tatil-sepeti

Savunma sanayinde yerlilik oranının yüzde 70 seviyesine yükselmesi de sektörün geleceği için umut veriyor. Covid-19 salgının küresel ekonomide oluşturduğu tüm olumsuz etkilere rağmen 2020’de 2 milyar 279 milyon dolarlık ihracat yapılması da dikkat çekti.

HABER: ŞEREF KILIÇLI

Türkiye, savunma sanayi yatırımlarında da yeni bir gelişim ve dönüşüm süreci yaşıyor. Sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil, ihracatta da etkin bir ülke olma hedefiyle yeni projeler devreye alınıyor. Nitekim, Covid-19 salgının küresel ekonomide oluşturduğu tüm olumsuz etkilere rağmen Türk savunma ve havacılık sanayi, 2020 yılında 2 milyar 279 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

GÜÇLÜ EKOSİSTEM OLUŞTU

Savunma sanayi ekosisteminde bugün 1.600’den fazla firma var ve istihdam seviyesi ise 73 bini aşmış durumda. Sektöre güven, 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı’na da yansıdı. 2023 yılı için 10.2 milyar dolar ihracat hedefi belirlendi. Savunma sanayinde kilogram başına ihracat değerinin 48 dolar olması da sektörün yüksek katma değerinin ve potansiyelinin göstergeleri arasında. Savunma sanayinde yerlilik oranının yüzde 70 seviyesine yükselmesi de yine sektörün geleceği için umut veriyor.

1965’TE YENİDEN DOĞDU

Türk savunma sanayinin iddialı projelerle küresel yarışta yer almayı başarmasının temelinde aynı zamanda bir azim ve kararlılık mücadelesi var. ABD Başkanı Johnson’un 1964 yılında, “Kıbrıs’ta bizden aldığınız askeri teçhizatları kullanamazsınız” uyarısı, Cumhuriyet döneminde Türk savunma sanayinin ikinci kez doğmasına vesile oldu. ‘Kendi Gemini Kendin Yap’ kampanyasıyla 1965 yılında kurulan Türk Donanma Cemiyeti, savunma sanayinin yeniden kurulmasının da fitilini ateşledi. Donanma Cemiyeti sayesinde 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na katılan çıkarma gemileri milli imkanlarla inşa edildi. Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonraki ambargo ise savunma sanayinde gelişme arzusunu daha çok perçinledi.

TÜRK MİLLETİNİN AZMİ DEV ŞİRKETLERİ KURDU

Millisavunma sanayinin yeniden kurulmasına öncülük eden Türk Donanma Cemiyeti’nin ardından bu alandaki çalışmalar yine Türk milletinin katkılarıyla artarak devam etti. 1970 yılında Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, 1972 yılında Deniz Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, 1974 yılında Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kuruldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savunma sistem ve ürünlerinin modern teknolojiye dayalı olarak geliştirilmesi amacıyla Türk milletinin bağışlarıyla kurulan bu vakıflar, 26 Eylül 1987 tarihinde 3388 Sayılı Kanun ile birleştirildi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) adını aldı. Vakıfların ana sermayedar ve hisse sahibi olduğu TUSAŞ (1973), ASELSAN (1975), İŞBİR (1978), ASPİLSAN (1981), HAVELSAN (1982) ve ROKETSAN (1988), Türk savunma sanayinin lokomotif şirketleri oldu. ASELSAN, elektronik, haberleşme, savaş sistemlerinin yanı sıra radar, entegre silah sistemleri ve elektro-optik alanlarında bir dev haline geldi, sivil alanlar olan ulaştırma, trafik, güvenlik ve sağlık alanlarında da etkin konuma ulaştı. TUSAŞ, havacılık, uydu ve uzay alanının öncüsü oldu. HAVELSAN, komuta kontrol, eğitim, simülasyon, bilgi ve iletişim, güvenlik sistemleri ve siber güvenlik alanlarında yazılım yoğun sistemlerin geliştirilmesinde lider konumunu elde etti. ROKETSAN, roket ve füze sistemlerinin tek tasarım ve üreticisi oldu. İŞBİR, savunma sanayi başta olmak üzere tüm sektörlerde jeneratör ve alternatör alanlarında söz sahibi konuma ulaştı. ASPİLSAN, sivil ve askeri ihtiyaçlara yönelik özgün pil, batarya bloğu, enerji depolama sistemleri ve raylı ulaşım akü sistemleri geliştirme yeteneği kazandı.

KORONAVİRÜSLE MÜCADELEDE DE GÖREV ALDI

Savunma sanayindeki teknoloji birikimi ve üretim gücü, sağlık başta olmak üzere diğer sektörlere de önemli katkılar sağlıyor. Savunma sanayinde geliştirilen elektronik ekipmanlar, devreler, görüntüleme ve görüntü işleme cihazları, mikro elektromekanik sistemler, kontrol sitemleri, tıbbi cihaz ve aletlerde de kullanılabiliyor. Malzeme teknolojileri, kimyasal, biyoloji ve radyasyon ile ilgili teknolojilerdeki kazanımlar da sağlık alanında kullanılabiliyor. Dünyayı saran Covid-19 salgınında savunma sanayi şirketleri ASELSAN ve Baykar Makina, yerli solunum cihazının üretiminde öncü bir misyon üstlendi.

DÜNYANIN 100 BÜYÜĞÜ ARASINDA 7 TÜRK ŞİRKETİ

Küresel pazarda 2020 yılında zor bir dönem yaşanırken, Türk savunma sanayi şirketleri, uluslararası başarılara imza atmayı sürdürdü. Dünyanın en prestijli savunma sanayi listesi olarak kabul edilen ‘Defense News Top 100’de yer alan Türk şirketi sayısı 7'ye yükseldi. ASELSAN, ilk 50'ye girme başarısı gösterdi. ASELSAN, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ), ROKETSAN, STM ve BMC'ye 2020 yılında HAVELSAN ve FNSS de eklendi.

TEKNOPARK İSTANBUL’DAN AR-GE DESTEĞİ

Türkiye’nin savunma sanayinin geliştirilmesine İstanbul Ticaret Odası da önemli katkılar veriyor. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve İstanbul Ticaret Odası ana ortaklığında, Türkiye’nin teknoloji geliştirme kapasitesinin artırılması amacıyla Teknopark İstanbul kuruldu. Yerli ve yabancı yüksek teknoloji firmalarının yer aldığı Teknopark İstanbul; Altay Tankı, Anka İHA, Atak Helikopteri ve özellikle denizcilik sektöründe Milgem Korvet, LHD Amfibi Hücum Gemisi gibi savunma sanayinin önde gelen Ar-Ge projelerine verdiği büyük destek ile de dikkatleri üzerine çekiyor. Teknopark İstanbul’da ASELSAN deniz platformları üzerinde çalışırken, STM de yine deniz araçlarına yönelik projelere ağırlık veriyor. Öte yandan, Altay Tankı motoru projesi üzerinde çalışan BMC Power, Jet Motor projesi üzerinde çalışan TEİ, uçak iniş takımları geliştirmek üzere TUSAŞ faaliyetlerini Teknopark İstanbul’da sürdürerek, ülkemizin savunma sanayi alanına önemli değerler katıyor.

ÇIKARMA GEMİSİ BULAMAYINCA İLK ADIM ATILDI

Savunma sanayine yeniden önem verme konusunda 1964 yılındaki Johnson mektubundan üç sene sonra yaşanan bir olay da Türkiye için adeta bir ders olmuş. 1967 yılında, Kıbrıs’ta Rum çeteleri Türklere yönelik yine katliamlara girişiyor. Türkiye, garantör ülke hakkı çerçevesinde askeri harekat kararı alıyor. Çıkarma gemileri olmadığı için 23 Kasım 1967 gecesi askeri birlikler kiralanan yük gemilerine bindiriliyor. Yük gemileri hareket ediyor fakat sonra vazgeçilerek geri çağrılıyor. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, savunma sanayinin olmamasının sebep olduğu imkânsızlıkları ve harekâtın yapılamamasını yıllar sonra Gazeteci Hulusi Turgut’a şöyle anlatmış: “Bu çıkarmanın başarılı olabilmesi için bir kolordu asker çıkartmak lazımdı. Kolordu çıkarmak da kolay değil. Sonra baktık ki, çıkarmayı ne ile yapacaksınız? Şileplerle. Çıkarma gemimiz yok. Tank çıkaracaksınız. Ne ile çıkaracaksınız? Tank çıkarmadan bu işin yapılamayacağını daha sonraki askerler de söyledi. Tank çıkaracak gemi lazım. Yok! Paraşütle asker indireceksiniz, paraşüt yok! Velhasıl amfibik (yüzergezer) bir harekat yapmak mümkün değil. 1974’te yapılmış amfibik harekatın, başarı ile yapılmasını sağlayan hiçbir şey elimizde yoktu.”

11 Ocak 2021 Pazartesi

Etiketler : Gündem