Ramazan denilince ilk akla gelen geleneklerden biridir mahya sanatı. Osmanlı'da ilk olarak Sultan 1. Ahmet döneminde Sultanahmet Camii'ne dini sözlerin yazılı olduğu kandillerin asılmasıyla başlayan gelenek, yaklaşık 450 yıldır her Ramazan ayında minareleri süslüyor.

Arapça’da hayat, aynı zamanda da aylık anlamına gelen mahyaların kurulmasındaki temel amaç, insanları iyiliğe ve sevaba yönlendirmek, bunun için de güzel mesajlar vermek. Osmanlı döneminde yağ kandiliyle yapılan mahyalar; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ampul, son dönemlerde ise led ışıklarla aydınlatıyor.

5 OKKA YAĞ

Osmanlı döneminde mahyalar yapılırken önce kareli bir kağıt üzerinde iki minare arasına ipi temsil eden yatay bir doğrunun altına istenilen yazı modeli hazırlanırdı. Bu model üzerinde kandillerin asılacağı noktalar ve bu noktalardan sarkıtılacak uçlarında kandil bulunan düşey iplerin boyu belirlenirdi. Mahyanın kurulması sırasında taşıyıcı ip, minareler arasına gerildikten sonra birbirine olan mesafeleri önceden belirlenen ve bir uçlarına bir makara ile çekilmek suretiyle gerginleştirilirdi. Bu düzene göre hareket ettirilen kandillerin yağı her akşam tazelenip, ortalama 5 okka zeytinyağı tüketilirdi. Mahya ustası bu kandilleri her akşam tek tek yakardı.

HAREKET EDEN MAHYALAR

Sabit mahyalar dışında hareketli olanlar da vardı. Sultan Abdülaziz zamanında Süleymaniye Camii'nin ünlü mahyacısı Abdüllatif Efendi'nin kurduğu, üç panodan oluşan mahya, hareketli olanların en ünlüsüydü. Örneğin Unkapanı Köprüsü ile Azapkapı Camii’ndeki panolar hareketli görüntülere sahipti. Bu panoların ileri geri hareket ettirilmesiyle mahya adeta canlanırdı.

DİGİTAL MAHYA

Bir aylık mahya için 400-500 kandil hazırlanması ayrıca zor ve külfetliydi. Yağın damlatılarak yangın çıkmaması için geniş önlemler alınması gerekiyordu. Elektriğin yaygınlaşması ile birlikte geleneksek mahyalar yerlerini ampullere bıraktı. Daha sonralarında ise led aydınlatmalarla mahyalar dijitalleşti. Geleneksek mahya sanatı teknik olarak değişse de maneviyatı hâlâ devam ediyor.

UNUTTUĞUMUZ MAHYALAR

Mahyalar, sadece Ramazan’da kurulmazdı. Mesela Sultan Abdülaziz, Avrupa seyahatinden döndüğünde, Mustafa Kemal İstanbul'a geldiğinde hoş geldin mahyaları yapılmıştı. I. Dünya Savaşı yıllarında minareleri ‘Hilâliahmer'i unutma, hubbü'l-vatan mine'l-îman, muhacirlere yardım, muhacirîni unutma’ mahyaları da süslemişti.

MAHYACILAR SINAVDAN GEÇİRİLİRDİ

Osmanlı döneminde mahyacı olmak isteyenler, usta mahyacılar ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir jüri tarafından sınavdan geçiriliyordu. Genel olarak ise mahyacılık babadan oğula geçilen bir meslekti.

HOŞ GELDİN YA RAMAZAN

Mahyalarda daha çok Fetih sûresinin ilk âyeti, ‘Mâşallah, Tebârekellah, Bismillâh, Leyle-i Kadir, Hoş Geldin Yâ Ramazan, On Bir Ayın Sultanı’ ve Ramazan'ın son günlerinde ‘El-firâk’ veya ‘Elveda’ gibi yazılar yer alırdı.

07 Mayıs 2020 Perşembe

Etiketler : Gündem