HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL
Bir döneme adını veren, tabaklarda, kılıç saplarında, giysilerde ve her türlü süslemede yer alan lale, anavatanında yeniden marka olmak için filizleniyor. Ticari olarak lale üretimi birinciliğini Hollanda elinde tutsa da, bu kadim çiçeğin kültürel başkentliğini İstanbul omuzlarında taşıyor. Lalenin kültürel anavatanı olan Türkiye, bunu dünyaya duyurmak için ‘marka ekimi’ yapıyor. Bu girişimlerden biri de İstanbul Lale Vakfı bünyesinde yeniden uyanışa geçmeye hazırlanan İstanbul Lale Müzesi. Pandemi molasının ardından kapılarını ‘Lale bir Türk çiçeğidir’ sloganıyla açan müze, lale kültürünü perçinlemek için kolları sıvadı.
DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ
İstanbul Lale Müzesi İstanbul Lale Vakfı bünyesinde 2015 yılında hayata geçirildi. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş tarafından İstanbul’u lale ile markalaştırma hareketi olarak kurulan müze, çeşitli nedenlerle faaliyetine ara vermişti. 2.5 yıldır kapıları kapalı olan müze, yeniden ziyaretçilerine ‘merhaba’ dedi. Geçtiğimiz günlerde ilk karma serginin de bünyesinde açıldığı müze, meraklılarını bir lale yolculuğuna çıkarıyor. Müze, bin 500 metrekarelik alanıyla dünyanın mekan olarak en büyük lale müzesi olma özelliğini de taşıyor.
LALENİN HER HALİ
“Lalenin anavatanı Türkiye’dir. Bunu yalnızca biz değil, tüm dünya bilmeli” misyonuyla yola çıkan müzede çeşitli lale soğanlarından, lalenin yetişme evrelerine kadar pek çok materyali bulmak mümkün. Ayrıca lalenin baş aktör olduğu çeşitli tarihi eşyalar da müzenin önemli koleksiyon parçaları arasında yer alıyor. Müzede önümüzdeki günlerde laleyi konu alan sanat çalışmalarının yapılması ve müze markası ile alıcılarla buluşması bekleniyor.
TARİHİ BİNADA
Emirgan Korusu’nda eski bir at bakım merkezinden dönüştürülen İstanbul Lale Müzesi, tarihi dokusuyla da dikkat çekiyor. Tarihi müze binası Sultan Abdülaziz’in 19. yüzyılın ikinci yarısında Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya tahsis ettiği Emirgan Korusu’nun alt kısmında bulunuyor. O dönemde yalnızca atların bakımının yapılmadığı binada çamaşırhane mutfak, ekmek fırını ve benzeri yapıların da bulunduğu tarihi kayıtlar arasında yer alıyor.
ULUSLARARASI MARKA
Dünyanın ikinci, Türkiye’nin ise ilki olma özelliği taşıyan müze, uluslararası arenada da Türkiye lalesini temsil ediyor. İstanbul Lale Müzesi’nin Japonya, Avustralya, Kanada gibi 10 farklı ülkede lale bahçesi bulunuyor. Buralarda Türk lale kültürü uluslararası ziyaretçilere aktarılıyor. İstanbul Lale Müzesi’nin çocuklarda lale bilinci uyandırmak için çalışmaları da bulunuyor. Çocuklara özel lale konulu resim yarışmaları düzenleniyor. Müze çalışmaları kapsamında önümüzdeki dönemlerde lale ekim şenliği ve lale konulu fotoğraf yarışması da düzenlenmesi hedefleniyor.
ÇATALCA LALE MERKEZİ OLACAK
İstanbul Lale Vakfı Başkanı Salih Arslan, lalenin anavatanının İstanbul olduğunun yeniden dünyaya ilan edileceğini söyledi. Arslan, şu bilgileri verdi: “İstanbul’da çok güzel lale ekim alanları var. Bunlardan biri Çatalca. Çatalca’yı bir lale üretim merkezi olarak konumlandırıp buraya lale turları düzenlemeyi hedefliyoruz. Lale Müzesi’ni, lale konusundaki en önemli başvuru merkezi haline getireceğiz. Şu an Türkiye’de 10 milyon lale soğanı yetişiyor. Biz bunu 100-200 milyona çıkarıp tüm dünyaya Türk lalesi ihraç etme hedefindeyiz.”
KIRILDIKÇA ÇOĞALIYOR
Lalenin kendine özgü bir karakter yapısı da bulunuyor. Lale uzmanları, dışarıdan aynı gibi görünen bir soğanın hangi renk çiçek vereceğini ne kadar uzayacağını bilebiliyor. Lale, ayrıca ilk filizlendiği zaman dalından kırılırsa o yıl çiçek vermiyor. Ancak “Dalımı kırarak beni yok edemezsiniz” dercesine bir sonraki yıl için dört yavru soğan birden bırakıyor.
TEKLİĞİN SEMBOLÜ
Orta Asya topraklarından Anadolu’ya giren lalenin yükselişi Osmanlı Devleti’nin de yükseliş yıllarına tekabül ediyor. Özellikle 16. yüzyıl İstanbul’unda yabani olarak yetişen bu çiçek artık evlerde, pencere pervazlarında, bahçelerde yetiştirilmeye başlanır. Bir yüzyıl sonra ise lale Osmanlı’da bir hazine değerine ulaşır. Lale sadece bir çiçek olarak kalmaz, her türlü süslemede de sembol olarak kullanılır. Türk kültüründe lalenin bu kadar yer bulması tekliği sembolize etmesiyle olur. Ayrıca lalenin içindeki siyah lekelerin ‘bağrı yanık aşık’ olarak yorumlanması ve tasavvufta bunun ayrı bir yeri olması da laleye bu derece değer verilmesinin bir başka sebebini oluşturur.