Cuma, 29 Kasım, 2024
HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL
Dünya bilim tarihine adını altın harflerle yazdıran Ali İbn Sina, tıp alanında kendi kendini yetiştirmiş, 16 yaşında tıp otoritelerinin kendisinden fikir aldığı konuma gelmiş, 18 yaşında ise saray hekimliğine kadar yükselmişti. Bu kadar parlak bir ilim geçmişine rağmen hayatında pek çok zorlukla da mücadele eden büyük alim, zindanlarda kalmış, eserleri yakılmış, can güvenliği olmadığı için diyar diyar seyahat etmişti. Katlandığı sıkıntıların ve çabasının sonucu ilimde haklı bir üne kavuşan büyük alim, asırlarca tıp dahil, astronomi, felsefe ve musiki alanında sarsılmaz bir deha olarak anılacak, batı dünyası onun ününün Hipokrat ve Galen’in şöhretini geride bıraktığını itiraf edecekti.
SARAY DOKTORU
Yaklaşık 980 yılında Özbekistan’ın Buhara kentinde dünyaya gelen büyük alim, babasının ilim merakından dolayı küçük yaşlardan itibaren ilim meclislerinde bulunmuştu. Çok erken denilebilecek bir yaşta felsefi konulara aşinalık kazanan İbn Sina, olağanüstü bir zekaya sahip olduğu için söz konusu meclislerde dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Önce Kur’an-ı ezberleyen dil, edebiyat, akaid ve fıkıh alanında da eğitim alan büyük alim; babasından geometri, aritmetik ve felsefe alanında da talime tabi tutulmuştu. Felsefe alanında da birikimini artıran İbn Sina, İslam dünyasında “Eş-şeyhü’r reis” (Şeyhlerin piri) olarak, batı dünyasında ise “Filozofların prensi” diye anılıyordu. Bitmek bilmeyen bir merakı olan İbn Sina, büyük bir hızla hocalarından aldığı eğitimi özümsüyor ve hatta onları bazı alanlarda yetersiz buluyordu. Birbirinden farklı alanlarda çağının en ileri bilgisine ulaşan İbn Sina, kendisini tarihte esas meşhur edecek alan olan tıbba yöneldiğinde henüz 16 yaşındaydı. Kendi tabiriyle 16 yaşında birçok tabibin onu bir tıp otoritesi sayarak bilgisinden faydalandığı bir konuma gelen İbn Sina, 18 yaşında ise saray doktorluğuna kadar yükselmişti. Büyük tabip, filozof ve astronom olan İbn Sina’nın tıp alanındaki büyük bilgisinin önemli bir kısmı saray tabipliği esnasında saray kütüphanesinden faydalanma imkânını elde etmesinden ileri geliyordu.
SÜRGÜN YILLARI
Dönemin Büveyhi hükümdarı tarafından vezirliğe kadar getirilen büyük alimin, ordu içerisinde çıkan bir ayaklanmadan sonra tüm varlığına el konulmuş ve idam edilmesi istenmişti. İbn Sina, daha sonra kendisine düşmanlık besleyen bazı kişiler tarafından Ferdecan Kalesi’ne hapsedildi. Hapis dönemi boyunca çalışmalarından vazgeçmeyen büyük alim, felsefe tarihinde önemli bir yeri olan Hay bin Yekzan isimli kitabını zindanda yazmıştı. Yine zindan dönemi biter bitmez yarım kalan eş-Şifa isimli eserinin mantık bölümünü kaleme almıştı.
HİPOKRAT’I AŞTI
İbn Sina, Avrupa tıp geleneğini de derinden etkilemişti. Batı’da etkisi 17. yüzyıl sonlarına kadar sürmüş ve otoriteler tarafından kendisinin Hipokrat ve Galen’i gölgede bıraktığı itiraf edilmişti. Tıpta bir başucu eseri olarak kabul gören “El-Kanun Fit-Tıbb” isimli kitabı tıpta dengeleri sarsmış ve pek çok yeni bilgiyi tıp literatürüne kazandırmıştı. Büyük alim bu kitapta binlerce çeşit ilacın yapımından bahsetmiş, pek çok tedavi yöntemini de ilk defa ortaya çıkarmıştı.
ADINA KÜRSÜ KURULDU
İbn Sina batı tarafından Avicenna olarak biliniyordu. Büyük alimin eserleri 13. yüzyıldan 17. yüzyılın sonuna kadar üniversitelerde okutulmuştu. 17. yüzyılda ise Vallodolid Üniversitesi’nde İbn Sina adına bir kürsü kurulmuştu. Büyük bilim adamının El-Kanun Fit-Tıbb isimli eserinin Latince tercümesinin kapağında İbn Sina bir tahtta oturmuş olarak gösteriliyor, çevresinde ise tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat ve Galen oturmuş şekilde tasvir ediliyordu. Büyük alimin tasviri hâlâ Paris Tıp Fakültesi’nin büyük dershanesinde bulunuyor.
SAĞLIK TAVSİYELERİ
Tabiplerin piri olarak kabul edilen İbn Sina, henüz o yıllarda günümüzde de geçerliliğini koruyan şu sağlık tavsiyelerini yapmıştı:
ÖLÜMDEN DÖNDÜRDÜ
Büyük bilim adamının tıp alanındaki ünü, dönemin Samani hükümdarını yakalandığı amansız hastalıktan kurtarmasıyla başlamıştı. Onlarca hekime görünen hükümdar, İbn Sina’nın tedavisiyle sağlığına kavuşmuş ve saray hekimliğine kadar getirilmişti.
ANESTEZİ KULLANDI
İbn Sina, henüz 10. asırda ameliyatlarda anestezi yöntemini kullanıyordu. Alkole afyon, sarı sabur, adamotu ve hindistan cevizi katılarak elde edilen bir maddeden bahseden tıp otoritesi, bu yöntemiyle batıya model olmuştu.
MODERN PSİKİYATRİNİN ÖNCÜSÜ
Çağları aşan tıp otoritesinin psikiyatri alanında da önemli çalışmaları bulunuyordu.
Öyle ki, İbn Sina akıl hastalıklarının meşguliyet, şok, telkin ve müzik tedavisiyle iyileştirileceğini belirterek, bugünkü modern psikolojinin kurucusu olmuştu.
15 Kasım 2016 Salı
28 Kasım 2024 Perşembe
28 Kasım 2024 Perşembe
28 Kasım 2024 Perşembe
28 Kasım 2024 Perşembe
28 Kasım 2024 Perşembe