tatil-sepeti

Pandeminin ardından gelen toparlanma süreci, Ukrayna’da savaşın patlak vermesiyle kesintiye uğradı. Jeopolitik risklerin küresel ekonomiyi yavaşlatması ve korumacılık uygulamalarının başlaması ise model önerilerini gündeme getirdi.

Paydaş jeopolitiği olarak adlandırılan yeni model, ülkelerin küresel zorluklara karşı tüm paydaşlarla birlikte hareket etmesini öngörüyor. Model, devletlerin küresel pazarda rekabetçi hale gelmeye çalışırken uluslararası ticarete engel koymamasını da içeriyor.  

 

HABER: ŞEREF KILIÇLI

 

İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilen 53. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) toplantısı, bu yıl da dünyanın birçok ülkesinden hükümet, iş dünyası ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirdi. Davos Zirvesi olarak da adlandırılan Forum’da bu yılki ana tema; ‘Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği’ oldu. WEF’in kurucusu Prof. Dr. Klaus Schwab, küresel ve ulusal düzeyde artan parçalanma güven erozyonu ile birleştiği için bu temayı seçtiklerini söyledi. Forum kapsamında gerçekleştirilen panellerde ekonomi başta olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşı, Covid-19 salgını, teknoloji, enerji, iklim değişikliği, sağlık, göç ve uluslararası kriz gibi birçok konuda sunumlar yapıldı. 


ABD VE ÇİN’E MESAJ


Davos’ta dünyanın karşı karşıya olduğu krizleri birlikte ele alma ve koordineli eylem planı geliştirme çağrısı yapılırken, liderlerin daha çok ulusal veya bölgesel çıkarlara odaklandığı bir dünyada, iklim değişikliği gibi gerçek anlamda küresel sorunları çözme gerekliliği de vurgulandı. Covid-19 krizi ve Rusya-Ukrayna savaşıyla hızlanan çok kutuplu bir dünya düzenine geçişin ortasında, küresel işbirliğinin hiç bu kadar önemli olmadığı da belirtildi. Bu konuda hatırlatılan en önemli örneklerden biri, Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği’nin çocuk felci ve çiçek hastalığına karşı işbirliği yapması oldu. Günümüzde ise ABD ve Çin’in iklim değişikliğiyle mücadele konusunda küresel işbirliğini sürdürmekte anlaşmalarının çok önemli olduğu kaydedildi. Emisyonları azaltmak için ABD ve Çin ortak taahhütler üzerinde birlikte çalışmazsa, Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerine ulaşılamayacağı da ifade edildi.


PAYDAŞ JEOPOLİTİĞİ


Daha önceki yıllarda Davos toplantılarında gündeme getirilen modellerden biri ‘paydaş kapitalizmi’ modeliydi. Şirketlerin, sosyal ve çevresel sorunlara karşı nasıl sorumluluk alabileceği anlatılıyordu. Bu yıl küresel zorluklara karşı işbirliği çağrısı yapılırken paydaş kapitalizminin yanına ‘paydaş jeopolitiği’ de eklendi. Paydaş jeopolitiğinin önceliğinin işbirliği olduğu belirtilirken, bu doğrultuda hareket edecek bir devletin vatandaşlarını, müttefiklerini ve diğer ülkeleri de dikkate alması gerektiğine işaret edildi. Jeopolitik risklerin küresel ekonomiyi yavaşlatmasının ve korumacılık uygulamalarının başlamasının da yeni modele ihtiyaç duyulmasını sağladığı belirtiliyor.


MODELİN İÇERİĞİ


Paydaş jeopolitiğini uygulamanın, devletlerin pazarda kendilerini daha rekabetçi hale getirmeye çalışmasının yanında küresel zorlukları birlikte ele almayı da kapsadığı vurgulandı. 


Özü itibariyle yeni model, devletlerin küresel pazarda rekabetçi hale gelmeye çalışırken uluslararası ticarete, tarife artırımları, korumacılık gibi uygulamalarla engel koymamasını da içeriyor. Diğer taraftan, iş dünyasının, son yıllarda ortak sorunları çözmeye ve aynı zamanda pazardaki rekabet gücünü artırmaya yönelik önemli adımlar attığı belirtilirken, bunun büyük ölçüde, paydaş kapitalizminin benimsenmesiyle başarıldığı da savunuluyor. Paydaş jeopolitiğine, şirketlerin müşterek sorumluluk almasını içeren paydaş kapitalizmi modeli referans gösteriliyor.


DEGLOBALİZASYON HIZLANDI


Dünya Ekonomik Foru-mu’nun bu yılki toplantısında gündeme gelen konulardan biri de ‘deglobalizasyon’ yani küreselleşmeden geri dönüş oldu. Küreselleşmeden uzaklaşma eğiliminin hızlandığı belirtilirken, bunu pandeminin tetiklediği tedarik zincirlerindeki aksama, ticari yaptırımlara yol açan son jeopolitik kırılmalar, yükselen enflasyon ve enerji maliyetlerindeki artış, karbonsuzlaştırma baskısı ve korumacılık gibi faktörlerin etkilediği kaydedildi. Diğer taraftan, küresel ekonomiyle bağları bir gecede koparmanın neredeyse imkansız olduğu vurgulanırken, hiçbir ulusun kendi kendine yeterli olmadığı da savunuldu. Ancak bu süreçte şirketlerin kendilerini belirsizlikten korumaya, iş dayanıklılığını artırmaya ve riski azaltmaya çalışırken küreselleşmeden uzaklaşmanın hızlandığı da ifade edildi. Küreselleşmedeki gerilemenin iklim konusundaki işbirliğine zarar vermemesi gerektiği belirtilirken, enerjinin hem küreselleşme hem de küreselleşmeden uzaklaşma açısından izlenmesi gereken kilit bir sektör olduğunun da altı çizildi.


YENİ DÖNEMDE KÜRESEL FİNANSTA DA REFORM ŞART 


Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında geçtiğimiz yıl Mısır’da gerçekleştirilen COP27 Konferansı da Davos’ta gündeme geldi. COP27’nin iklim finansmanını ölçeklendirmek için küresel mali sisteme reformlar konusunda baskı yapmasının, memnuniyetle karşılandığı ifade edildi. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) iklim zorluklarını ele alma yetkilerinin yenilenmesi gerektiği kaydedildi. Bu değişikliğin 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana istikrar ve refahın korunmasına yardımcı olan çok taraflı kurumların çok kutuplu bir dünyada da geçerli kalmasını sağlayacağı savunuldu.


ÇİN’İN DÜNYAYA AÇILMASI ÇARE DEĞİL, ZORUNLULUK


ABD’nin son dönemde çıkardığı Altyapı Yasası, Çip ve Bilim Yasası, Enflasyonu Düşürme Yasası, Çin ile ekonomik mücadelesinde yeni bir dönem başlattı. Söz konusu yasaların küresel pazarda yeni bir korumacılık dalgasını oluşturabileceği de tartışılıyor. Davos toplantısına katılan Çin Halk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Liu He, korumacılık konusunda da mesajlar verdi. Liu He, şöyle konuştu: “Çin’in ulusal gerçekliği, dünyaya açılmanın bir çare değil, bir zorunluluk olduğunu dikte ediyor. Daha geniş açmalı ve daha iyi çalışmasını sağlamalıyız. Tek taraflılığa ve korumacılığa karşıyız. Dünyanın ekonomik istikrarı, kalkınması ve küreselleşmenin yeniden teşviki için tüm ülkelerle uluslararası işbirliğini güçlendirmeyi dört gözle bekliyoruz.” 

Büyük merkez bankalarının enflasyonu düşürmek için faiz artırma politikaları konusunda ise Liu He, şunları söyledi: “Bazı ülkeler enflasyonu dizginlemek için muhtemelen artış-durgunluk-toparlanma döngüsüyle sonuçlanacak politikayı seçtiler. Ancak, bu kez enflasyonun birden fazla faktör tarafından yönlendirildiğini not etmek önemli. Talep tarafı dışında, tedarik zincirlerini onarmak ile enerji ve gıda güvenliğini korumak için arz tarafı önlemlerine de ihtiyaç var.”


AB: YA İŞBİRLİĞİ YA SÜBVANSİYONLARA SORUŞTURMA 


AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise Davos’ta serbest ticaret ve sübvansiyonlar konusunda hem ABD hem Çin’e yönelik mesajlar verdi. ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası’nın belirli unsurlarının şirketler için hedeflenen bazı teşvikler açısından birtakım endişelere yol açtığının bir sır olmadığını belirten Leyen, “Çözüm bulmak için ABD’li dostlarımızla birlikte çalışıyoruz. Mesela, AB şirketleri ve AB yapımı elektrikli otomobiller de Enflasyonu Düşürme Yasası’ndan yararlanabilmeli” diye konuştu. Çin’in elektrikli araçlar ve güneş panelleri gibi küresel üretim sektörlerine hakim olduğuna dikkati çeken Leyen, şu uyarıyı yaptı: “Ancak net sıfır emisyondaki rekabet eşit şartlara dayalı olmalı. Çin, Avrupa’daki ve başka yerlerdeki enerji yoğun şirketleri, üretimlerinin tamamını veya bir kısmını başka yerlere taşımaya açıkça teşvik ediyor. Bunu aynı zamanda ucuz enerji, düşük işçilik maliyetleri ve benzersiz bir düzenleyici ortam vaadiyle yapıyor. Diğer pazarlardaki tedarikimizin bu tür sübvansiyonlarla bozulduğunu hissedersek soruşturma başlatmaktan çekinmeyiz. İşbirliği yapmak ve birlikte çalışmak istiyoruz. İklim değişikliğiyle mücadele için küresel bir yaklaşıma ihtiyaç var. Ancak bu adil bir yaklaşım ve eşit koşullarda olmalı.” 

23 Ocak 2023 Pazartesi