KUŞ DİLİ tekrardan kendini hatırlatmayı başardı. Birçoğumuzun çocukluğundan itibaren varlığından haberdar olduğu kuş dili bu kez kendisini tiyatro sahnesinde gösteriyor. İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen, yönetmenliğini Semih Kaplanoğlu’nun üstlendiği, Leyla İpekçi’nin kaleme aldığı iki perdelik ‘Kuşdili’ oyunu, Küçükçekmece Cennet Kültür Merkezi ve Mecidiyeköy Büyük Sahne’de tiyatro severlerle buluştu. Savaş üzerine bir tiyatro oyunu yazmaya çalışan ünlü bir yazarın hikayesinin anlatıldığı eser ilgiyle izleniyor. Oyun sezon boyunca sahnelenecek.
OYUN İÇİNDE OYUN
İki perdelik oyun, savaş hakkında bir tiyatro oyunu yazmaya çalışan Ayşe Atakan karakterinin hem çevresi hem de eşiyle olan ilişkilerini ele alıyor. Ayşe, bir yandan sahnede oyununu yazarken diğer yandan kendi hayatını da o oyunla beraber şekillendiriyor.
Eser, modern dönem insan ilişkilerine ışık tutarken diğer yandan da bu ilişkilere eleştirel bir bakış açısıyla bakabilme fırsatını izleyiciye sunuyor. Diyaloglar, anlatım hatta dış ses bile izleyiciyi derin anlamlarla dolu bir dünyaya götürürken gelenekle moderniteyi de harmanlamaktan geri durmuyor.
Oyunda başrolde Eylem Yıldız sahne alırken Nihal Dinçel, Aral Seskir, Duygu Başkaya, İrem Alnıaçık, Selvin Konuk, Ebru Terzi, Nur Merve Akdemir, Nadir Bilgili, Rıza Leki, Gökhan Türkal, Tuğrul Kızıldemir de rol aldı.
BABAANNE KARAKTERİNİN KUŞ DİLİ
Babaanne karakterinin kuşdili sözleri, izleyen herkesi çocukluğuna götürürken, çocuklara ise yeni bir öğrenme alanı açıyor. Şimdilerde eskisi kadar kullanılmayan kuşdili, gençlerin ve çocukların dikkatini çekmeyi başarıyor. Orta kuşağı ise çok uzaklara götürüyor. Babaannenin öğütleri sadece Ayşe’ye değil, adeta tüm gençliğe iletilmiş bir mesaj. Öte yandan oyunu da kuş dilini de anlamak kolay değil. Tüm sahneleri zihninde oturtmak isteyen kimi seyirciler oyunun büyüsüne kapılarak iki defa izlemeyi tercih etmiş. Bu katmanlı oyun; her defasında izleyiciye yeni bir olguyu keşfetmesini sağlamayı hedefliyor.
ARİFLERİN KOD DİLİ
Oyunun Devlet Tiyatrolarının ‘Edebiyattan Sahneye’ adlı projesi kapsamında yazıldığını söyleyen Yönetmen Semih Kaplanoğlu şu bilgiyi verdi: “Kuşdili aslında ariflerin dilidir. Burada cümleler herkesin anlayacağı bir şekilde ifade edilir ama arka planda bambaşka bir dil ve hakikat çalışır. Kuşdili, irfan mektebinin dilidir ve bu mektebin ifadeleri hem görünen hem de görünmeyen manaları içinde barındırır. Dışardaki ve içerdeki manalar burada birleşir. Bu dil, hem öğreticidir hem de insanın aklını ve kalbini birlikte çalıştırır. Kuşdili, ariflerin kodudur, kod dilidir ve çözülmesi oldukça zordur. Biz de insanlığın tekamülü adına gelişen bu dili, oyunla birlikte seyircilerimize aktarmak istedik.”
Ayrıca Kaplanoğlu, sinema ve tiyatronun birbirinden çok farklı olduğunu bu yüzden Kuşdili’ni yönetmek için türlü zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldığını belirtti. Senarist Kaplanoğlu, bu oyunun kendisi için çok büyük bir deneyim olduğunu da ekledi.
BÜYÜK BİR İLHAMLA YAZILDI
Yazar Leyla İpekçi, Mehmet Baydur'un kaleme aldığı ‘Limon’ adlı oyunu izlerken büyük bir ilham alarak Kuşdili'ni yazmaya karar verdiğini ifade etti, oyunu yıllar önce aslında içinden, Limon’u izlerken yazdığını da aktardı. Oyunun sahneye taşınmasının oldukça uzun bir sürece yayıldığını da söyleyen İpekçi, “Yoğun bir çalışma tempom vardı ve oyunu bitirmiş olmama rağmen araya giren çalışmalar beni bu oyundan tamamen uzaklaştırmıştı. İki sene sonra Devlet Tiyatrolarından bir telefon aldım. O görüşmede benden, 'Romandan Sahneye' projesi kapsamında bir oyun yazmam istendi. Bir kitabımı seçmişlerdi. Ben de onlara, 'Sizin istediğiniz oyun çoktan yazılmış ve sizi bekliyor.' dedim. Oyun böylece ortaya çıkmış oldu" dedi.
HAKİKATİN İÇ VE DIŞ BİRLİKTELİĞİ
Leyla İpekçi, oyunun tasavvufla ilgili göndermeleri olduğunu vurgulayarak eserin tüm kalplere dokunmasını diledi ve şöyle devam etti: "İnsan gerçekten de içinde ne yaşıyorsa dışında da onu yaşıyor. Bu hakikatin adı iç-dış birlikteliği. Bu mesele, beni her zaman fazlasıyla ilgilendirdi. Romanlarımdaki temel dil bu iç-dış meselesi arasındaki ilişkinin dili ve biçimi. Bu oyun da söz konusu bu dilin bir devamı niteliğinde. Oyunun tasavvufla ilgili göndermeleri var çünkü ben bu dilin içinde yaşıyorum. Ben de içinde yaşadığım bir hali yansıtmayıp, hiç ilgim olmayan bir dili taklit etmektense, kendi içimdeki bu gerçeği anlatmaya çalıştım. İşittiğim, öğrendiğim bu hakikati, değiştirerek, dönüştürerek edebi bir biçimde sergilemeye çalıştım. Dileğim bütün bunların kalplere dokunması."
Koreografisini Bedirhan Dehmen'in, sahne amirliğini Emre Kaynak'ın, müziklerini Mustafa Biber'in hazırladığı oyun mart ayından itibaren yeniden yıl boyunca İstanbul Devlet Tiyatroları’nca izleyicilerle buluşturulacak.