tatil-sepeti

OECD, sıcak gelişmelerden dolayı küresel büyüme tahminini revize etti. Buna göre bu yıl yüzde 2.9 oranında beklenen büyüme, gelecek yıl yüzde 2.7 seviyesinde kalacak. Küresel büyümenin hızındaki düşüşte, savaşların yanı sıra artan korumacılık duvarları da etkili oluyor.


 


 

Trump döneminde alevlenen ticaret savaşlarının ardından pandemi ve çatışmalar ekonomik konjonktörü bozdu. Ticarette iyice yerleşen korumacılık da ekonomileri daralttı. Büyüme tahminlerinde pozitif ayrışan Türkiye ise ticaretin güvenilir limanı oluyor. 

 

HABER: BARIŞ CABACI

 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayınladı. Son rapora göre küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 2.9 olacağını ve gelecek yıl yüzde 2.7’ye gerileyerek ılımlı kalmaya devam edeceğini öngördü. Böylelikle küresel ekonomiye dair 2023 büyüme öngörüsünü bir tık küçültmüş oldu. Çünkü önceki tahmin yüzde 3 seviyesindeydi. Öte yandan, OECD’nin 2024’e yönelik büyüme beklentisi daha da düşüyor. Aynı rapora göre, küresel ekonomik büyüme, 2024’te yüzde 2.7’ye gerileyerek ılımlı kalmayı sürdürecek.

 

RİSKLER VE DUVARLAR

 

Uzmanlara göre, küresel büyüme düşüşünde birbiri ardına sıralanan riskler yanında yükselen korumacılık duvarları da etkili. 2008’de dünya ekonomisinin o tarihe kadar gördüğü en büyük küresel kriz sonrasında gündeme gelen korumacılık tartışmaları, 20 Ocak 2017 günü yemin ederek 45. ABD Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump ile yeni bir aşamaya geçildiğini gözler önüne serdi. Çünkü o tarihe kadar korumacılığı genellikle gelişmekte olan ülkeler uygular, büyük ekonomiler ise bunu eleştirirdi. Ancak Trump sonrasında dünya ekonomisinin lokomotifleri tarafından korumacılık uygulamaları yerleşik hale getirilir oldu. Doğal olarak bu durum, ekonomilerde bir daralmaya neden oluyor. 

 

TÜRKİYE TAHMİNİ YÜKSELDİ

 

Korumacılığın da etkisiyle dünya küçülürken Türkiye ekonomisi büyüme dinamizmini koruyor. OECD, Türkiye ekonomisinin yılın ilk yarısındaki güçlü performansının ardından, bu yılki büyümenin yüzde 4.5 olacağını öngörüyor. Dünya büyüme tahminini düşüren OECD, Türkiye’ninkini ise yüzde 4.3’ten yüzde 4.5’e yükseltti. Haksız da sayılmaz. Çünkü geçen hafta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın üçüncü çeyreğine (temmuz-eylül dönemi) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. Buna göre, GSYH 2023 yılı üçüncü çeyrek ilk tahmini, zincir-lenmiş hacim endeksi olarak, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5.9 arttı. Bu rakam, küresel büyümeye yönelik tahminlerini ikiye katlayacak seviyede.

 

YENİ İŞBİRLİKLERİ ÇIKIYOR

 

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, 13. Türkiye Enerji Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, dünyada yerleşik kabullerin çatırdadığı, serbest ticaret kurallarının bizzat o kuralları koyanlar tarafından aşındırıldığı, korumacılık politikalarının her geçen gün güçlendiği, tedarik ve değer zincirlerinde yakın merkez, dost merkez gibi seçici yaklaşım-ların öne çıktığı bir sürece şahitlik ettiklerini söyledi. 

 

YAKIN PAZARLAR

 

Orta Vadeli Program’da da (OVP) korumacılık politikasıyla ilgili şunlar yer alıyor: “Jeopolitik gerilimlerin ve ticarette korumacılık eğilimlerinin sürmesi, uluslararası ekonomik ilişkilerin karmaşıklaşmasını beraberinde getiriyor. Bölgelerarası yeni ticari ve siyasi işbirlikleri ortaya çıkıyor. Dost ve müttefik ülkelerden tedarik (friend-shoring) ve yakın ülkelerden tedarik (near-shoring) yaklaşımları daha fazla benimsenecek.”

 

SANAYİNİN POZİTİF ETKİSİ 2024 BEKLENTİMİZİ YÜKSELTİYOR

 

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin yılın üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerinde yüzde 5.9 büyümesine ilişkin olarak yazılı bir açıklama yaptı. Avdagiç, “Bir önceki çeyrekte büyümeye negatif katkı veren sanayinin yeniden pozitife dönmesini önemli buluyoruz. Ayrıca yılın üçüncü çeyreğinde yatırımların büyümeye katkısının yeniden artış göstermesi, 2024 yılı için beklentimizi yükseltiyor” dedi. 

 

TOPLUMSAL REFAH ÇOK ÖNEMLİ

 

Büyümeye en yüksek katkı tüketimden gelmiş olsa da bu katkıda belirgin yavaşlama gözlediklerini kaydeden Avdagiç, şunları söyledi: “Bunu da yeni programın hedefleriyle uyumlu bir şekilde, ekonomide dengelenmenin işaretlerini vermesi bakımından değerli buluyoruz. Diğer yandan, ana ihracat pazarlarındaki yavaşlamanın etkisiyle net dış talebin, üçüncü çeyrekte de büyümeye katkısının azaldığını görüyoruz. Ancak son aylarda ithalatta gözlenen yavaşlamanın etkisiyle önümüzdeki dönemlerde net dış talebin büyümeye negatif katkısının azalmasını bekliyoruz.” 

 

Avdagiç, büyümeye sadece rakama indirgenmiş bir veri olarak bakmadıklarını belirterek, “Büyümenin yanı sıra toplumsal refahı çok önemsiyoruz. Dolayısıyla, bir yandan enflasyonla mücadele ederken bir yandan da üretimin, istihdamın ve ihracatın önceliklendirildiği politikaların bir denge içinde götürülmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.

 

BIRAKINIZ KONTROLÜ YAPSINLAR

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Yasin Asal, son dönemdeki korumacılık eğilimini değerlendirirken, şu ifadeleri kullandı: “Adam Smith ve liberal ticaret doktrininin savunduğu serbest ticaret ilkesinin krizlerde etkili olamaması, devletlerin ekonomiye müdahalelerinin kriz aşamalarında belirleyici olmasına neden oldu. Hem pandemiyi hem de 2008 küresel ekonomik krizi, bu duruma örnek olarak gösterebiliriz. Korumacılık, son yıllarda jeopolitik krizlerin artmasıyla birlikte dış politika stratejisi olarak benimsenmeye başladı. Küresel ticaret savaşları da bu eğilimin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Adam Smith’in doktrininin işlememesinin birinci sebebi, devletin içerisinde hem piyasa düzenlemesi hem de gümrük vergileri kullanılarak bir dış politika ve dış ticaret stratejisi oluşturması. İkinci sebep ise dünyanın jeopolitik krizlerle sıkça karşı karşıya gelmesi, devletlerin yöntemlerinin daha katılaşması. Dış ticaret, bu süreçte bir dış politika üstünlüğü haline geldi. Dünyadaki çekişmeler olduğu sürece Adam Smith’in doktrini tam tersine işlemeye devam edecek. ‘Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar’ mottosu, ‘Bırakınız kontrolü yapsınlar, bırakınız kontrolü geçsinler’e dönüştü.”

 

GELİŞME POLİTİKASI OLARAK GÖRÜLMELİ

 

Dönemsel korumacılık politikasının geçmiş dönemlerde uygulandığını belirten Türk-Alman Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Semih Emre Çekin, İstanbul Ticaret’e şunları söyledi: “Türkiye, yeni bir anlayış benimsiyor. Önemli olan, iç talebi canlı tutarak enflasyonla mücadele edecek tedbirlerin alınması. Para ve maliye politikaları, Türkiye gibi sürekli gelişmeyi her krize rağmen başarmış ve güç merkezi olan ülkenin hızlı gelişmesi için devam ettirilmeli. Türkiye, korumacılık politikasını gelişme politikası haline dönüştürmeli. Türkiye’nin önemli bir adım atması gereken nokta, dünya ile rekabet edebilecek, üretmeye yönelik teşvik sisteminin revize edilmesi. Örneğin, belirli bir girdinin üretimi için 2 yıl süreyle teşvik verilmesi, gümrük korumasının sağlanması ve gerektiğinde parasal destek sunulması gibi önlemler, geçici ve kısmi bir ithal ikamesi stratejisini benimsemek için atılacak adımlar arasında yer alabilir.” 

 

YENİ HEDEF VE YAKIN PAZARLARLA KONTROLLÜ TİCARET 

 

Dünya genelinde serbest ticaret anlaşmalarının sayısındaki artışa rağmen korumacılık uygulamalarının da yükselişe geçtiğini belirten KPMG Gümrük ve Dış Ticaret Hizmetleri Bölüm Lideri Murat Palaoğlu, “ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, küresel ticaret aktörlerini etkileyen önemli bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Global ticaret dengesini sağlamak için sadece ithalatı engellemek yeterli olmayabilir. Türkiye, üretim, istihdam ve ekonomik dengelerini gözeterek stratejilerini güncellemeli. Daralan küresel ticaret hacmi ve artan korumacılık tedbirleri karşısında, serbest ticaret anlaşmalarına sahip ülkelerle yapılan ticaretin önemi artıyor. Türkiye’nin, yeni pazarlara kontrollü girmeye odaklanması gerekiyor. Korumacılık önlemleri ve ticaret savaşları, kısa vadede tüm sektörlerin gündeminde önemli bir yer tutmaya devam edecek. Bölgesel korumacılık, bölgesel serbestçilik bu dönemin anahtarı olacak” dedi.

 

SERBEST TİCARETİN GÜVENİLİR LİMANI

 

Türkiye’nin OECD Daimi Temsilcisi Prof. Dr. Kerem Alkin, İstanbul Ticaret’e yaptığı açıklamalarda, 2024’ün ülkeler için küresel gıda arzı güvenliği, iklim değişikliği, enerji arzı güvenliği, jeopolitik gerginlikler ve yaptırımların etkisiyle korumacı politikaların yükseldiği bir dönem olacağını belirtti. Prof. Dr. Alkin, “Türkiye, diğer ülkelerle birlikte korumacı politika izlese de serbest ticarete daha yakın bir anlayış benimsiyor. Türkiye’nin korumacılık tedbirlerinden uzak durarak küresel tedarik zincirindeki rolünü sürdürmesi, ülkeye genel anlamda avantaj sağlayacak. Türkiye, güvenilir liman ve tedarikçi ülke olma yolunda kararlı adımlar atıyor. Özellikle Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Körfez Bölgesi’nden mal tedarikine olan eğilimlerin artması, bunun en büyük kanıtıdır. Dünya Ticaret Örgütü’nün korumacılık tedbirlerine karşı adımları var, ancak ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları ve hukuki süreçlerde mevcut tıkanıklıklar nedeniyle etkili bir şekilde işleyemiyor. Bu durumda çok uzun sürüyor” dedi. 

 

Alkin, Türkiye’nin bu konjonktürde hem ihracat geliri hem de küresel tedarik zincirindeki etkileyici konumuyla öne çıktığını söyledi. 

04 Aralık 2023 Pazartesi