Parlamento üyesi, İsveç’in geleneksel olarak döviz ve altına dayalı rezerv politikasının, dijital çağın gerisinde kaldığını belirterek, Bitcoin’in hem bir değer saklama aracı hem de enflasyona karşı koruma sağlayan bir yatırım olarak dünya çapında kabul gördüğünü ifade etti. Nordin ayrıca, Bitcoin’in özellikle otoriter rejimlerde baskı altındaki bireyler için alternatif bir finansal özgürlük sağladığını da vurguladı.
MÜKELLEFLERE EK YÜK GETİRMEDEN YETKİ VERİYOR
Nordin’in önerisi, geçtiğimiz aylarda ABD’de alınan bir kararı anımsatıyor. Eski Başkan Donald Trump, mart ayında imzaladığı kararnameyle ABD’de bütçeden bağımsız bir Bitcoin rezervi kurulmasının önünü açmıştı. Ancak ABD modeli, Bitcoin’lerin doğrudan piyasadan değil, adli soruşturmalarda el konulan varlıklardan oluşturulmasını öngörüyor. Ayrıca kararname, hazine ve ticaret bakanlıklarına vergi mükelleflerine ek yük getirmeden rezervi artırma yetkisi veriyor.
Avrupa’da ise kripto paralara ilgi giderek artsa da, politikalar daha çok merkez bankası dijital para birimleri (CBDC) üzerine yoğunlaşıyor. Örneğin Avrupa Merkez Bankası (ECB), dijital avronun 2025 yılında hayata geçirilmesini planlıyor. ECB Başkanı Christine Lagarde, dijital avronun anonimlik sağlayan, nakit benzeri bir yapıda geliştirileceğini belirtmişti.
Öte yandan, bazı Avrupa ülkelerinde Bitcoin’e rezerv aracı olarak bakan isimler de var. Çekya Merkez Bankası Başkanı’nın benzer bir değerlendirmesi olduğu bilinirken, Avrupa genelinde henüz Bitcoin’e dair kapsamlı bir yasal çerçeve oluşturulmuş değil.
DFG yatırım şirketinin CEO’su James Wo’ya göre bu durum, Avrupa'nın dijital avroya öncelik vermesinden kaynaklanıyor. Wo, ECB’nin dijital para birimleri üzerindeki kontrol yeteneğine dair endişelerin zaman zaman gündeme geldiğini ancak bu çabanın AB’nin dijitalleşme konusundaki kararlılığını gösterdiğini ifade etti.