HABER: CANAN BİLGİN

Sesten en az 5 kat hızlı, elektrikle çalışan, üç katlı yeni nesil kapsül uçaklar, hava ulaşımında yeni bir dönem başlatacak.
İsviçre Federal Politeknik Enstitüsü’nün TIR’lardan gemilere aktarılan konteynerlerden esinlenerek geliştirdiği Clip-Air adı verilen yeni uçaklar, hem yolcuların hem de kargonun yolculuk biçimini değiştirmeyi amaçlıyor.

150 YOLCU KAPASİTELİ

Yeni nesil hava aracı ile yolcuların hayatı kolaylaşırken kargo da daha hızlı ve düşük maliyetle taşınacak. Gövde, kokpit ve motorlardan oluşan hava aracında, üç kapsül bulunuyor. Bu kapsüller konteynerler gibi söküp takılabiliyor. Araç, her biri 150 yolcu taşıma kapasitesine sahip bu üç kapsül ile aynı anda uçabilecek. Kapsüllerde de hem yolcu hem de kargo aynı anda taşınabilecek.

Kapsüllerin işletmesi de farklı şirketler tarafından yapılabilecek. Bazı firmalar uçuşa, diğerleri kargoya odaklanabilecek. Yolcular da aynı uçakla uçan üç farklı rakip arasından seçim yapabilecek.

KESİNTİSİZ TRANSFER

Yolcular için biniş süreci çok daha hızlı ve daha az stresli hale gelecek.
Uçuştan önce kapsüllere binebilecekler. Clip-Air projesini yöneten Claudio Leonardi’ye göre yolcular yerel bir otobüs istasyonunda bir kapsüle binebilir; hava ve demiryolu yolculuğunun ardından koltuklarından ayrılmadıkları sürece ülkenin diğer tarafındaki başka bir şehirde uyanabilirler.

RAYLI SİSTEMLERE ENTEGRE EDİLEBİLİR

Havayolu endüstrisi için yeni fırsatlar oluşturan kapsüller, kargonun naklini kolaylaştırmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Kapsüllerin demiryoluna da uyarlanabileceği belirtiliyor.

ALTERNATİF YAKITLAR

Clip-Air’in araştırmacıları, alternatif yakıt olarak biyoyakıt veya likit hidrojen kullanma olasılığını da araştırıyor. Endüstrideki oyuncuların desteğini bekleyen ekip, 10 metrelik drone şeklinde küçük ölçekli bir Clip-Air prototipi yapmaya hazırlanıyor.

SANAL GERÇEKLİK

Havacılık endüstrisindeki en yeni gelişmelerden biri sanal gerçeklik ürünleri. Kuzey Carolina’da bir bilgisayar laboratuvarında tasarlanan uçak kabinlerini test etmek için sanal gerçeklik kullanılıyor. Müşteriler koltuklara oturmaya, başlarının üstündeki dolapları açmaya ve yuvarlanan bavulları koridorun altına çekmeye davet ediliyor. Bu da, tasarım sonlandırılmadan hataların keşfedilip düzeltilmesini sağlıyor.
Her türlü hava ve ışık koşullarında hizmet eden hava sahası personelini eğitmek için de sanal gerçeklikten yararlanılıyor.

Bazı havayolları da, sanal gerçekliğin tüm gösterişli avantajları ile ‘şaşırtmayı’ gelir haline getirmeye çalışıyor. Air Canada, bu ayın başında Londra’da açılan bir kafede, ziyaretçileri sanal gerçeklikte bir Boeing 787 Dreamliner uçuşu izlemeye davet etti.

BİNİŞ KARTI TARİH OLUYOR

Hava yolculuğunda yüz tanıma teknolojisi biniş kartının yerini alacak. Aralık ayında, Los Angeles’tan uçan Lufthansa yolcuları, biyometrik binişle yolculuğa çıkacak. Bu sistemle bir havaalanından içeri girebilirsiniz; biniş kartınızı göstermek zorunda değilsiniz, pasaportu çıkarmanız gerekmeyecek. Bagaj etiketi yok, sıra yok, sadece uçağa doğru yürüyeceksiniz.

Boston’dan Karayipler’deki Aruba Adası’na ve Dominik Cumhuriyeti’ne uzanan iki JetBlue hattında yolcular, biyometrik biniş kullanıyor. Fotoğraflarını çeken ve gümrük veritabanındaki pasaport görüntüsüyle karşılaştıran bir kameranın önünde duruyorlar. Fotoğrafın çekilmesi, iletilmesi ve olumlu geri dönüşü yaklaşık üç saniyede gerçekleşiyor.

VALİZLER ROBOTLARA EMANET

Cenevre’deki Kate adlı robot, kendiliğinden yönlendirilen ve gerektiğinde kalabalık alanlara geçen bir check-in kiosku. Yolcuları check-in’deki uzun kuyruklardan kurtarıyor. Robot Leo ise yolcuların valizlerini taşıyor.

22 Kasım 2017 Çarşamba

Etiketler : Gündem