tatil-sepeti

HABER: ŞEREF KILIÇLI

İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantısı 50. yılını kutladı. Davos Zirvesi olarak da adlandırılan forum, bu yıl “Uyumlu ve Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Paydaşlar” ana temasıyla gerçekleştirildi. 50. yıldaki Davos Zirvesi’ne damgasını vuran bir başka konu ise 1973 yılındaki manifestonun güncellenmesi oldu.

YENİ MANİFESTO

Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve İcra Kurulu Başkanı Profesör Klaus Schwab tarafından 50 yıl önce dile getirilen paydaş kapitalizm modeli, yeni manifestoda daha güçlü ifade edildi ve hissedar kapitalizm modeline karşı artık daha yüksek sesle savunulmaya başlandı. Hissedar kapitalizm modelinin neden artık sürdürülemez olduğu da Davos’ta yapılan tartışmalarda gündeme getirildi.

Küreselleşmenin üretim üslerini Asya’ya taşımasıyla 1 milyar insanın yoksulluktan kurtarıldığı fakat Batı’da orta sınıf eksenli yeni sorunların çıktığı tezi savunuldu. Hissedar kapitalizmin sadece kâra ve hissedarlara odaklanması sebebiyle bu sorunları çözemediğinin altı çizildi. İklim değişikliği sorununun bugün ve gelecekte iş yapmayı şekillendirecek en önemli küresel sorunlar arasında yer aldığı da belirtildi. İklim değişikliği sorunu ile mücadelede, şirketleri sorumluluk almaya yöneltecek modelin, paydaş kapitalizm olduğu da savunuldu.

PAYDAŞ KAPİTALİZMDE JAPONYA ÖRNEĞİ

Paydaş kapitalizm modeline örnek olarak Japonya’nın gösterilmesi de yine Dünya Ekonomik Forumu’ndaki ilginç konulardan biri oldu. Sanpō Yoshi felsefesi olarak adlandırılan model; satıcı, alıcı ve toplum arasında “üç yönlü memnuniyet” anlamına geliyor. Sanpō Yoshi felsefesi, yalnızca satıcının kârına değil, aynı zamanda alıcıların memnuniyetine ve topluma olan katkısına da odaklanıyor. Bu modelin 1600’lerin başından 2. Dünya Savaşı’na kadar Japonya’da etkin bir şekilde uygulandığı belirtiliyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ise ülkeyi yeniden inşa etmek ve hızlı büyümek için hissedar kapitalizm fikri benimsenmiş.

BÜYÜMEDE YENİ PARADİGMA

İklim değişikliği sorununun ekonomiyi ve yaşamı şekillendirecek en önemli sorunlar arasında yer alması, önümüzdeki dönemde uygulanacak büyüme politikasını da tartıştırdı. Son 50 yıla bakıldığında global ekonomideki en büyük büyüme oranına yüzde 6.50 rakamı ile 1973 yılında ulaşıldı. Yine son 50 yılda global ekonomide tek küçülme ise yüzde -1.67 rakamı ile 2009 yılında yaşandı. Son 50 yılın global büyüme oranı ortalaması ise yüzde 3.16 olarak gerçekleşti. Bugün ABD’nin ardından dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin, geçtiğimiz dönemde büyüme rekorlarıyla hep gündemde oldu. Çin’in yeni dönemdeki büyüme politikasının ne olacağını ise Davos’ta Çin Başbakan Yardımcısı Han Zheng açıkladı. Zheng, Çin ekonomisinin yüksek hızlı büyümeden yüksek kaliteli kalkınmaya geçiş dönemi yaşadığını söyleyerek mesaj verdi.

İSPANYA’NIN ÇIKIŞI

Davos Zirvesi’nde, iklim değişikliği sorunu ve büyüme konusunda en çarpıcı çıkışlardan birini, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez yaptı. İklim acil durumunun sınır tanımayan bir felaket olduğunu belirten Sanchez, “Biz bu sorunu etkin bir şekilde ele alabilecek son nesiliz. ‘Her ne pahasına olursa olsun’ şeklinde bir ekonomik büyüme kabul edilemez. Sosyal ayrışmayı artıran bir büyüme kabul edilemez. Fakir çalışanlar oluşturan büyüme kabul edilemez. Büyümeyi ve dağıtmayı aynı zamanda yapmamız gerekir. Vergiler hakkında, mali adalet hakkında çok az şey söylüyoruz. Kendimizi kandırmayalım. Vergi adaleti olmadan sosyal adalet
olamaz” dedi.

İŞGÜCÜNÜN YENİDEN EĞİTİMİ

Davos’ta, otomasyonun, önümüzdeki dönemde çalışma yaşamını nasıl değiştireceği yine ilginç bir tartışma konusu oldu. Dünya Ekonomik Forumu’nun İşlerin Geleceği 2018 Raporu’na atıfta bulunuldu. Söz konusu rapora göre, 2025 yılında mevcut işlerin yüzde 48’i insanlar, yüzde 52’si makinalar tarafından yapılacak. Başka bir araştırmaya göre teknolojik dönüşüm döneminde otomasyon artarken iki kat daha fazla yeni iş ortaya çıkacak. Ancak yeni becerilere de ihtiyaç olacağı için işgücünün yeniden eğitilmesinin ve yaşam boyu eğitim anlayışının geliştirilmesinin kritik önemde olduğu da belirtildi. Otomasyonun, ülkeler arasındaki ekonomik dengeleri de değiştireceği tezini ileri sürenler, konuya farklı bakış açıları da getirdi. Söz konusu tezi savunanlar, Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinin robot teknolojileri sayesinde Çin’e karşı tekrar avantaj elde edeceğini iddia etti.

WEF KÜRESEL RİSKLER RAPORU

Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu’na, çevrenin hakim olması dikkat çekti. Dünyanın önde gelen şirketlerinden 1047 kişiyle yapılan anket sonucu hazırlanan raporda, önümüzdeki 10 yıl için belirtilen ilk 10 risk şöyle: zorlu hava koşulları, iklim bozuklukları, doğal afetler, biyoçeşitlilik kaybı, insanların sebep olduğu çevresel felaketler, veri sahtekarlığı veya hırsızlığı, siber saldırılar, su krizleri, küresel yönetim hataları, ekonomik balon. Raporda, 2020’de artacağı belirtilen ilk 10 risk ise şu şekilde: ticaret savaşları, yerel siyasi kutuplaşmalar, küresel ısınma, doğal ekosistemlerin yok edilmesi, altyapıya yapılan siber saldırılar, korumacılık politikaları, popülist ve nativist gündem, para veya veri hırsızlığı için yapılan siber saldırılar, global ekonomide durgunluk, kontrol edilemeyen yangınlar.

DÜNYA YENİ ARAYIŞ İÇİNDE

Davos 2020 Zirvesi’ne, Türkiye’den Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan katıldı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Bu yıl Davos’un 50’inci yılı olması nedeniyle önemli bir yıl. Ekonomik ve finansal okumalar bu yüzyılda biraz değişti. Dünya ciddi bir yeni arayış içerisinde” dedi. Bakan Albayrak, Türkiye Varlık Fonu ve Yatırım Ajansı’nın Davos’ta yürüttüğü görüşmelerde özellikle İstanbul Finans Merkezi projesine ciddi bir talep olduğunu da aktardı.

28 Ocak 2020 Salı

Etiketler : Gündem