tatil-sepeti

Türkiye ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 21.7 büyürken, son 12 aylık ihracat rakamında ise 207.5 milyar dolar seviyesine ulaşıldı. Büyümenin yüzde 57’sinin yatırımlar ve net dış talepten gelmesi ihracatın konumunu güçlendirdi.

Global alıcıların alternatif tedarikçi arayışıyla Türkiye ihracatı yükselirken, bu durum iç piyasa aktörlerini de etkiliyor. Üreticiler hammadde satışında iç piyasaya öncelik talep ediyor. Ortak hedef ise hem ihracat ve büyüme hem de düşük enflasyon olması.

HABER: ŞEREF KILIÇLI

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın ikinci çeyreğinde gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 21.7 arttığını açıkladı. Söz konusu büyüme oranıyla Türkiye ekonomisi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında Birleşik Krallık’ın ardından ikinci sırada yer aldı. Ayrıca, ikinci çeyrek büyümesinin yüzde 57’sinin yatırımlar ve net dış talepten gelmesi dikkat çekerken, mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısı ise 10.8 puan olarak gerçekleşti.

AĞUSTOS VERİLERİ

2021 yılı ikinci çeyrek büyüme rakamının ardından ağustos ayına ilişkin ihracat rakamı da duyuruldu. Açıklanan verilere göre; Türkiye’nin ihracatı geçtiğimiz yılın ağustos ayına göre yaklaşık yüzde 52’lik artışla 18.9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu rakam ile en yüksek ağustos ayı ihracat rakamına da ulaşıldı. Son 12 aylık ihracat değeri bakımından 207.5 milyar dolar ile yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru da kırılmış oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise ocak-ağustos döneminde, geçtiğimiz yıla göre 6.9 puan artışla yüzde 82.5’e yükseldi. Yine ocak-ağustos döneminde ihracat yapan firma sayısının yüzde 11 artışla 83 bine yaklaştığı kaydedildi.

KÜRESEL ENFLASYON

Türkiye ekonomisi bir yandan yıllık ihracatta 200 milyar doları aşıp tarihi rekorlar kırarken, diğer yandan iç piyasada denge arayışı da sürüyor. Üreticiler özellikle hammadde konusunda sıkıntı yaşadıklarını, hammadde tedarikçilerinin öncelikle ihracat pazarlarını tercih etmesinin bunda etkili olduğunu dile getiriyor.

Bu sebeple, çeşitli platformlarda kamudan kritik hammaddeler için ‘öncelikle iç talebin karşılanması düzenlemelerinin’ getirilmesini de talep ediyorlar. Diğer taraftan, ihracat artışının iç piyasada arz sıkıntısı nedeniyle yaşattığı enflasyonist baskı ile küresel enflasyondaki artışın olumsuz etkileri de tartışılıyor. Salgın sürecinde arz kısıtları, emtia fiyatlarındaki artış, tedarik sorunları ve navlun fiyatlarındaki artış da küresel enflasyonda etkili oluyor.

HAMMADDEDE ÇİN ÖRNEĞİ

İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç, ihracat-iç piyasa dengesi için öneriler gündeme getirdi. Geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada hammadde konusuna da değinen Avdagiç, üreticilerin bu konudaki talebini, yaşadığı bir örnekle şöyle anlattı: “Diyorlar ki, demir fiyatlarını devlet düşürsün. Demir fiyatını devlet mi belirliyor? Hayır, Londra Metal Borsası var. Ne yapılabilir? Türkiye’nin kendi iç üretim kaynakları ile buna adım atabiliriz. Nasıl Çin ihracata kısıtlama getiriyor, diyor ki ‘içerideki talebi karşılamadan ihraç edemezsin.’ Bu yaklaşımları dünya metal dengesini bile bozuyor. Bizim de kritik hammaddeler için belki de bunu yapmamız gerek.”

‘TEDBİRİ ŞİMDİ ALALIM’

Türkiye’ye yönelen sipariş trendinin devamı için tedbirin neden bugünden alınması gerektiği ve rekabet gücü konusunda ise Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dışarıdan çok pahalı aldığınız hammadde ile ürettiğinizi bugün pahalı satıyorsunuz. Şu an sipariş Çin’e gitmediği için geliyor. Çin, ‘içeride çok büyük pazar var’ dedi. Navlun fiyatları zaten çok yükseldi. Kendine denge kurmaya çalışıyor. O yüzden de sipariş geliyor. Ancak yarın rekabet gücü açısından nerede olacağımızı bilmek için bugünden alacağımız tedbirler önemli.”

HAMMADDE VE STOK YÖNETİMİNDE ORTAKLIK MEKANİZMASI ÖNERİSİ

Küresel çapta hammadde arzında sıkıntıların olduğu ve fiyatların sert arttığı bir dönemde ihracat-iç piyasa dengesini optimal noktada sağlayabilmenin kolay olmadığını belirten İstanbul Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurullah Gür, bu konuda şöyle bir analizde bulundu: “Batılı ülkeler eskiden Asya’dan aldıkları bazı ithal ürünler için alternatif tedarikçi arayışında. Ürün çeşitliliğimizi ve coğrafi avantajımızı kullanarak bu fırsatı değerlendirmek istiyoruz. İhracattaki son artışın bir kısmı da bundan kaynaklanıyor. Türkiye’deki şirketlerin müşteri portföylerine yeni kazandırdıkları ithalatçıları elinde tutabilmeleri için fiyat, kalite ve miktar olarak belli bir sürekliliği sağlayabilmeleri lazım. Bunu yapabilmek için de hammaddelerin dağıtımı noktasında ihracatın gözetilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye bir taraftan da yüksek enflasyonla mücadele ediyor. İç piyasaya dönük üretimde hammadde sıkıntısı yaşandığında bu sefer üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar artıyor. Bu yüzden önceliğimizin ne olacağını belirlememiz şart. İhracat ve büyüme mi, yoksa enflasyon mu? Eğer enflasyona öncelik verip hammadde konusunda iç talebin karşılanmasına yönelik düzenlemeler getirirsek, güvenilir bir tedarikçi olma konusunda sıkıntılar yaşayabiliriz ve bu da ihracat performansımıza olumsuz yansıyabilir. İhracata öncelik verdiğimizde ise belli bir enflasyonu göze almamız gerekebilir. Küresel çapta hammadde arzı ve fiyatlarında oluşan dalgalanmalardan asgari düzeyde etkilenmek için şirketlerin hammadde stok yönetimini düzgün yapabilmeleri çok önemli. Şirketler, hammadde stok yönetimini ortaklık mekanizmaları geliştirerek beraber de gerçekleştirebilirler. Bu noktada kamu ve iş dünyası örgütlerinin desteğine de ihtiyaç duyulabilir.”

İLAVE DIŞ TALEP ARTIŞI DEVAM EDECEK

Küresel değişkenlerin bu süreçte Türkiye’nin ihracatına etkisi ve nasıl bir yol izlenmesi konusunda Ekonomist Dr. Can Gürlesel, görüşlerini şöyle paylaştı: “Pandemi sonrası yeni koşullar yaşanıyor. Küresel tedarik zincirlerinde bozulma devam ediyor. Tedarik güvenliği ve yakından tedarik öne çıkıyor. Bölgeselleşme tercih ediliyor. Diğer yandan sürdürülebilirlik uyumu ve dijitalleşme için yoğun çabalar gösteriliyor. Bunların etkilerini Türkiye’de de artan oranda yaşıyoruz. Tedarik zincirlerindeki bozulma ve yüksek navlun fiyatları nedeniyle Türkiye’ye yönelik dışarından yoğun bir ilave mal talebi geliyor. Bu da hem fiyat artışlarına hem de içeri de girdi tedarikinde sıkıntılara neden oluyor. Küresel ölçekte yaşanan bu gelişmelerin oturması zaman alacak ve nasıl yeni bir yapı olacak, tam belli değil. Bu nedenle yurt içindeki sıkıntıları da bir süre daha yaşayacağız. İç ve dış talep/tedarik dengesine bu aşamada müdahale etmek veya yönlendirmek sağlıklı olmaz. Bu yıl sonuna kadar yeni dengelerin kurulmasını beklemek en sağlıklısı olacak. Ancak şu görülüyor ki, Türkiye’ye ilave dış talep artışı devam edecek. Bu nedenle Türkiye mevcut üretim kapasitelerini arttırmaya yönelmeli.”

EMTİA FİYATLARINI HANGİ FAKTÖRLER YÜKSELTİYOR?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temmuz ayı sonunda yayınladığı enflasyon raporunda, emtia fiyatlarının yüksek seyri konusunda şu tespitler var: “Toparlanma dönemindeki emtia fiyat artışları genel olarak hızla artan talebe üretimin aynı hızda yanıt verememesi nedeniyle gerçekleşmektedir. Ayrıca küresel likidite bolluğu da spekülatif talep nedeniyle emtiaya endeksli varlıkların finansal piyasalarda yüksek değerlenmesine yol açmakta ve emtia fiyatlarında oynaklığa neden olabilmektedir. Salgın döneminin getirdiği belirsizlik nedeniyle Rusya, Arjantin gibi bazı önemli tarımsal emtia üreticileri yurt içi talebi karşılayamama endişesiyle ihracat kısıtlamaları uygulamış, Çin de aynı endişe ile stoklarını artırma yoluna gitmiştir. Diğer taraftan, iki yılı aşkın süredir şiddetlenerek devam eden kuraklık da tarımsal emtia fiyatlarının artmasında etkili olmuştur. Salgından çıkış döneminde, küresel ticaretin normale dönmesi, arz kısıtlarının zaman içerisinde ortadan kalkması ve para politikalarının normalleşmesi emtia fiyatlarının seviyesini ve oynaklığını azaltıcı yönde etkileyebilecektir.”

06 Eylül 2021 Pazartesi

Etiketler : Gündem