Cuma, 22 Kasım, 2024
Türkiye’nin ABD ve Avrupa pazarına yönelik ihracatında gözlenen yüksek oranlı artışların global tedarik rotalarında tarihi bir dönüşüme işaret ettiğini vurgulayan Avdagiç, “Üretime ara vermeyen Türkiye, salgın döneminde dünyanın ‘B Planı’ oldu. Zor dönemde üretimiyle dünyanın nefes almasına katkı sağladı” diye konuştu.
Mevcut konjonktürün küresel tedarik zincirinde güçlü bir hub olmaya odaklanmada, Türkiye’nin tarihi bir fırsatın kapısını araladığını belirten Avdagiç, “Bu fırsatı değerlendirmek için olabildiğince hızlı harekete geçmek zorundayız. Zira fırsatlar karınca hızıyla gelir, şimşek hızıyla gider” dedi.
HABER: MÜGE BİBER - ŞEREF KILIÇLI - BARIŞ CABACI
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Oda’nın kasım ayı olağan Meclis Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, pandemi sonrasında dünya tedarik zincirinde yaşanan dönüşüme dikkat çekti ve bu durumun Türkiye için açtığı fırsat penceresini değerlendirdi. Salgın sonrasında bütün ekonomilerin zorlu bir sınava girdiğini belirten Başkan Avdagiç, şöyle devam etti: “Covid-19 kaynaklı kapanmaların ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla emtia fiyatlarında yükseliş başlamıştı. Sonra buna navlun krizi eşlik etti, şimdi de enerji krizi eklendi. Bir başka ifadeyle Covid-19’un birincil yıkıcı etkilerinden kurtulan küresel ekonomi, şimdi de emtia-navlun-enerjiden oluşan üçlü kıskaç arasında sıkışmış durumda. Bütün ülke ekonomileri bu kıskaçta büyük bir sınav veriyor. Ve bu sınav, Batılı ekonomilerin tedarik zincirlerinde de önemli bir sorgulamayı gündeme getirmiş durumda.”
TEDARİKTE BÜYÜK SORGU
Üstelik ne uzmanların, ne de iş dünyasının bu üçlü ‘navlun-emtia ve enerji’ kıskacının ne kadar süreyle etkili olacağını kestiremediğine dikkat çeken Avdagiç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ama çok açık olan bir gerçek var: Birçok Avrupalı ve Amerikalı şirket, Çin’de üretim ya da Çin’den tedarik seçeneğini bugün ciddi ve en önemlisi kalıcı olarak sorguluyor. Çünkü ekonomi uzmanları, emtia, navlun ve enerji krizinin yol açtığı maliyet artışları karşısında Batılı ülkelerin, Çin’le yaptıkları tedarik stratejilerini gözden geçirmek zorunda olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin son dönemde ABD ve Avrupa pazarına yönelik ihracatında gözlenen yüksek oranlı artışlar, aslında tedarik rotalarında tarihi bir dönüşümün yaşandığına da işaret ediyor. Bu gelişme, Cumhuriyet tarihinde Türkiye’nin dünya ihracatından aldığı payı ilk defa yüzde 1’in üzerine taşıdı. Biz şunu görüyoruz ki, üretime ara vermeyen Türkiye, salgın döneminde dünyanın ‘B Planı’ oldu. Zor dönemde üretimiyle dünyanın nefes almasına katkı sağladı.”
HIZLI HAREKET ŞART
Başkan Avdagiç, “Tedarik zincirlerinin hasar gördüğü süreçte, dünya tedarik zincirinin en sağlam halkalarından biri olduğumuzu gösterdik. İnanıyoruz ki, korona sınavını başarıyla veren Türkiye, yakın bir gelecekte dünyanın A Planı haline de gelmeyi başaracaktır” ifadesini kullandı.
Türkiye ekonomisinin yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve yüksek cari açıkla mücadele reçetesinde tek ilacın üretim olduğunu vurgulayan Avdagiç, küresel durumun gelecek dönemde gerek üretim ve gerekse lojistikte, eşi benzeri görülmemiş fırsatları Türkiye’ye sunacağını belirterek, “Ancak bunun tek bir şartı var: Hükümet ve özel sektör olarak, bu fırsatı değerlendirmek için olabildiğince hızlı harekete geçmek zorundayız. Zira fırsatlar karınca hızıyla gelir, şimşek hızıyla gider. Bin bir uğraş ile önümüze gelen fırsatı değerlendiremezsek, elimizden uçup gittiğini görme talihsizliğini yaşayabiliriz” diye konuştu.
ATILACAK ADIMLAR
Uluslararası sermayeyi çekecek ortamı hazırlamanın ve yatırım ortamını iyileştirecek adımları hızlandırmanın önemine vurgu yapan Avdagiç, Türkiye ekonomisinin, sürdürülebilir büyüme patikasında yol almasını önemsediklerini ifade ederek, şunları kaydetti: “Rekabetin gücü, sürdürülebilirliği ile sınırlıdır. Bu bakımdan Türkiye ekonomisinin, sürdürülebilir büyüme patikasında yol almasını önemsiyoruz. Bu çerçevede ekonomimizin bir yandan mevcut büyüme potansiyelinin artırılması, bir yandan da makul bir oranda büyümenin sürdürülebilirliğinin sağlanması, iş dünyamızın temel beklentisidir.”
KONJONKTÜRÜN GETİRDİĞİ FIRSAT
Hükümetin ve özel sektörün dinamizmi, kararlılığı ve odaklanması ile Türkiye’nin dünya değer zincirinin güçlü bir parçası olacağına inandığını belirten Başkan Avdagiç, “Yine inanıyoruz ki, mevcut konjonktür, küresel tedarik zincirinde güçlü bir hub olmaya odaklanmada, Türkiye’ye her zamankinden daha güçlü tarihi bir fırsatın kapılarını aralayacaktır” ifadesini kullandı.
YAPILACAK ÖDEVLER
“Peki ne yapmalıyız?” diye soran Avdagiç, yapılacakları da şöyle özetledi: “Bize düşen, bir an önce yapısal reformları da tamamlayarak, makro dengeleri tesis ve tahkim etmektir. Uluslararası sermayeyi çekecek ortamı hazırlamak, yatırım ortamını iyileştirecek adımları hızlandırmaktır. Daha da önemlisi, ihtiyaç duyulan alanlarda gerekli yatırımları selektif olarak etkili şekilde teşvik etmektir.”
TÜRKİYE’NİN GÜÇLENEN YANLARI
Başkan Şekib Avdagiç, Türkiye’nin global tedarikte konumunu güçlendiren gelişmeleri de şöyle özetledi:
Denizde artan kapasite: Türk yatırımcılar, yılın ilk yarısında satın aldıkları büyük tonajlı yeni gemiler sayesinde ilave olarak 1 milyon DWT [Deadweight ton] kapasite oluşturdu. Türk armatörleri ve sanayi grupları, yine bu dönemde 100’e yakın gemi siparişi verdi. Bunlar geleceğe ilişkin umudun somut göstergeleridir. Ayrıca bu yılın başında 29 milyon DWT olan Türk sahipli gemi tonajı yüzde 10’a yakın artarak 32 milyon DWT’ye ulaştı. Küreselde kapasite artışının yüzde 3’ler düzeyinde bulunduğu dikkate alındığında, Türk deniz ticaret filosundaki yüksek büyümenin boyutu açık biçimde görülüyor. Böylece denizyolu taşımacılığındaki payımızın yüzde 40 oranda artması ayrı bir övünç kaynağıdır.
Hava kargo ile hızlanan ihracat: Hava taşımacılığında Türkiye’nin ortaya koyduğu başarı, çok önemli. Özellikle İstanbul Havalimanı’nın açılmasıyla birlikte ciddi bir kapasite büyümesi var. Ayrıca THY Kargo, pandemide hava kargodaki payını önemli ölçüde artırdı ve pazardan aldığı payı yüzde 5’e çıkardı.
Temiz enerjinin yükselişi: Türkiye olarak özellikle güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında eşsiz zenginliğe sahip olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isterim. Memnuniyetle gözlemekteyiz ki, Türkiye son yıllarda yenilebilir kaynaklardan enerji üretimini hızla artıran ülkeler arasında yer alıyor. 2021 yılında yüzde 35 civarında olması beklenen yenilenebilir kaynaklardan enerji üretiminin payının, 2022’de daha da artarak, yüzde 40’a çıkartılması öngörülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, Türkiye’deki yenilenebilir enerji kurulu gücü 2025’te, geçen yıl sonuna göre yaklaşık yüzde 50 artışla 66.8 gigavata yükselecek. Böylece Türkiye, bu büyümeyle Avrupa’da yenilenebilir enerji kapasitesini en fazla artıran 5’inci, dünyada ise 12’nci ülke olacak.
‘FAİZ-KUR-ENFLASYON’ ÜÇLÜSÜNE ENDEKSLENMEYELİM
İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Öztürk Oran, Oda’nın kasım ayı olağan Meclis Toplantısı’nın açılışında yaptığı konuşmada, ülke gündeminin ‘faiz-kur-enflasyon’ üçlüsüne hapsedilmemesi gerektiğini vurguladı. Son zamanlarda ekonomiye yönelik söylemlerin ‘faiz-kur- enflasyon’ üçlüsüne odaklandığını, ekonominin seyrinin aylık Merkez Bankası toplantılarına endekslenmesi yönünde büyük bir çabaya şahit olduklarını belirten Oran, “Bu, son derece yanlış ve hatta yanlı bir bakış açısıdır. İş dünyamız, vatandaşımız bu algı çabasına kesinlikle geçit vermemeli” dedi.
İçeride gündem, faiz-kur tartışmalarına hapsedilmeye çalışılırken, küresel arenada Türkiye’nin birçok reel başarıya imza attığını anlatan Oran, şöyle devam etti: “Ülkemizin dünya ihracat pastasından aldığı pay, ilk defa yüzde 1’i geçti. IMF’nin ardından Moody’s de Türkiye’nin 2021 büyüme tahminini yüzde 6’dan yüzde 9’a yükseltti. Dünyanın en büyük kredi garanti kuruluşlarından biri, Türkiye’yi yeniden düşük riskli ülkeler grubuna ilave etti. Glasgow’daki iklim zirvesinde ülkemize 3.2 milyar dolarlık yeşil dönüşüm fonunun kapısı açıldı. Borsa İstanbul’da üst üste üç aydır yabancı sermaye girişi yaşanıyor. 200 milyon dolarlık yatırım gerçekleşti.”
Her şeyin yerli yerinde ve ölçüsünde değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Oran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Elbette ticari anlaşmalarımız için kuru önemsiyor, yatırım iştahımızı faiz oranlarına göre belirliyoruz. Ancak ekonomi hiçbir zaman bu iki göstergeden ibaret değildir. İktisat politikaları pratik hayata her daim birebir tesir edemez. Zira öyle olsaydı, kitaplarda yazan teoriler bugün pandemi nedeniyle dünyanın yaşadığı emtia, enerji ve lojistik çıkmazına merhem olabilirdi. Ezber bozan bu dönemde, kur, faiz, enflasyon ne olursa olsun asıl gündemimize odaklanacağız. Nedir bizim gündemimiz; ihracat, e-ticaret, yeşil dönüşüm. Dünyada oluşan bu yeni dengeyi, nasıl lehimize çeviririz, buna kafa yormalıyız.”
MECLİS’TEN YANSIMALAR
İHRACAT FIRSATINI HAMMADDE SEBEBİYLE KAÇIRMAYALIM
Mustafa Balkuv-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi: Pandemi ülkemize hazır giyimde önemli bir fırsat oluşturdu. Firmalar yoğun bir sipariş dönemiyle karşı karşıya kaldı. Bu fırsatı doğru bir şekilde değerlendirip Avrupalı alıcılarla uzun süreli güven ve istikrar anlayışıyla çalışıp ülkemizin ihtiyacı olan dövizi kazanma amacındayız. Siparişlerimiz ağırlıklı olarak pamuklu mamullerden geliyor. Pamuk talebi geçen seneye göre yüzde 110 arttı. Buna karşın elyafın 2 dolara, ipliğin 4 dolara ihraç edildiğini görüyoruz. Halbuki biz işleyip ihraç ettiğimizde bu rakamları 18-20 dolarlara yükseltiyoruz. Hammadde şeklinde ihraç yerine, hammaddeyi hazır giyimde değerlendirerek katma değeri artırabiliriz ve ülkemize daha çok döviz kazandırabiliriz. Türkiye için stratejik öneme sahip hazır giyimde bu durum ihracatı etkiliyor. Hammadde konusundaki sorunun büyümesi enflasyonu da olumsuz etkiliyor. Bu şartlarda hazır giyim ürünlerinde yüzde 50’nin üzerinde fiyat artışları kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. İhracatta hazır giyimin 20 milyar doları, triko özelinde ise 2.4 milyar doları aşması bekleniyor. Tüm dünyada emtia fiyatları dolar bazında yüzde 20 artmışken bizde yüzde 50’nin üzerinde artmış durumda. Pamuk ipliğini uluslararası piyasaya göre daha pahalı alıyoruz. Hammadde bulmakta yaşanan zorluklar, siparişlerde ne yazık ki gecikmelere neden oluyor. Hammaddeye daha çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde pamuk ve pamuk ipliği ihracatında ise yüzde 70 artış var. Üstelik tekstilde rakibimiz olan ülkelere pamuk ipliği ihracatı yapılıyor. Dolayısıyla hazır giyim ihracatçısını rahatlatmak ve ihracatı artırmak için acilen tedbir almak gerekiyor. Hazır giyim en fazla katma değer yaratan sektörlerin başında geliyor. 18 milyar dolar döviz girdisi sağlıyoruz. Pamuk ve pamuk ipliği ihracatına gözetim uygulanmalı ve iplik ithalatında vergi olmamalı. Bunu geçici bir süre de olsa talep ediyoruz. Küresel ticaret savaşında iplik bizim en önemli ağır silahlarımızdan. Bu olmazsa yakalanan önemli fırsatı kaybetmemiz de söz konusu. Gerekli tedbirlerin alınmasını umuyoruz. Daha çok ihracat için hammadde sorunumuzun çözülmesini istiyoruz. Enerji fiyatındaki artışlar ve asgari ücret artışı gibi diğer konularımız da var. Verilere bakınca, enflasyonun yüzde 20 bandına yerleştiği ortada. Çalışanlarımızın hayat pahalılığı ile mücadelesi de önemli. Bu mücadelede onlara destek vermek ve personeli kaybetmemek gerekiyor. Asgari ücretin sigorta ve vergilerinde devletten indirim bekliyoruz.
DÜŞÜK GELİRLİ ÇALIŞANLARA DEVLET DE DESTEK VERMELİ
Hacı Demir-Mali Müşavirlik Meslek Komitesi: Yılın üçüncü çeyreğini de tamamladık. Şirketlerin 9 aylık bilançoları açıklanmaya başladı. İşletmeler döviz kurundan kaynaklı bir vergisel artışla karşılaşacak. Ayrıca stoklu çalışanlarda emtia artışı konusu var. Emtia konusunda maliye idaresinin uygun bir değerlendirmesi olmalı. Yani dövizle iş yapan işletmeleri cezalandıracak bir vergi uygulaması değil, adil bir vergi uygulaması olmalı. Enflasyondan arındırma yöntemlerini maliye idaresi tatbik etmeli. Bu enflasyon ortamında özellikle düşük gelirli çalışanların korunmasına devlet de destek vermeli. Sosyal güvenlik primleri, vergi gibi konularda devletin yapabilecekleri var. Düşük gelirli çalışanların vergisinde indirim yapabilir. Devlet ile sektörler birlikte bu yükü paylaşmalı. Vergi diliminde enflasyon artışının olmamasından dolayı maliye idaresi düşük gelirli çalışanlardan bile yüksek vergi alıyor. Gündemdeki bir başka sorun, bu dönem emlak piyasasında inanılmaz bir kira artışı var. Bu konu insanları doğrudan etkiliyor ve sosyal anlamda çok önemli sorunlara yol açabilir. Emlak piyasasındaki kira artışı sorununa karşılık bunun denetlenmesi ve kontrolün sağlanması anlamında da bir mekanizma olmalı. Bir başka mesele, mevzuat değişikliğinden dolayı özellikle kendi şirketinde sigortalı olan şirket ortaklarının sigorta konusunda yaşadığı önemli bir mağduriyet var. Bu, insanların emeklilik yaşı ve prim gibi koşullarını da olumsuz etkiliyor. Bu konuda haklı bir talep var; çözüm için bakanlığa resmi bir başvuru yapmalıyız. Enerji giderlerinde büyük bir artış var. Dışarda çalışan personelin yemek çeki gideri 25.5 lira olarak uygulanıyor. Çünkü maliye idaresinin kabul ettiği gider bu şekilde. Ancak bu ücret yeterli değil ve çözüm için bir orta yol bulunmalı.
GIDA İHRACATINA GÖZETİM GETİRİLMELİ
Turan Kuytak-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Hazır yemek sanayicisi, temel girdilerin yükselmesi nedeniyle ciddi sıkıntı içinde. Toptancılardan aldığımız ürünlerde fiyatlar 5 kat arttı. Bunların yanında enerji, navlun ve bunun gibi sıkıntılar da sektörümüzü durma noktasına getiriyor. Tüm sektörler gibi gıda sektörü de ürün tedarikinde sıkıntılar yaşıyor. Bunun yanı sıra sektörümüzün ihracata yönelmesi bizi gıda ürünü bulamama konusunda korkutuyor. Çünkü sektör iç piyasanın taleplerini bir yana bırakarak ihracata yöneldi. Bu durumun özellikle ürün bazında kontrol altına alınması lazım, yoksa yakın zamanda bazı gıda ürünlerinin tedariki gitgide zorlaşacak. O yüzden bazı gıda ürünlerinin ihracatına gözetim getirilmeli.
EK GÜMRÜK VERGİLERİNE ÇÖZÜM BULUNMALI
Serdar Keskin- Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi: Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Aziz Atatürk’ü özlemle yad ediyorum. Resmi Gazete’de 18 Nisan’da yayımlanan karar ile yerli üretimin, ithal ürünlere karşı korunmasını sağlamak amacıyla ilave gümrük vergisi geldi. Konuyla ilgili İthalat Genel Müdürlüğü’ne itiraz yazımızı yazdık. 5 Mayıs’ta yayınlanan karar ile ek 30 gün süre verildi. Bu süre verildikten sonra ‘acaba hangi tarihten itibaren 30 gün ek süre verildi’ tartışması başladı. O da çözüldü. Sonra 11 Mayıs’ta Resmi Gazete kararı ile yine ilave gümrük vergisi çıktı ve yayın tarihinde yürürlüğe girdi. Bu konuda da yazımızı yazdık. Cevap olarak ‘vergi alınacak ama ceza kesilmeyecek’ diye cevap geldi. Bir buçuk yılda gümrük ilavelerinde her şeye bir ceza kesiliyor. 5 Kasım’dan önce kesilen cezalar ile ilgili itiraz safhasındayız. Aslında bu konularda bizlerin değil, TOBB ve TİM’in uğraşması gerekiyor. İTO’dan komite kararı çıkarsak, bu sefer de geç kalıyoruz. Bu konuya çözüm lazım.
KAĞIT FİYATLARINDA ARTIŞ, İŞLERDE İSE YOĞUNLUK VAR
Mehmet Develioğlu-Kağıt, Kırtasiye ve Ambalaj Meslek Komitesi: Ben ambalaj işi yapıyorum. Sektörümüzün ekonominin veya sanayi-nin nabzını tutan bir sektör olduğunu düşünüyorum. Tüm sektörleri ilgilendiriyor. Son 2 yıldır kağıt fiyatlarında ciddi farklılıklar var. 2 sene önce 2 TL olan kağıt bugün 10 TL. İthal kağıtta ise yüzde 50 fark var. Bu kadar şey üst üste gelince bütün hammadde girdilerinde artış var. 40 yıldır bu sektördeyim, yine de tarihimin en önemli işlerini şimdilerde yapıyorum. Ürün yetiştiremez pozisyondayız. Ambalaj sektöründe ihracatta ciddi manada artış var. Bu kadar hammaddenin yok olduğu dönemde, nakit finansmanında sıkıntılar olmasına rağmen işler yoğun halde. Ambalaj sektöründe yatırım yapmayı düşünmeyen bir sektör mensubu yok. Makina yatırımına gidiliyor, personel alınıyor. Ama ciddi anlamda ara eleman talebi var.
15 Kasım 2021 Pazartesi
22 Kasım 2024 Cuma
22 Kasım 2024 Cuma
22 Kasım 2024 Cuma
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe