Salı, 05 Kasım, 2024
Genelde Bizans dönemi süslemelerinde karşımıza çıkan mozaik sanatının merkezi yine Anadolu… Anadolu’dan farklı uygarlıklara yayılan çeşitli renklerdeki taş, mermer gibi maddelerin küçük parçalar halinde birleştirilmesiyle oluşan bu sanat dalının en başarılı örneklerini Ayasofya’da görmek mümkün.
Saraylarda, camilerde, türbelerde sıklıkla kullanılan göz kamaştırıcı çini sanatı ise Osmanlı döneminde Bursa Yeşil Cami Türbesi ile zirveye çıkmıştı. Daha sonra sürekli bir ivme kazanan çini sanatında yeşilinden mavisine, kırmızısından siyahına bütün renkleri görmek mümkün hale geldi.
HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU
Medeniyetlerin, imparatorlukların, devletlerin yönetim merkezi olan başkentler, aynı zamanda önemli bir bilim ve kültür merkezi konumunda. Tarih öncesi çağlardan beri önemli bir şehir olan İstanbul, ilk kez 330 yılında İmparator Büyük Constantinus tarafından Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edildi. Bin 123 yıl boyunca da Romalıların ve onların mirasçısı Bizanslıların başkenti oldu. Şehir, 29 Mayıs 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesinin ardından, 470 yıl boyunca Osmanlı devletine başkentlik yaptı. 1593 yıl süren bu başkentlik geçmişiyle İstanbul, günümüzde, hiç şüphesiz dünyadaki ender kültür merkezlerinden biri… Üç medeniyete başkentlik yapmış, üç semavi dinin bir arada yaşadığı ve üç kıtayı yönlendiren şehrin kültürel-sanatsal miras açısından da dünyanın en renkli kültür mozaiklerinin başında yer alması doğal bir sonuç.
DUVAR UYGULAMALARI
Roma İmparatorluğu’nun başkentini Doğu’ya taşıması ile birlikte önemi hızla artan İstanbul, IV. yüzyıldan itibaren başkente yakışan muhteşem yapılarla süslendi. Bu inşaatlarda Roma’nın mimari ve süsleme gelenekleri dikkat çekici şekilde uygulandı ve geliştirildi. Bu geleneklerin en çarpıcısı, hiç şüphesiz duvar mozaikleri. Akdeniz coğrafyasının her yerinde yaygın olarak görülen döşeme mozaiklerinin aksine duvar mozaikleri ender. Akdeniz havzasında Bizans döneminden duvar mozaikleri Roma, Ravenna gibi birkaç şehir ve bazı tek yapılarda günümüze ulaşabildi. Ülkemizde Midyat, Mor Gabriel Manastırı, Efesos antik kenti yamaç evleri gibi birkaç yerde mozaik bezeme var ve bunlar tek yapılarda karşımıza çıkıyor. En güçlü üretim ise başkentte. İstanbul’dan giden sanatçıların eserleri zaman zaman karşımıza çıkıyor. Başkentten uzaklaştıkça bu bezeme de azalıyor. Çoğunlukla hükümdarların inşa ettirdiği yapılarda uygulanan bu bezeme tekniği; bir harç üzerine genellikle yaldızlı ve renkli camların, nadiren taş ve keramik tanelerinin yan yana dizilmesi ile oluşturuluyor.
AYASOFYA MOZAİKLERİ
Mozaiklerin en belirgin özelliği; parıldayan, zengin görünümleri olarak biliniyor. Ayasofya, Aya İrini, Kariye gibi Bizans yapılarında bu ihtişamın izlerini görmek mümkün. Özellikle Ayasofya, neredeyse tüm Bizans döneminin izlerini taşıyan en başarılı yapı. Etkileyici bir bezeme tekniği olan mozaik, İstanbul’un Osmanlılarca fethi ile artık uygulanmaz olur. Mozaiğin bir daha ortaya çıkışı, XX. yüzyılın ortalarında şehirde modern mimarinin etkisiyle çıkan cephe kaplamaları ve bazı modern sanatçıların eserleriyle görülüyor.
OSMANLI ÇİNİSİ
Osmanlı sanatının kıymetli bezeme tekniği ise doğudan gelen çini olarak biliniyor. Osmanlıların sevdiği ‘sır’ denilen camsı bir tabaka ile kaplanan bu levhalar, yapıların içinde rengârenk ve parlayan bir yüzey oluşturuyor. Fatih devrinin Çinili Köşk ve Mahmud Paşa Türbesi gibi birkaç örnek dışında çini de mozaik gibi iç mekânlarda kullanılmış. Ama bu malzeme de hükümdar yapılarında yaygın. Anadolu ve Balkanlar’da daha çok hükümdar ve vezir yapılarında kullanılmış ve başkentten uzaklaştıkça yaygınlığı ve kalitesinin azaldığı dikkat çekiyor. Osmanlı dönemi çini üretiminin kökenleri ve sanatçıları daha rahat izlenebilir. İznik şehrinde üretilen bu levhalar, başkentin ihtişamlı yapılarının aranan malzemesi arasında. Yapılara özenle yerleştirilmiş ve korunmuş. Birçok kez yapılar için özel olarak üretilmiş. Hatta yerleştirileceği yerler bile yapı inşaatı sırasında belirlenmiş.
TASARIM MERKEZİ
Olağanüstü desen kurgusu, çinide bir halk sanatının ötesinde saray nakkaşhanesinin tasarlayıp geliştirdiği anlayışı sergiliyor. Ancak zamanla XVIII. yüzyılın ortalarına doğru çini kullanımı azalmış. Üretim merkezleri susmuş, sanatçılar dağılmış. Fakat XIX. yüzyılın sonlarına doğru eski ihtişamlı günlere öykünen yapıların Türk neoklasiği üslubu ile yeniden parlıyor. Bu sefer çiniyi sağlayan merkez, Kütahya olarak karşımıza çıkıyor. Burada da İstanbul’da tasarlanan kompozisyonlar üretilmiş. Bu iki bezeme tekniği uzun yüzyıllar iki büyük imparatorluğun başkentinde üretilmiş. İki büyük kültür ve birbirinden etkilenmeden yan yana yükselen bu iki sanat, modern İstanbul’da bir arada görülüyor. Yan yana gelmesi zor bu iki dünya, bu şehirde bir olmuş ve yaşamayı başarmış. Bu iki teknik ve malzeme iki ayrı dünyanın zenginlik, ihtişam ve parlaklık gibi anlayışlarda nasıl birbirine yakın iken kendini ifade etme biçimlerinde de birbirlerinden ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. Çini ve mozaikler hakkında daha fazla bilgiyi; İTO tarafından yeni baskısı yapılan İstanbul’un RenkliHazineleri isimli yayında bulabilirsiniz.
ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLERİN ÖNCÜLÜ
Mozaik; çeşitli renklerdeki taş, mermer, mineli cam, çini ya da deniz kabuğundan küçük parçaların bir zemin üstünde yan yana getirilmesiyle yapılan figürlü ve figürsüz duvar resimlerine, taban döşemelerine ve çatı kemerlerine deniliyor. Mozaik kelimesi Latince ‘Musivum’ kelimesinin değişmesinden ortaya çıkmış. Mozaik sanatı Bizans’ta ise ‘Psifidota’ olarak adlandırılıyordu. Mozaik sanatı, en eski ve en modern sanat dallarının başında geliyor.
YENİ BASKI RAFLARDA
Mozaik ve çini, binlerce yıldan beri saraylara, mabetlere ve birçok önemli yapıya görkem, sıcaklık ve özgün bir üslup kazandıran süsleme sanatları olarak tanımlanıyor. Mozaik ve çinileri günümüze ulaşan örnekleriyle anlatan ‘İstanbul’un RenkliHazineleri’ isimli yayının gözden geçirilmiş yeni baskısı, İTO tarafından gerçekleştirildi. Farklı yazarların ilgi çekici makalelerle zenginlik kattığı ve İngilizce versiyonu da yayınlanan kitaba erişim adresi: www.kitapistanbul.org.tr
SARMAŞ DOLAŞ FISILDAŞAN RENKLER
Kobalt mavisi, deniz mavisi, gök mavisi, göz mavisi, boncuk mavisi, lacivert, mor, siyahi mor, firuze, zümrüt yeşili, çimen yeşili, badem yeşili, solgun sarı, ateş kırmızısı, tuğla kırmızısı, mercan kırmızısı, yakut kırmızısı…
Birbirini izleyen, kovalayan, birinin bittiği yerde ötekinin başladığı, aynı daldan sürgün veren, aynı tomurcuktan fışkıran, birbirine dokunmadan, uzaktan bakan, birbiriyle sarmaş dolaş olan çiçekler, çizgiler, motifler… Biri ötekini doğuruyor, bir motif diğerine gebe, bir çizgi başka nice çizgiler üretiyor. Ve tümü değişerek birbirini çoğaltıyor, çoğaldıkça bütünleşiyor.
15 Kasım 2021 Pazartesi
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı
05 Kasım 2024 Salı