Haksız rekabette kurum ve kişi de taraf olabiliyor

Giriş: 07.07.2020 - 00:00
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

Haksız rekabet davalarında, taraflar arasında dar anlamda bir ‘rekabet ilişkisi’ olması gerekmediği bildirildi.

Konuyla ilgili makale, ticaret hukuku alanında hakemli bilimsel yayın Regesta’da (İstanbul Ticaret Odası, 2020/1) yayımlandı.

Makaledeki bilgiye göre, rakip olmayanlar da haksız rekabet davalarının tarafı olabiliyor. Bu davalarda dava açabilecek kişiler yönünden üçlü bir ayrım yapılabiliyor.

Buna göre, haksız rekabete maruz kalan kişiler, müşteriler ve odalarla sivil toplum kuruluşları dava açabiliyor.

Dava ise haksız rekabet eylemini gerçekleştiren fail, faili çalıştıran kişi veya basın, yayın, iletişim ve bilişim kuruluşları aleyhine olabiliyor.

MANEVİ ZARAR

Haksız rekabetten kaynaklanan manevi zararın tazmini konulu makalede, “Kişinin itibarına zarar verebilecek haksız rekabet hallerini kötüleme ile sınırlı değildir” denildi. Buna göre, bazı hallerde kişinin itibarından yararlanma amaçlı eylemlerin de kişinin itibarına zarar verebileceği belirtildi. Verilen örnekte de şöyle denildi: “Bir teşebbüsün izni ve uygunluğu olmadığı halde TSE logosunu kullanması hem haksız rekabet teşkil eder hem de Türk Standardları Enstitüsü’nün toplumda oluşturduğu güven ve itibara zarar verir. Dolayısıyla bu tür izinsiz kullanımlar karşısında itibarı zarar gören enstitü, manevi tazminat talep edebilir.”

Diğer yandan manevi tazminatın giderim biçiminin hakim tarafından takdir edileceği kaydedilirken, para ile tazminin şart olmadığı belirtildi.

Yargıtay’ın 2018 yılındaki bir kararında, haksız rekabeti kınayan bir kararın ulusal bir gazetede yayımlanması ve buna ilişkin giderlerin davalıya yüklenmesi şeklindeki ilk derece mahkemesi kararını onamıştı.