tatil-sepeti

Girişim sermayesinin katılım bankacılığı ismi ile piyasaları hareketlendirmesi 1990’lı yıllara rastlasa da kâr-zarar ortaklığının temeli eski Mezopotamya’ya kadar gidiyor.

 

“Aslen Mezopotamya ve İslam kökenli bu ortaklık türleri günümüzde en başarılı şekilde Silikon Vadisi’nde uygulanıyor” tespitinde bulunan Prof. Dr. Murat Çizakça, İstanbul Ticaret için özel bir değerlendirme yaptı. 

 

‘Para vakıfları günümüz katılım bankacılığının atası mıdır?’ sorgulaması zihinlerde dolaşıyor. Bu sorunun cevabı, katılım bankacılığının nasıl tarif edildiğine bağlıdır. Eğer katılım bankacılığı geniş anlamda faizsiz bankacılık olarak tarif edilirse ki, bu tanımlama çok yetersizdir, o zaman para vakıfları bir anlamda bunların atası olarak düşünülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, para vakfı zengin bir kişinin birikimini işleterek elde edilen nemanın hayır işlerine harcanması amacını gütmekte, dolayısıyla banka gibi halktan mevduat toplamadığından nispeten kısıtlı sermayeye sahip bir kurumdu. Ayrıca, para vakıfları 14’üncü yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar geçen dönemde faizle değil, istiglal adı verilen bir yöntemle tüketim kredisi vermişlerdir. 

 

YENİDEN TANIMLAMAK

 

Ancak burada iki önemli soru ortaya çıkıyor: İstiglal gerçekten faizsiz kredi midir? Başta rahmetli Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan ve diğer iktisat tarihçileri, istiglal’in aslında sadece faizi saklayan bir yöntem olduğunu ileri sürerler. Bir başka deyişle, istiglal yöntemini kullanan para vakıfları faiz yasağının lafsına uygun ama ruhuna aykırı davranmış ve gerçekte faize aşırı benzer bir şekilde kredi sağlamışlardır. Bu benzerlik o derece barizdir ki Barkan, bu kurumları doğrudan doğruya faizle para işleten kurumlar olarak nitelendirir. Bu kurumların her ne kadar gizli bir şekilde olsa da ‘faizle para işletmiş’ oldukları göz önüne alınırsa, para vakıflarını faizsiz bankacılık yaptıkları iddia edilen katılım bankalarının atası olarak nitelemek doğru olmaz.

 

KÂR-ZARAR ORTAKLIĞI

 

Öte yandan, katılım bankalarını daha doğru tarif etmek söz konusu olduğunda ki, bu gereklidir, karşımıza bambaşka bir durum çıkıyor. Bu tarif şöyledir: “Katılım bankaları denildiğinde, reel ekonomik faaliyetlere finansman sağlayan veya doğrudan bu faaliyetleri gerçekleştiren ve bu faaliyetler neticesinde oluşan kârı/zararı müşterileriyle paylaşan kurumlar anlaşılmalıdır.” Tarihteki para vakıflarının bu yöntemle, yani kâr/zarar paylaşımı yaparak çalışmadıkları kesindir. Onlar çok büyük çoğunlukla, Barkan’ın deyişiyle, faizle tüketim kredisi vermişlerdi. 

 

GÖRÜŞ AYRILIKLARI 

 

Bu durum, Osmanlı uleması arasında da büyük rahatsızlık yaratmış ve Şeyhülislam Ebussuud Efendi önderliğinde ulema, para vakıflarının Rumeli’de İslamiyet’in yayılmasındaki çok önemli rolü dolayısıyla bunları desteklemiş, Çivizade liderliğinde bir diğer grup da duruma salt İslam hukuku açısından bakmış ve yasaklamıştı. Yasak, ancak 1548 yılında fermanla kaldırılmıştı.

 


SERMAYE SAĞLADI 

 

Gerek İstanbul gerekse Bursa Şeriye Sicilleri üzerinde yapılmış olan orijinal arşiv araştırmaları, para vakıflarının bu kentlerde iş sermayesi değil, mütevazı miktarlarda tüketim sermayesi temin etmiş olduklarını ortaya koydu. Bu konuda şüphe yok, ancak daha sonra yapılmış araştırmalar Bosna’da farklı bir uygulamayı ortaya çıkardı. Faroqhi’ye göre Bosna’da para vakıfları bazı tüccarlara büyük miktarda sermaye sağlamışlardı. Bu farklı uygulamaların sebeplerini henüz anlamış değiliz. Ayrıca, bu sermayenin hangi yöntemlerle, kredi mi yoksa ortaklıkla mı verilmiş olduğunu da bilmiyoruz. Kısacası, İstanbul ve Bursa genel, Bosna istisna ise para vakıflarının yatırım değil, düşük miktarlarda tüketim kredisi verdikleri anlaşılıyor. Dolayısıyla para vakıflarının iş insanlarına önemli bir sermaye katkısı sağlamadığı ileri sürülebilir.

 

ÜRETİCİYE DOLAYLI ETKİ

 

Para vakıflarının İstanbul iş dünyasındaki sermaye hareketleri etkisini arz tarafından ziyade talep tarafında aramak gerekiyor. Üretim konusunda para vakıflarının önemli bir katkısı yoktu. Esas katkı, din ve toplum baskısı nedeniyle faizin kolay kolay uygulanmadığı bir ortamda tüketiciye faizi gizleyerek kredi sağlamak şeklinde tecelli etmiş olsa gerektir. Tüketici talebi bu yöntemle genişletilince de bunun üretime dolaylı etki sağlamış olması muhakkaktı.

 

ÜRETİM FİNANSMANININ TARİHİ ÇOK ESKİ

 

Üretim ve ticaret finansmanının tarihi, para vakıflarından çok daha eskilere gidiyor. Nitekim M.Ö. 669-630 yıllarında Mezopotamya’da Harranu ortaklıkları konusunda bilgi sahibiyiz. Bu ortaklıklar yüzyıllar sonra Müslümanlar tarafından İslamiyet’e uygun hale getirilerek İslâm ticaret hukukuna dahil edildiler. Finansmanın tamamen sermayedar tarafından temin edildiği ortaklık mudaraba, hem sermayedar hem de girişimci tarafından sağlandığı ortaklık ise i’nan ortaklığıydı. Bu ortaklıkların tüm ayrıntıları hakkında elimizde geniş bilgi var. Dahası bu ortaklıkların hem Avrupa’ya commenda adı altında hem de başka isimlerle Hindistan, Orta Asya, Çin ve Güney-Doğu Asya’ya yayıldıklarını da biliyoruz. Daha da ilginci, ayni ortaklıkların ABD’de venture capital adı altında Silikon Vadisi’nde hâkim yöntem olarak kullanıldığı ve masa bilgisayarından cep telefonuna değin en son teknolojileri finanse ettiği biliniyor. 

 

 

EN BAŞARILI UYGULAMA SİLİKON VADİSİ 

 

Katılım bankalarının esas atasını para vakıflarında değil, kökenleri çok daha eskilere giden ve evrenselleşmiş bu ortaklık türlerinde aramak gerekir. Zira bu ortaklık türleriyle katılım bankalarının en doğru tarifinde belirtilmiş olan ‘reel ekonomik faaliyetlere finansman sağlayan veya doğrudan bu faaliyetleri gerçekleştiren ve bu faaliyetler neticesinde oluşan kârı/zararı müşterileriyle paylaşan kurumlar’ ifadesi yüzyıllardır İslam dünyasında da Batı’da da başarıyla uygulandı. 

 

Aslen Mezopotamya ve İslam kökenli bu ortaklık türlerinin günümüzde en başarılı şekilde Silikon Vadisi’nde uygulanıyor olmaları, İslam dünyasında ve ülkemizde unutulmuş veya bürokratik engellemelerle önlenmiş olmaları ise ibret verici bir durum. Yeni faaliyete başlayan İstanbul Finans Merkezi’nin bu duruma artık bir son vermesi ve etkin bir şekilde gerçek katılım bankacılığına yönelmesini ve teşvik etmesini beklemek hakkımız.

 

 

KAYNAKÇA

 

  • Ömer Lütfi Barkan ve Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri, (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1970), s. Xxx-xxxvııı; Murat Çizakça, Risk sermayesi, Özel Finans Kurumları ve Para Vakıfları (İstanbul: ISAV, 1993), s. 71; Tahsin Özcan, Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları, Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği (Ankara: TTK, 2003), s. 296, ayrıca bkz ayni sayfa 796 no’lu dipnot.
  • Hüseyin Tunç, Katılım Bankacılığı: Felsefesi, Teorisi ve Türkiye Uygulaması (İstanbul: Nesil, 2010), s. 113.
  • Çizakça, Risk Sermayesi…, Kısım 3.
  • Murat Çizakça, İslam Dünyasında Vakıflar (Konya: KTO Karatay Üniversitesi Yayını, 2017), s. 56-57; Özcan, op.cit, s. 299; Barkan-Ayverdi, op.cit, s. Xxxvı.
  • Suraiya Faroqhi, “Bosnian Merchants in the Adriatic”, International Journal of Turkish Studies, vol. 10, 1-2, 2004.
  • Hugo LANZ, Die neubabylonischen harranu Geschaeftsunternehmen (Berlin: Schweizer Verlag, 1976), passim.
  • A. Udovitch, Partnership and Profit in Medieval Islam (Princeton: PUP, 1970). 
  • Murat Çizakça, İş Ortaklıkları Tarihi, (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları,1999),  id.. “Economic Systems of Muslims in History”, Arab Law Quarterly 35 (2020) 1-44.
  • Çizakça, İş Ortaklıkları…, s. 44-49.

19 Haziran 2023 Pazartesi