tatil-sepeti

HABER: FAHRİ SARRAFOĞLU

İstanbul’da Tahtakale ve Bahçekapı arasında bulunan bir sokak var. Şimdiki İstanbul Ticaret Odası’nın hemen yanındaki bu sokak bir zamanlar insanların geçmeye korktuğu bir bölgeydi.

Bu sokağa halk tarafından yıllarca ‘Melek Geçmez’ sokak dendiğini biliyor muydunuz? Bırakın melek geçmesini, bu sokaktan İstanbul halkı bile geçerken korkardı. Niye korkmasın ki? Şehrin en fazla nargile ve tütün içenlerinin yer aldığı bir sokaktı burası. Gayri ahlaki ne varsa burada oluyordu. Ve 1812 yılında İstanbul’da görülmemiş bir şekilde veba salgını başladı. Her gün -Suriçi’nde gömülenler hariç- ortalama 50-60 cenaze şehir kapılarından dışarı çıkarılıyordu.Zamanın bazı kayıtlarında günde 850-900 kişinin öldüğü yazıldı.

PADİŞAH EMRİYLE YIKILDI

Hastalığın en hızlı ilerlediği yer Tahtakale ve Bahçekapı arasında kalan bekar odalarıydı. Dönemin padişahı 2. Mahmut Han hastalıkla baş edilemeyince bu bekar odalarının yıkılmasını emretti. Yıkım bir günde bitti. Fakat manzara korkunçtu. Oda içlerinde unutulmuş yarı çürümüş yüzlerce ceset çıkmıştı. O sokağın olduğu yere Sultan 2. Mahmut bir cami yapılmasını emretti. Caminin adı ‘Hidayet Camii’ olacaktı. (Hidayet: Doğru yola ulaşmak/ Allah’a ulaşmak)

HAPİSHANE VE DEPO OLDU

1813’te 2. Mahmud döneminde yapılan ahşap caminin yerine Sultan Abdülhamit tarafından yenisi yaptırıldı (1887).

İstanbul’un işgali sırasında cami kapalı kaldı. İstanbul’u işgal eden yabancı kuvvetlerden Fransızlar, camiyi hapishane olarak kullandı. Cami 1940’lı yıllarda da deri deposu olarak kiraya verildi. Bu yıllarda alt kata bir de asma kat yapıldı. 1992 yılına kadar bu alt katlar iş yeri olarak kullanıldı; 1992 yılından itibaren camiye katıldılar.

İTO İHYA ETTİ

Yerden yüksekliği 8-10 metre olan caminin ana bölümüne, Yalıköşkü Caddesi’ne bakan bir merdivenle çıkılıyor.

25 basamak çıkılınca bir düzlüğe ulaşılıyor ve bu düzlüğün sağında pabucu abartılı bir şekilde kalın olan minare bulunuyor. Minare, düzgün kesme taştan inşa edilmiş olup tek şerefelidir. Sonra 90 derecelik açıyla sağa dönünce 15 basamaklı bir merdivenle terasa ulaşılıyor. Buradan cami giriş kapısının üstüne bir sahanlık bulunur. Cami iç mekanında fazla sayıda kolon olması mekanı bozmuştur. Caminin iç süslemeleri kalem işidir. Çini hiç kullanılmamıştır. Alt kat boşaltılarak 1992 yılında camiye çevrilmiştir. Cami cuma namazlarında çok kalabalık olduğundan alt kattaki salon da kullanılıyor. Fakat bugün cuma namazı dışında bütün namazlar alt katta kılınıyor. Tarihi cami ise cumadan cumaya açılıyor. Zamanın yıpratıcı etkisine maruz kalan caminin yeniden ihyası ise İstanbul Ticaret Odası’nın katkıları ile oldu.

MİMARI FRANSIZ

Hidayet Camii’nin Fransız mimarı Alexsandre Vallury’nin 500 metrekare alan üzerine inşa ettiği cami 18. yüzyılda görülen orientalizm sanat akımına göre yapıldı. İstanbul’da bu stildeki ilk eser Beyazıt Camii haziresindeki Mustafa Reşit Paşa için yapılan türbedir. Daha sonra bu stil Çırağan Sarayı’nda kullanıldı. Haydarpaşa’daki tıbbiye binası ve Sirkeci Tren Garı bu türde yapılan diğer binalar. Hidayet Camii’nin cephelerinde bu etki fazlası ile görülülür.

ŞİLE BEZİNİ DÜNYA TANIYACAK

Şile bezini dünyaya tanıtmak amacıyla Şile Belediyesi tarafından düzenlenen “Şile Bezi El Sanatları Fuarı” başladı. Fuar,sanatın çeşitli dallarını İstanbul’da buluşturarak kültürel diyaloglar kurulmasına öncülük edecek.Ulusal ve uluslararası konuklara ev sahipliği yapan fuara,Belarus, Ukrayna, Kırım, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tataristan, Macaristan, Gürcistan ve Türkmenistan’dan 25 el sanatı ustası katılıyor. Fuar ayrıca, ipek dokumadan lüle taşına, deri işlemeden oymaya, hat ve ebru sanatından seramiğe el sanatlarıyla ünlü Anadolu’nun farklı illerinden, sanatın çeşitli dallarıyla ilgilenen zanaatkârları da ağırlıyor. Şile bezine işlenen asırlık desenler, 100 yıllık kıyafetler, örtüler ve şalların sergi alanında görücüye çıkacağı fuar, 14 Ağustos’ta sona erecek.

08 Ağustos 2016 Pazartesi

Etiketler : Gündem