz." dedi.
Kavcıoğlu, teminat düzenlemeleri açısından da önemli adımlar attıklarına dikkati çekerek, bankaların, TCMB taraflı para takası işlemleri için uygulanan teminat blokajı ile Bankalararası Para Piyasası'nda gerçekleştirecekleri işlemler için gereken minimum DİBS bulundurma oranını kademeli olarak artırdıklarını söyledi. Şahap Kavcıoğlu, bunlara ek olarak, bankaların endeksli kıymetler ile döviz ve altın cinsinden teminata konu varlıklarının teminat iskonto oranının da aşamalı olarak yükseltildiğini bildirdi.
Alınan kararların ardından, uzun vadeli sabit getirili ve Türk lirası cinsi menkul kıymet faizlerinin politika faizine yakınsadığını ve getiri eğrisinin bütün vadelerde aşağı kayarak parasal aktarımın korunduğunun görüldüğünü vurgulayan Kavcıoğlu, DİBS getirilerinin, ilave menkul kıymet tesis uygulamasından bu yana toplamda 1600 baz puan, önceki rapor döneminden bu yana ise 800 baz puana varan oranlarda düştüğü bilgisini verdi.
Kavcıoğlu, uygulanan makroihtiyati tedbirler ve liralaşma stratejisi çerçevesinde bankacılık sektörünün pasif kompozisyonunda da Türk lirasının payının artmasını önemsediklerini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Sektörün fonlama yapısında en önemli bileşen olan mevduattaki liralaşma sürecini kur korumalı mevduat ürünü uygulamasıyla başlatmıştık. Uygulama halen gerek bankacılık sektörünün Türk lirası mevduatlarını gerekse uluslararası rezervlerimizi desteklemeye devam ediyor. Bunun yanında, ihracat gelirlerinin bir kısmının Merkez Bankasına satılması gibi Türk lirasına talebin sürekliliğini güçlendiren ve rezerv yapımızın sağlamlığını destekleyen, çeşitlendirilmiş ve proaktif bir rezerv kaynak yönetimi uyguluyoruz. Buna ek olarak, mevduatlarda liralaşmayı teşvik eden makroihtiyati uygulamalarımızı geliştirerek sürdürüyoruz. Tüm bunların bir sonucu olarak, 2021 yılı sonundan itibaren Türk lirası mevduat payının istikrarlı bir şekilde artmakta olduğunu görüyoruz."
Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyette ikinci çeyrekte gerçekleşen yavaşlama eğiliminin, öncü göstergelere göre yılın geri kalanında da devam edeceğini bildirdi.
Rusya-Ukrayna Savaşı'na bağlı ortaya çıkan ve giderek artan jeopolitik risklerin, pandemi nedeniyle bozulan küresel tedarik zincirlerini olumsuz etkilediğini vurgulayan Kavcıoğlu, "Enerji, çeşitli ara malı ve emtia ürünlerinde arz kısıtlarına ve yüksek fiyat oynaklıklarına neden olmaktadır. Bu durum, enflasyonun küresel ölçekte yükselmesine ve talebin zayıflamasına yol açarken, aynı zamanda, enflasyon oranlarındaki artışın öngörülenden daha uzun süreceğine dair beklentileri de güçlendirmektedir. Dünya genelinde yüksek seyreden enflasyonun sonucu olarak finansal koşullardaki sıkılaşma eğilimi artmakta ve bu durum, iktisadi faaliyeti sınırlandıran bir diğer önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel iktisadi faaliyet üzerindeki bahsi geçen risklerin önümüzdeki dönemde de devam etmesi ve özellikle, gelecek yıl dünya ekonomisini daha çok etkilemesi beklenmektedir. Bu çerçevede, 2023 yılına ilişkin büyüme tahminleri, önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte önemli ölçüde aşağı yönlü güncellenmiştir. Enerji kaynaklı kısıntılar nedeniyle üretim kapasitesi risk altında olan Avrupa ülkeleri için söz konusu tahmin güncellemeleri daha belirgindir." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya bağlı, emtia fiyatlarının ikinci çeyrekten itibaren gerilemeye başladığının altını çizerek, emtia fiyatlarında son dönemde gerçekleşen aşağı yönlü eğilimin enflasyon dinamiklerini olumlu yönde etkilemesini beklediklerini söyledi.
Emtia fiyatlarının halen geçmiş dönem ortalamalarının üzerinde olduğu ve savaşın etkilerinin sürmesiyle birlikte enerji fiyatlarının dalgalı bir seyir izlediğinin görüldüğünü ifade eden Kavcıoğlu, "Öte yandan ülkemizin oynadığı yapıcı rol, tahıl tedarikinde olduğu gibi enerji piyasasında da arz sorunlarının giderilmesine katkı sağlayacak ve fiyat gelişmelerinin seyrini olumlu yönde etkileyebilecektir." diye konuştu.
Kavcıoğlu, küresel büyümenin görünümündeki zayıflamaya ek olarak, taşımacılık maliyetleri ve emtia fiyatlarında gözlenen daha ılımlı seyre rağmen, küresel enflasyon oranlarının artış eğilimini sürdürdüğünü belirterek, 2022 yılına ilişkin enflasyon beklentilerinin, birçok gelişmiş ülke için bir önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellendiğini aktardı. Kavcıoğlu, "Küresel enflasyon oranlarındaki yüksek seyrin bir süre daha devam edeceği beklenmektedir. Yurt içi iktisadi faaliyet, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen, sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Türkiye ekonomisinde son sekiz çeyrek boyunca gerçekleşen büyüme oranları, eğilim olarak diğer büyüme dönemlerinin üzerinde seyretmektedir. Pandemi sonrasında hızla normalleşen ve imalat sanayinin öncülüğünde dış ticaret yapısında bir dönüşüm geçiren Türkiye ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde de güçlü performans sergilemiş ve yıllık bazda yüzde 7,6 oranında büyümüştür. Uluslararası kuruluşlar da Türkiye'ye ilişkin 2022 büyüme tahminlerini önemli ölçüde yukarı yönlü güncellemektedir." dedi.
Türkiye'nin yapısal dönüşüm sürecinin en önemli mihenk taşlarından olan ihracat ve makine-teçhizat yatırımlarının yıllık büyümeye olan katkısının artarak devam ettiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, bu gelişmenin, Türkiye Ekonomi Modelinin amaçlarıyla da uyumlu olduğunu vurguladı.
İkinci çeyrekte, yıllık bazda yüzde 7,6 oranında gerçekleşen büyümenin 2,7 puanının net ihracattan, 2,2 puanının ise makine-teçhizat yatırımlarından geldiğini kaydeden Kavcıoğlu, şöyle konuştu:
"Üretim tarafında ise hizmet ve sanayi sektörleri ikinci çeyrekte de büyümeye katkı vermeyi sürdürmüştür. Yılın ikinci yarısına ilişkin göstergeler, ihracatın yüksek seviyelerini koruduğuna ve yatırım eğiliminin güçlü kalmayı sürdürdüğüne işaret etmektedir. Türkiye, uygulanan etkin politikalar sayesinde güçlü ve kapsayıcı bir büyüme gerçekleştirerek, G20 ülkelerinden gözle görülür bir biçimde olumlu yönde ayrışmıştır. Refah kazanımları ve verimliliği daha iyi yansıtan satın alma gücü paritesine göre kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya bakıldığında ise Türkiye’nin pandemi sonrasında yüksek gelir grubu ülkelerden daha hızlı büyüdüğü ve üst orta gelirli ülkelerden de olumlu yönde ayrıştığı görülmektedir. Gerçekleşen ve beklenen büyüme oranları, bu sürecin 2022 yılında da devam edeceğini göstermektedir."
Kavcıoğlu, hedefli kredi politikalarının odak alanlarından biri olan makine-teçhizat yatırımlarının, son dönemde güçlü bir yükseliş eğiliminde olduğunu belirterek, potansiyel büyümenin sürükleyicilerinden olan makine-teçhizat yatırımlarının, 2019 yılının son çeyreğinden bu yana kesintisiz arttığını dile getirdi.
Bu dönemde, makine-teçhizat yatırımlarının ortalama yıllık büyüme oranının yüzde 20 olarak gerçekleştiğini bildiren Kavcıoğlu, "Bu yılın ikinci çeyreğinde ise makine-teçhizat yatırımları, geçen yılki yüksek baz etkisine rağmen yüzde 17,8 oranında büyümüştür. Büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin bir diğer gösterge olan net ihracat ile makine-teçhizat yatırımlarının milli gelir içerisindeki toplam payı yüzde 19,1’e yükselerek 2009 yılından bu yana en yüksek değerine ulaşmıştır." ifadesini kullandı.
Kavcıoğlu, temmuz başından bugüne öncü göstergelerin, zayıflayan dış talebin etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde büyümede sınırlı bir yavaşlamaya işaret ettiğinin altını çizerek, "Sanayi üretimimiz halen pandemi sonrası yüksek seviyelerini korumakla birlikte, özellikle en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa ekonomisinin önümüzdeki dönemde karşı karşıya olduğu risklerin etkileri sınırlı da olsa hissedilmeye başlanmıştır. Yapısal kazanımlarımızın temel sürükleyicisi olan sanayi sektörünün dış şoklara karşı dayanıklılığının artmasına ve göstermekte olduğu gelişim eğilimini sürdürmesine büyük önem veriyoruz. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, dördüncü çeyrek itibarıyla tarihsel ortalamaları civarında seyretmektedir." şeklinde konuştu.
Üretim yapısındaki yatırım ve ihracat odaklı güçlenmenin istihdam üzerindeki olumlu yansımalarının devam ettiğini vurgulayan Kavcıoğlu, iş gücüne katılım oranındaki artışın sürdüğünü anımsattı.
Kavcıoğlu, işsiz sayısındaki azalış eğiliminin de daha belirgin hale geldiğini ve mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranının ağustos ayı itibarıyla yüzde 9,6'ya gerileyerek 2014 yılı mart ayından bu yana kaydedilen en düşük seviyeye ulaştığını hatırlatarak, bu dönemde istihdam edilen kişi sayısının tarihsel olarak en yüksek düzey olan 31,3 milyon kişiye ulaştığını bildirdi.
İş gücüne katılım ve istihdam göstergelerinin pandemi öncesi seviyelerin üzerine çıkmış olmasının, iş gücü piyasalarının sağlıklı işleyişini göstermesi açısından önemli olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, "OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda ise ülkemizde pandemi sürecinde işsizlik oranında gözlenen artışın daha sınırlı düzeyde kaldığı, pandemi sonrasındaki iyileşmenin de daha hızlı ve güçlü gerçekleştiği görülmektedir. 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren hızla artan sanayi üretiminin yanı sıra yatırım harcamaları ve ihracatın da etkisi ile istihdam edilen kişi sayısı 2020 yılı birinci çeyreğinden bu yana toplamda 4,1 milyon kişi artmıştır. İstihdamdaki bu artış, benzeri ülkelere kıyasla oldukça yüksektir. Aynı dönemde, sanayi istihdamındaki artışa baktığımızda ise Türkiye'nin göreli performansı daha da öne çıkmaktadır. Sanayi üretimindeki gelişimin doğrudan ve dolaylı etkileriyle güçlenen istihdamdaki yapısal kazanımların korunmasını önemsiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kavcıoğlu, fiyat ve çevrimsel etkilerden arındırıldığında cari dengedeki iyileşme sürecinin ikinci çeyrekte de devam ettiğine işaret ederek, Türkiye ekonomisinin üst üste üç çeyrekte yapısal cari fazla verdiğine dikkati çekti.
Cari fazla kapasitesindeki yapısal iyileşmeyi, imalat sanayisinin gösterdiği ihracat odaklı güçlü ilerlemesinin desteklediğini ifade eden Kavcıoğlu, "Enerji maliyetlerinin küresel çapta olağanüstü seviyede yükseldiği bu sürecin sonunda, enerji fiyatlarının normalleşme eğilimine girmesiyle birlikte ülkemizin büyürken cari fazla verdiği bir dış dengeye kavuştuğunu göreceğiz." dedi.
Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin büyüme yapısındaki ihracat ağırlıklı dönüşümün yansıması olarak, 2022'de ihracatta üst üste rekor düzeyde artışlar yaşandığına dikkati çekerek ihracat performansındaki olumlu ayrışmada, pandemi sonrasındaki süreçte ürün ve ülke çeşitlendirmesi yoluyla artan rekabetçi yapının etkili olduğunu vurguladı. Kavcıoğlu, " Finansal sistemin ihracatçıları destekleyici rolünü artırmaya yönelik atmış olduğumuz etkin adımlar da bu güçlü performansta belirleyici rol oynamaktadır. Ağustos ayı itibarıyla yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payı yüzde 28'i aşarak, son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Turizm sektörünün 8 aydaki performansı memnuniyet vericidir." diye konuştu.
Kavcıoğlu, yıllık bazda çekirdek enflasyon göstergelerinin olumlu bir görünüm sergilediğini ifade ederek, B ve C endekslerinin aylık değişim oranlarında son aylarda bir miktar yavaşlama gerçekleştiğini söyledi.
Küresel iktisadi faaliyetteki yavaşlama ve arz yönlü kısıtların nispeten hafiflemesi, emtia piyasalarındaki baskıyı hafiflettiğini aktaran Kavcıoğlu, şunları kaydetti.
"Küresel emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü eğilime karşın, jeopolitik sorunlar nedeniyle doğal gaz fiyatları üçüncü çeyrekte belirgin bir şekilde yükselmiştir. Bu gelişmeler sonucunda, yılın üçüncü çeyreğinde, ithalat birim değer endeksinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,9 oranında sınırlı bir düşüş gerçekleşmiştir. Uluslararası taşımacılık maliyetleri, küresel iktisadi görünüme bağlı olarak gerilemektedir. Diğer taraftan, jeopolitik gelişmeler, tedarik süresi ve koşullarında zaman zaman düzensizlikler oluşturabilmektedir. Yurt içi tedarik süresindeki olumsuz görünüm sürmekle birlikte, önceki rapor dönemine kıyasla azalmıştır. Üretici fiyat artışları tarihsel ortalamaların üzerinde seyrederken, artış eğiliminin son üç aylık dönemde zayıfladığı gözlenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, talep koşullarında önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyre işaret etmektedir. İmalat sanayi firmalarının kayıtlı iç ve dış piyasa siparişleri ile geleceğe yönelik sipariş beklentilerine bakıldığında, yurt dışı talepte daha belirgin olmak üzere toplam talepte bir miktar yavaşlama gözlenirken, yatırım eğilimleri gücünü korumaktadır. Saha görüşmelerinden edindiğimiz bilgiler de iktisadi faaliyete dair benzer sinyaller vermektedir. Çıktı açığı göstergeleri, bir önceki rapor dönemindeki tahminlerimizle uyumlu olarak, makroihtiyati önlemlerin de verdiği destekle gerilemiştir."
Kavcıoğlu, politika faizi, hedefli krediler, makroihtiyati önlemler, teminat yapısının iyileştirilmesi ve rezerv kaynaklarının yönetilmesine ilişkin uygulamalarının, tek bir politika çerçevesinin tamamlayıcı parçaları olarak ele alınmaları gerektiğini bildirdi.
Küresel büyümeye yönelik karamsarlığın arttığı ve jeopolitik risklerin sürekli tırmandığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Kavcıoğlu, "Böyle bir ortamda, yapısal olarak güçlenen cari fazla kapasitemizin en önemli unsuru olan sanayi üretiminde yakaladığımız ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların, özellikle finansman maliyeti kanalıyla destekleyici olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, ağustos-ekim döneminde politika faizini toplamda 350 baz puan indirmiş bulunmaktayız. Aldığımız kararların, 2023 içinde ekonomimizin dayanıklılığını artırarak arzın, yatırımların ve ihracatın sürekliliğine önemli ölçüde katkı sağlayacağını öngörüyoruz." diye konuştu.
Kavcıoğlu, hedefli kredi anlayışıyla, kredilerin büyüme hızı ve iktisadi faaliyetle uyumlu kullanımı açısından dengeli bir gelişim göstermesini önemli gördüklerini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir önceki rapor döneminde de sizlerle paylaştığımız gibi kredilerin gerek maliyet gerekse kullanım şekillerine ilişkin sorunları teşhis ettik ve makroihtiyati politika araçlarımızı güçlendirerek devreye aldık. Para Politikası Kurulu karar metinlerimizde de belirttiğimiz gibi hedefli kredi mekanizmalarını güçlendirmek ve parasal aktarım mekanizmasını daha etkin hale getirmek için kredilerin kullanım alanı ve yöntemleri ile finansman maliyetine yönelik önemli adımlar attık. Uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliği sayesinde kredi kompozisyonunda hedefli kredi politikamızla uyumlu değişiklikler gözledik. Kredi büyümesinde daha dengeli bir gelişim gözlenirken, kredi faizlerine yönelik devreye alınan makroihtiyati düzenlemeler sonrasında parasal aktarımın desteklendiğini ve Türk lirası ticari kredi faizlerinin 10 puan civarında gerilediğini görüyoruz. Buna ek olarak, kredilerin kompozisyonu hedefli kredi politikalarımız sayesinde gelişmeyi sürdürmektedir. Tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalırken, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki ağırlığı önemli ölçüde artmıştır. Hedefli kredi kullanımının en önemli sonuçlarından birini KOBİ'ler tarafından kullanılan kredilerdeki gelişmeler oluşturmaktadır. Ocak-eylül döneminde, KOBİ'ler tarafından net olarak 558 milyar lira tutarında kredi kullanımı gerçekleştirilmiştir. Bu miktar, 2021'in aynı döneminde KOBİ'ler tarafından kullanılan 54 milyar lira tutarındaki kredinin 10 katından fazladır. Buna ek olarak, KOBİ'lerin 2022 eylül ayındaki net kredi kullanım miktarı, önceki yılın ocak-eylül döneminin 1,5 katı olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, KOBİ kredilerinin tutarı ve bankacılık sektörü kredileri içerisindeki payı tarihsel olarak en yüksek düzeye ulaşmıştır."
03 Kasım 2022 Perşembe
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı