Cumhuriyet döneminde de Atatürk’ün emri ile kenevir çiftlikleri kurulmuş ve kenevir, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na stratejik ürün olarak girmişti.
HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL
Kökeni binlerce yıl öncesine dayanan kenevir, son yıllarda yapılan stratejik araştırmalarla yeniden gündeme geldi. Üzerinde yapılan araştırmalar taze olsa da kenevir, tarih kayıtlarına göre bilinen en eski bitkisel hammadde kaynaklarından biri. Türk tarihinde tekstil hammaddesi olarak sıklıkla tercih edilen kenevir, Donanmayı Hümayun için olmazsa olmaz bir bitkiydi. Osmanlı donanmasında kenevirden yapılma halat ve urganların tercih edildiği, yelkenlerin de daha uzun ömürlü olduğu raporlanmıştı. Tarihçilerin verdiği bilgilere göre, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği donanmada bulunan halatların hammaddesi kenevirdi. Kenevirin bir sanayi hammaddesi olarak kullanılması, Cumhuriyet döneminde de gündemde olmuş, hatta Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda stratejik ürün olarak ele alınmıştı. İşte kenevirin Türkiye’deki tarihine dair kısa notlar:
YAĞ AMAÇLI BAŞLADI
Pek çok iklimde yetişmeye elverişli olan kenevirin ana vatanı Asya ve Hindistan olarak biliniyor. İlk olarak tohumundan yağ yapmak üzere kullanılmaya başlanan kenevirin, ilerleyen yıllarda elyafından da yararlanıldı. Osmanlı Devleti’nde özellikle Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığında, idaresindeki gemilerin urgan ve halatlarının kenevirden mamul edilmesi sağlanmış ve bunun için de Kastamonu merkez olarak kullanılmıştı.
YETİŞTİRENE MUAFİYET
Osmanlı Devleti’nde gemilerin halatları için kenevir bitkisinin özel bir önemi vardı. Zira kenevirden imal edilen halat ve yelkenlerin daha uzun ömürlü olduğuna inanılıyordu. Tarih kayıtlarına göre, tersanenin ihtiyacı için senelik 5 bin ton kenevir ipliği satın alınıyordu. Hatta II. Mahmut zamanında kenevir yetiştiriciliğinde önemli bir merkez olan Tire’de belirli bir muafiyet karşılığında kenevir satın alınıyordu.
SANCAKLARA UYARI
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Kayıtları’na göre, 1851 yılında Trabzon Eyaleti’ne bağlı Canik ve Ordu Sancakları’ndan Tersane-i Amire için gerekli olan kenevir tahsil edilememiş ve bu eyalet uyarılmıştı. Aynı ihtarda, Tersane-i Amire’nin bütün ihtiyaçlarının kenevire bağlı olduğu belirtilmiş ve Trabzon valisine kenevirin bir an önce yollanması için emir verilmişti. Hatta bu kazalar, gerekli keneviri çevre kazalardan toplamak ve Tersane-i Amire’ye teslim etmek zorunda bırakılmıştı.
HAPSE ATILAN ÜRETİCİ
19. yüzyılda Tersane-i Amire ihtiyacı için üretilen kenevirin ziraat ücreti 8 bin 340 kuruş olarak belirlenmiş, amele ücreti olarak da 155 kuruş tarife konmuştu. Ünye bölgesinde kenevir ziraatı yapan çiftçi, amelelerin ücretlerini ödemediği için hapse atılmıştı. Söz konusu dönemde kenevir üretiminin aksamaması için bu gibi yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştı.
FABRİKA İSTEĞİ
Her ne kadar ziraatı önemsense de hammadde temininden sonraki işlemler küçük tezgâhlarda yapılıyordu. Maliye Nezareti Hukuk Müşaviri Muavini Hüsnü Beyefendi, 1900 yılında kenevir ürünlerinden ip, halat ve çuval gibi ürünler imal etmek için imtiyaz talebinde bulunmuş, bu isteği Nafia Meclisi’nden olumlu bir cevapla geri dönmüştü. Ancak fabrika için ilerleyen dönemlerde olumlu bir gelişme olmamıştı.
YABANCI YATIRIMCI
Kenevir için o yıllarda dışardan da yatırımcı talepleri oluyordu. Kenevir ziraatı ve ticaretiyle meşgul olan büyük bir Macar şirketi, Konya ve Ereğli civarında 10 bin hektarlık bir araziyi satın alarak, kenevir ziraatı yapma ve aynı bölgede bir fabrika kurma talebinde bulunmuştu. İki yerli yatırımcı için 1918 yılında 30 sene mühletle 75 bin lira sermaye ile ‘Kastamonu Kendir İstihsalat ve İhracat Şirketi’ adı altında bir ruhsat verilmiş, ancak fabrikanın kurulması, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sümerbank öncülüğünde gerçekleşebilmişti.
DÜNYADA 10. SIRADA
Cumhuriyet’in ilk yıllarında dünya kenevir üretimi 750 bin ton civarındaydı. En çok Rusya’da üretim gerçekleşirken Türkiye, 10 bin tonluk üretim ile dünya sıralamasında 10. sırada yer alıyordu. Kastamonu Milletvekili Halid Bey, 1924 yılı Ticaret Vekâleti bütçe müzakereleri sırasında söz alarak, Kastamonu’da yıllık 1000 ton kenevir üretimi yapıldığını, ancak fabrika olmadığı için üretimin maliyetli olduğunu ifade etmişti. Halid Bey, ilerleyen dönemlerde fabrika için çeşitli önerilerde bulunmuştu.
SOVYET UZMANLAR
Cumhuriyet döneminde tekrar önem kazanan kenevir üretimi, 1932 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile gündeme gelmişti. Hatta bunun için Sovyetler Birliği’nden bir heyet İstanbul’a getirilmişti. Sovyet heyetin ilgili raporunda, 9 bin 800 tonluk halat, ip, ince urgan, çuval ve ambalaj dokuması üretecek altı kenevir işleme tesisi, iki de fabrika kurulması önerisi sunulmuştu. Aynı zamanda Türkiye’de yetişen kenevirin çok iyi cins olduğu ve değerlendirilmesi gerektiği raporlanmıştı.
İSTANBUL’DA FABRİKA
Bu rapordan sonra 1933 yılında İstanbul’da Kendir ve Keten Sanayii Türk Anonim Şirketi kurulmuş ve fabrika, bir senede 450 bin kilo sicim üretir hale gelmişti. 90 işçinin çalıştığı fabrikanın hammaddesi ise Kastamonu’dan temin edilmişti. Yine 1935 yılında Tarım Bakanlığı tarafından kenevir hakkında araştırma yapmak üzere Almanya’dan Profesör Tabler, Türkiye’ye davet edilmişti.
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ’NDE
Ziraat Bakanlığı, 1937’de keneviri önemli zirai ürün ilan etmiş ve üretimi artırmak için çalışmalar başlatmıştı. Hatta aynı dönemde ziraat odaları, bazı il ve ilçelerde üretimi teşvik etmek için tohum dağıtmaya başlamıştı. Tarihçi Murat Bardakçı’nın açıkladığı belgelere göre, 1937’de Atatürk Orman Çiftliği’nde kenevir yetiştiriliyor ve üretim raporları Atatürk’e iletiliyordu.
TOHUM ÜRETİMİ
Cumhuriyet'in ilk yıllarında kenevir tohumu üzerinde de önemle durulmuştu. Türkiye'de 1928'de yaklaşık 5.7 bin ton kenevir tohumu üretilmiş, 1925-1928 yılları arasında 210 bin liralık ihracat yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı öncesi 7 bin tona yaklaşan kenevir üretimi, savaştan sonra düşmüş, Cumhuriyet döneminin de en önemli gündem maddeleri arasında yer almıştı.