Küresel şirketler, Çin’in yanı sıra Vietnam, Hindistan, Polonya, Endonezya, Bangladeş gibi ülkelere yatırımlarını kaydırırken; Çin+1 stratejisinde Türkiye coğrafi konumu, hızlı ve kaliteli üretim yeteneğiyle 7 sektörde öne çıkıyor. Uluslararası firmaların yurt dışı yatırımlarında Türkiye, batarya, otomotiv ve elektronik gibi yüksek teknolojili ve stratejik sektörlerde tercih ediliyor.
Otuz yıldır batılı şirketler, düşük işgücü, üretim maliyetleri ve ayrıca iç tüketici pazarının önemli ve büyüyen boyutu nedeniyle Çin’e yoğun yatırımlar yaptı. Bu da üretim merkezlerinin Çin’de aşırı yoğunlaşmasına yol açtı. Pandemi, ticaret savaşları ve jeopolitik gerilimler, küresel tedarik zincirlerini derinden sarsarken, şirketler ve ülkeler Çin+1 adı verilen yeni bir stratejiyle tedarik ağlarını yeniden şekillendiriyor. Dünyanın üretim üssü haline gelen Çin’e bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bu strateji, bir yandan küresel firmalara tedarik zincirlerinde risk azaltma imkanı sunarken, diğer yandan çeşitli ülkeler için yeni yatırım ve üretim fırsatları doğuruyor.
LOJİSTİK ÖN PLANA ÇIKTI
Çin+1 stratejisinin yükselişinde bir dizi önemli faktör rol oynuyor. tedarik zinciri güvenliği, bunların başında geliyor. Özellikle Covid-19 pandemisi sırasında Çin’deki fabrikaların kapanması, lojistik yakınlığın önemini de artırdı. Salgın sürecinde küresel şirketler, “Çin’de ucuza ürettirip tüm dünyaya kolayca dağıtırım” anlayışının sürdürülebilir olmadığını gördü. Ayrıca navlun maliyetleri arttı. Bu nedenle şirketler için en düşük maliyetli üretim kadar üretimin kesintisiz ve öngörülebilir olması da önemli hale geldi.
JEOPOLİTİK RİSKLER VE GERİLİM
İkinci önemli faktör ise jeopolitik riskler ve büyük güçler arasındaki gerilimler oldu. 2018’de başlayan ABD-Çin ticaret savaşı ile ABD, Çin menşeli ürünlere yüksek gümrük tarifeleri getirdi. Bu da bazı şirketleri alternatif üretim yerleri aramaya itti. ABD Başkanı Donald trump’ın ikinci başkanlık döneminde de durum aynı şekilde ilerliyor. Bu kapsamda bazı Amerikalı firmalar, Çin’in yanı sıra yatırımlarını başka ülkelerle çeşitlendirmeye başladı. Bu kapsamda yakın zamanda uygulamaya başlayan friend-shoring (müttefik ülkelerde tedarik) ve near-shoring (coğrafi olarak daha yakın ülkelerde üretim) kavramları ön plana çıktı.
ARTAN MALİYETLER VE HIZLI TEDARİK
Üçüncü olarak, pandemi sonrası ekonomik dinamikler ve maliyet unsurları Çin+1’i tetikliyor. Küresel ekonomide pandemi sonrasında beklenen hızlı toparlanma gerçekleşmezken, Rusya-ukrayna savaşı ve küresel enflasyonist baskılar tedarik zincirlerinin yeniden şekillenmesine neden olmaya başladı. Bu arada Çin’de üretim maliyetleri de yıllar içinde belirgin şekilde arttı. Çin, artık çevresindeki Vietnam, Bangladeş gibi ülkelere kıyasla çok da düşük işgücü maliyetine sahip değil. Ayrıca Çin hükümetinin teknoloji ve yerli sanayiyi önceleyen politikalarının yol açtığı piyasa belirsizlikleri, yabancı şirketleri Çin’deki operasyonlarını gözden geçirmeye itti.
6 AVANTAJLI ÜLKEDEN BİRİ TÜRKİYE
Bu gelişmelerle Çin+1 stratejisi, küresel üretimi şekillendirir hale geldi. Çin+1 stratejisi kapsamında birçok gelişen ekonomi, üretim ve yatırım çekme yarışında avantajlı konuma geçti. Vietnam, Hindistan, Endonezya, Bangladeş ve Polonya, küresel şirketlerin Çin’e alternatif olarak en sık yöneldiği ülkeler olarak dikkat çekiyor. Bu ülkelerin en büyük rakipleri arasında da türkiye gösteriliyor.
YAKIN PAZARLAR STRATEJİSİ
Türkiye de farklı sektörlerdeki birikimi, geniş sanayi altyapısı ve pazarlara yakınlığıyla küresel tedarik zincirlerinde alternatif üretim merkezi olarak dikkat çekiyor. Coğrafi olarak türkiye, Avrupa ile Asya’nın kesişim noktasında bulunan stratejik bir ülke. Bu konum, hem Avrupa pazarına yakınlık hem de Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya gibi bölgelere erişim açısından önemli bir lojistik avantaj sağlıyor. Özellikle near-shoring eğilimiyle Avrupalı şirketlerin üretimi uzakdoğu yerine yakın coğrafyalara kaydırmak düşüncesi sayesinde hızlı teslimat imkanı sunan türkiye, birçok rakibinden ayrışıyor. türkiye’den bir tIR, Avrupa’daki müşterilere birkaç günde ulaşabilirken, uzakdoğu’dan denizyolu taşımacılığı haftalar alabiliyor. Bu, tedarik sürelerini kısaltmak isteyen firmalar için büyük bir üstünlük. türkiye’nin ikinci büyük avantajı, oturmuş üretim kapasitesi ve sanayi altyapısı. Ülke, onlarca yıldır tekstil, hazır giyim, otomotiv, beyaz eşya, elektronik, makina gibi sektörlerde güçlü bir üretim üssü konumunda. Avrupa standartlarında üretim yapabilen fabrikaları ve geniş yan sanayi ekosistemi sayesinde uluslararası şirketlerin kalite beklentilerini karşılayabiliyor.
TİCARİ ANLAŞMALAR AVANTAJ SAĞLIYOR
1996’dan bu yana yürürlükte olan Gümrük Birliği sayesinde türkiye’de üretilen sanayi ürünleri, AB pazarına gümrüksüz ve kotasız girebiliyor. Öte yandan, türkiye’nin çevresindeki birçok ülkeyle anlaşması bulunuyor. Yani yatırım yapacak ülkeler için de cazip hale geliyor. türkiye, Çin+1 stratejisinin en avantajlı ülkelerinden biri olarak ön plana çıkıyor. türkiye, Birleşik Krallık, EFtA ülkeleri, Ortadoğu ve Afrika dahil birçok ülke ile Serbest ticaret Anlaşmaları (StA) imzalayarak pazar erişimini genişletti.
ÜSTÜN SEKTÖRLER
İTO Başkanı Şekib Avdagiç de temel sektörler itibariyle türk iş dünyasını Çin+1 stratejisinden yararlanmada umutlu kılan 7 üstün sektöre dikkat çekti. Avdagiç’e göre bu 7 üstün sektörün özellikleri şöyle:
1. Tekstil ve hazır giyim: Hızlı teslimat (fast fashion) için ideal coğrafi konum, Avrupa standardında üretim yeteneği ve Çin’den uzaklaşan Avrupalı markalar için güçlü alternatif olma niteliği, tekstil ve hazır giyim sektörümüz için önemli bir imkan sağlıyor.
2. Elektrikli ve elektronik ürünler: AB pazarına gümrüksüz erişim, yüksek kaliteli ara malı üretim potansiyeline sahip olması, elektrikli ve elektronik ürünler sektörümüzü avantajlı kılıyor.
3. Otomotiv: Güçlü ana sanayi ve tedarik sanayi altyapısıyla batarya, yazılım, kablo sistemlerinde büyüyen kapasite, lojistik ve maliyet avantajı, otomotiv sanayimiz için önemli fırsatlar getiriyor.
4. Makina ve endüstriyel ekipman: Rekabetçi fiyatlı üretim ve mühendislik kabiliyeti, bölgesel üretim ve montaj üsleri için ideal altyapı ile büyüyen Ar-Ge ve inovasyon kapasitesi makina ve endüstriyel ekipman sektörlerimiz için avantaj.
5. Kimya ve petrokimya: Avrupa’ya yakınlık ve büyük iç pazar, yenilenebilir kimyasallar ve yeşil dönüşümde işbirliği potansiyeli, kimya ve petrokimya sektörümüzü üstün kılıyor.
6. Gıda ve tarım: taze sebze-meyve, kuru gıda ve işlenmiş ürünlerde güçlü üretim kapasitesi, GDO’suz üretim avantajı, helal sertifikalı ürünlerle Ortadoğu pazarına erişim fırsatları, gıda ve tarım sektörümüze imkan sağlıyor.
7. Savunma havacılık sanayi: Yerli ve milli savunmada gelinen ileri seviye ve NAtO üyeliği sayesinde Batılı üreticilerle işbirliği imkanları, savunma havacılık sanayi için büyük fırsatlar sunuyor.
ABD’Lİ ŞİRKETLER DE ROTA DEĞİŞTİRİYOR
Apple, cihaz montaj operasyonlarını Hindistan ve Vietnam’daki fabrikalara kademeli olarak taşıyarak Çin’e olan bağımlılığını etkin bir şekilde azaltıyor. Şu anda Apple, iPhone’lar, iPad’ler ve MacBook’lar dahil olmak üzere cihazlarının yaklaşık yüzde 90’ını Çin’de üretiyor. JPMorgan analizine göre, Apple’ın Çin merkezli üretiminin kısa bir süre içerisinde yüzde 95’ten yaklaşık yüzde 75’e düşmesi bekleniyor. Apple, bu stratejinin bir parçası olarak, 2025 yılına kadar üretiminin bir kısmını Vietnam’a taşımayı planlıyor. Öte yandan, birçok çip üreticisi de çeşitli pazarlara yönelmeye başladı. Bu yönelimler, aynı zamanda tedarik zincirinde sorun yaşamayan ülkeler olarak çıkıyor.
TEDARİK ZİNCİRİNDE FIRSAT KAPISI
İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cihat Köksal, Covid-19, ABD-Çin ticaret savaşları ve Çin’in artan maliyetler nedeniyle Çin+1 stratejisinin daha önemli hale geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Türkiye’nin konumu oldukça stratejik. Çin+1 stratejisi kapsamında Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika ortasında bir köprü durumunda olması, Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya’ya erişim açısından önemli lojistik fırsatlar sunuyor. AB ile Gümrük Birliği, Avrupa’ya ihracat için avantaj. Otomotiv, tekstil, beyaz eşya, kimya ve gıda gibi sektörlerde güçlü bir üretim altyapısı var. Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla eğitimli ve genç işgücüne sahip. Ayrıca, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında Çin için de transit rota potansiyeli taşıyor. Ancak, yüksek enflasyon, döviz kuru dalgalanmaları ve yatırım ortamındaki çeşitli bürokratik engeller yabancı yatırımcıyı tereddütte bırakabilir.”
YATIRIM VERİLERİ HEDEF ÜLKELERİ GÖSTERİYOR
Uluslararası Ticaret Uzmanı Doruk Keser, Çin Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında Çin’in toplam yurt dışı doğrudan yatırımının (ODI) yüzde 10.1 artarak 162.8 milyar dolara, finans dışı yatırımların ise yüzde 10.5 artışla 143.9 milyar dolara yükseldiğini belirtti. Keser, bu yatırımların yüzde 20’den fazlasının Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki ülkelere yöneldiğini vurguladı. Keser, Güneydoğu Asya ülkelerine yapılan yatırımlarda da yüzde 13’lük artış olduğunu ifade etti. En fazla yatırım çeken ülkeler arasında Macaristan, Türkiye, Meksika, Endonezya, Vietnam, Suudi Arabistan ve BAE’nin öne çıktığını söyleyen Keser, “Bu yatırımların büyük bölümü doğrudan üretime yönelik olup, batarya teknolojileri, otomotiv, güneş enerjisi, elektronik ve veri merkezleri gibi stratejik sektörlerde yoğunlaşıyor. Türkiye de bölgesel konumu, gelişmiş sanayi altyapısı ve Çin’le artan ekonomik ilişkileri sayesinde önemli bir cazibe merkezi haline geldi” dedi.