Küresel güçlerin ‘Nadir’ planı: Türkiye'de de rezerv büyük!

ABD-Çin ticaret savaşı, nadir toprak elementlerini küresel rekabetin merkezine taşıdı. Trump’ın Ukrayna ve Grönland’ı madenler konusunda anlaşmaya zorlaması da mücadelenin diğer cephesini oluşturdu. Küresel güçlerin NTE politikası, maden tedarikinde sayılı ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin de önemini artırdı.

Giriş: 07.03.2025 - 10:25
Güncelleme: 07.03.2025 - 10:50
Küresel güçlerin ‘Nadir’ planı: Türkiye'de de rezerv büyük!

Nadir toprak elementleri (NTE), artık ülkelerin ticaret ve rekabet politikalarını belirliyor. Nadir toprak elementleri, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, füze sistemlerinden yenilenebilir enerji teknolojilerine kadar pek çok alanda yaygın kullanılmaya başlandı.


Çin’in bu alandaki baskın konumu ve arz zincirindeki kırılganlık endişeleri, gelişmiş diğer ülkeleri de yeni adımlar atmaya zorluyor. ABD’nin son hamleleri de NTE’nin önemine işaret ediyor.  ABD Başkanı Donald Trump, özellikle Grönland ve Ukrayna üzerinden şekillenen bir rekabet politikası oluşturarak, nadir elementlerde güvenli tedariki sağlamlaştırmayı hedefliyor. 


Bu adımların ekonomik, stratejik ve jeopolitik sonuçları tartışılırken, uluslararası politikalar ve olası anlaşmalar da gündemi belirliyor. 


YAPTIRIM ARACI OLARAK KULLANILIYOR

ABD yönetimi, nadir toprak elementlerini ulusal güvenlik meselesi olarak görüyor. 2021’de Joe Biden yönetimi, bu kritik mineralleri ulusal güvenlikte öncelikli ilan ederek tedarikte friend-shoring  (müttefik ülkeler üzerinden tedarik) ve on-shoring (yurt içinde üretim) stratejilerine ağırlık verdi. Bu politika, dünyanın temiz enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji üretimi için hayati önemdeki nadir elementlerde Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı amaçlıyordu. 


Zira halihazırda küresel nadir toprak elementi üretiminin yaklaşık yüzde 60’ını gerçekleştiren Çin, işleme kapasitesinin ise yüzde 90’ına sahip. Pekin yönetimi, geçmişte nadir toprak elementlerinin ihracatını kısıtlama kartını siyasi gerilimlerde kullandı. Pekin’in 2023’te ise nadir toprak elementi çıkarılmasına ve üretimine yasak getirmesi, Batı’da alarm zillerini çaldırdı. 


ABD GRÖNLAND’I NEDEN İSTİYOR?

Donald Trump ise ilk başkanlık döneminden bu yana Grönland’ı satın almak istiyor. Avrupa’ya yakınlığı, ticari geçişlerde önemli bir ada olmasının yanı sıra Grönland; petrol, doğalgaz ve nadir toprak elementleri açısından oldukça zengin bir bölge. Adanın yer altı hazinelerinin toplam değerinin ise en az 2.5 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 


DESTEK KARŞILIĞINDA KAYNAKLAR

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna’ya destek veren bir önceki ABD Başkanı Joe Biden’dan farklı bir politika izleyerek yeni bir cephe açtı. Trump, Ukrayna’ya Rusya ile savaşta yapılan yardımın milyarlarca doları bulduğunu söyleyerek, Ukrayna’dan bunun karşılığını ödemesini istedi. Böylece ABD, bu desteğin karşılığında kritik madenlere erişimi gündeme getirdi. Trump, 3 Şubat’ta Kiev’e bir öneri ileterek, 500 milyar dolar değerinde nadir toprak elementi talep eden bir anlaşmanın mümkün olabileceğini söyledi. 


ÇERÇEVE ANLAŞMASINDA KRİZ 

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) araştırmasına göre,  Washington ve Kiev, askeri yardımlar ve güvenlik desteği karşılığında Ukrayna’nın yer altı kaynaklarının ortak işletilmesini öngören bir çerçeve için uzlaştı. Buna göre, Ukrayna’ya ait gelecekteki maden, petrol, doğalgaz gelirlerinin yüzde 50’sinin, ortak oluşturulacak bir yatırım fonuna aktarılması öngörülüyor. 


Bu fon, hem Ukrayna’nın yeniden imarı hem de ABD’nin yatırım geri dönüşü için kullanılacak. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, 500 milyar dolarlık borç olmadığını ileri sürerek, borç yerine yatırım ortaklığı önerdi. Bunun ardından Trump ve Zelenski arasındaki görüşme beklenmedik şekilde gergin geçti. Yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle görüşme yarıda kesildi ve Beyaz Saray anlaşmanın o gün imzalanamadığını duyurdu. 


 ABD Başkanı Trump, son olarak Kongre’deki konuşmasında Zelenski’den gelen mektubu okuyarak, Ukrayna’nın anlaşmaya hazır olduğunu açıkladı.  


BARIŞIN EN ÖNEMLİ AKTÖRÜ NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ

Nadir toprak elementlerinin, yeni nesil birçok teknolojinin üretiminde kullanılan çok kritik ara malzeme olduğunu belirten ekonomist  Prof. Dr. Nurullah Gür, Çin’in şu ana kadar kendi toprakları dışında, Asya ve Afrika olmak üzere diğer bölgelerdeki nadir toprak elementi yataklarının işletilmesine yönelik anlaşmalarla ABD’nin önünde yer almaya çalıştığını hatırlattı. 


ABD’nin de kendi kontrolündeki nadir toprak elementi rezervlerini çeşitlendirmek istediğini belirten Gür, şunları söyledi: “Bu açıdan Ukrayna, ABD’ye çekici geliyor. Nadir toprak elementleri, bir anda Rusya ile Ukrayna arasında imzalanabilecek barış anlaşmasının önemli aktörlerinden biri haline geldi. AB, Rusya-Ukrayna savaşına güvenlik penceresinden bakıyor. Zira Ukrayna’nın düşmesi veya kırılganlaşması, AB ülkelerinin güvenliği açısından büyük bir tehdit. Dolayısıyla Avrupalıların bir numaralı gündem maddesi nadir toprak elementleri değil.”


TÜRKİYE’DE REZERV BÜYÜK

Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Celal Erbay ise artan rekabet ortamında nadir toprak elementlerinde zengin ülkelerden biri olan Türkiye’nin durumunu şöyle değerlendirdi: “Eskişehir Beylikova bölgesinde bulunan 694 milyon tonluk rezerv, Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci rezervi. Küresel nadir toprak elementi piyasasında Çin’in baskın olması, Batılı ülkelerin  alternatif tedarikçiler aramasına neden oluyor. 


Türkiye, bu alanda güçlü bir altyapı kurarak, Avrupa ve ABD pazarlarına tedarik sağlayan önemli bir ülke haline gelebilir. Küresel piyasada stratejik aktör haline gelebilir.”


ABD, NTE’YE NEDEN ODAKLANDI?

Nadir toprak elementleri ve kritik mineraller, modern teknolojilerde ve stratejik sektörlerde hayati bir rol oynuyor. Bunlardan bazıları şöyle:

* Elektrikli araçlar 

* Yenilenebilir enerji sistemleri 

* Askeri teçhizat 

*Yüksek teknoloji cihazları


UKRAYNA NEDEN ÖNEMLİ? 

Avrupa Birliği’nin Kritik Hammaddeler Yasası’na göre, Ukrayna 34 kritik mineralden 22’sinin yataklarına sahip. Ülkenin, dünyadaki kritik hammaddelerin yaklaşık yüzde 5’ine sahip olduğu tahmin ediliyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre Ukrayna, lityum, berilyum, manganez, galyum, zirkonyum, grafit, apatit, florit ve nikel için de önemli bir potansiyel tedarikçi olarak öne çıkıyor. 


AVRUPA’NIN DA İHTİYACI VAR  

“Çin’in NTE konusundaki çalışmaları ulusal bir politikanın ürünü, 2013 yılında dünya ile paylaşılan Kuşak ve Yol Girişimi’nin bir parçası” diyen SETA Enerji Araştırmacısı Büşra Zeynep Özdemir, Çin’in dünya genelinde değerli madenler tedarik zincirinin yüzde 70’ine yakınını kontrol ettiğini söyledi.  AB’nin iklim değişikliği ile mücadele çalışmaları için kritik hammaddelere ihtiyaç duyduğunu belirten Özdemir, şunları söyledi: “Bu nedenle 2030 ve 2050 yıllarına dek artması öngörülen talebini güvenilir, esnek, uygun fiyatlı ve çeşitlendirilmiş bir arz piyasası ile karşılamayı amaçlıyor. Öte yandan, Pekin yönetimi sahip olduğu know-how ile ortaklıklar ve yatırımlar aracılığıyla kritik madenler alanındaki çalışmalarını artırırken ABD ve AB’nin daha hızlı adımlar atması gerektiği aşikar. Savaşın sona ermesi halinde Rusya ile enerji ticaretine devam etmeye gönüllü AB üyesi ülkelerin Ukrayna ile anlaşmada zorluk yaşaması söz konusu olabilir.”


AB, İKİNCİ BİR GÜÇ İSTEMİYOR

Munzur Üniversitesi Nadir Toprak Elementleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Ceren Erüst Ünal, NTE rezervinde Çin’in 44 milyon ton rezervle birinci sıradayken ABD’nin 7. sırada olduğunu belirtti. Ünal, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nadir elementler konusunda “Amerikalılar da dahil olmak üzere yabancı ortakla memnuniyetle çalışırız” çağrısını şöyle değerlendirdi: “Bu çağrı üzerine Trump ve Zelenski’nin Oval Ofis’teki görüşmesi yön değiştirmiş gözüküyor. Fakat yine de ABD’nin maddi kaynak sağladığı Ukrayna ile işbirliği yapmasının olası olduğunu düşünüyorum. Çünkü Rusya, Ukrayna’dan daha güçlü bir devlet olduğu için tercih Ukrayna olacak. AB’nin ve İngiltere’nin ise Ukrayna’nın yanında durmasının sebebi, kritik mineraller ve ABD’nin Çin’den sonra kritik metallerin ve buna bağlı üretilen teknolojilerin üretiminde büyük paya sahip olmasının önüne geçmek.”