tatil-sepeti

HABER: ADEM ORHUN

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz kararını açıklamasıyla, uluslararası piyasalarda belirsizliğin bir bölümü sona erdi. Fed Başkanı Janet Yellen’in faizi 0.25-0.50’ye yükselttiklerine dair açıklamasının ardından, özellikle para piyasalarında hafif bir dalgalanma olsa da ertesi gün stabilite sağlandı. 2008’den bu yana 0.25’te olan faiz artık adım adım yükselecek.

Bütün dünyanın nefeslerini tuttuğu 16 Aralık’ta faiz artırımı kararını açıklayan Yellen olağanüstü bir dönemin sona erdiğine dikkat çekti. Yellen’in, önümüzdeki dönemde ılımlı faiz artırımlarının uygun olacağı yönündeki ifadesi de bu politikanın geleceğine de ışık tutuyor. Uzmanlar 2016 sonunda faizin ortalama 1.4 civarında olacağını öngörüyor. Bu koşullarda dünya piyasalarının öngörüleri şu noktalarda ağırlık kazanıyor:

AVRUPA’DA DEFLASYON RİSKİ

Amerikan ekonomisi gibi Avrupa, Asya ve genç sanayi ülkelerinin ekonomileri de faiz kararından etkilenecek. Bununla birlikte Avrupa Merkez Bankası (AMB) daha uzun süre ‘neredeyse sıfır faiz’ politikasına bağlı kalacak. Bunun sebebi, Avrupa’da deflasyona sürüklenme endişesi. Diğer sebep ise Euro Bölgesi’ndeki canlanmanın, faiz zammıyla tehlikeye atılamayacak kadar cılız kalması.

EURO UCUZLARSA

Yeni dönemde Euro’nun değer kaybetmesini değerlendiren uzmanlar, ürünlerinin dolar karşılığı düşeceğinden, dolar bölgesine ihracat yapan Avrupa şirketlerinin işine geleceğini savunuyor. Bu görüşe göre Asya ülkeleri arasındaki ticaret de Dolarla yapıldığı için Avrupalı şirketler bu kıtada da fiyat avantajı yakalayacak.

HAMMADDE İHRACATÇILARI

Alman ekonomik analizlerine göre fiyatların düşmesi yüzünden resesyona sürüklenen Brezilya ve Rusya gibi hammadde ihracatçısı ülkeler ABD’deki faiz artışından iki türlü olumsuz etkilenecek. Artan dolar bu para birimi üzerinden işlem gören hammaddeyi ABD dışındaki yatırımcı için kârlı olmaktan çıkaracak. Bu durumda fiyat daha da düşecek ve ihracatçı ülkenin, acilen ihtiyaç duyduğu döviz girdisi azalacak.

SERMAYE GÖÇLERİ

Öte yandan sanayileşmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı da büyük önem taşıyor. Tahminlere göre son geçen iki yıl içinde ‘yükselen piyasalardan’ 15-20 milyar dolar çekildi. Fed’in faizleri artırması bazı ülkeler için olumsuz gidişatı hızlandıracak. Böyle bir durum ise sermayede sıkılık ve ticari himayeciliğin yaşandığı Asya krizini hatırlatıyor. Euro Bölgesi’nin şimdiye kadar doların değerlenmesinden karlı çıktığını belirten uzmanlar, sanayileşmekte olan ülkelerdeki türbülansın Avrupa’yı etkileyeceğine dikkati çekiyor.

TÜRKİYE’DE DÖVİZ POZİSYONU ÖNEMLİ

Dünya piyasalarının yanı sıra Türkiye’de bu gelişmelerden en çok etkilenecek yükselen pazarlar arasında gösteriliyor. Türkiye’deki analistler bu çerçevede küresel piyasalarda genellikle bir rahatlamanın hakim olduğunu belirtirken, bilançoda küçülmenin başlaması durumunda doların eve dönüş sürecinin özellikle gelişen ülke piyasalarını etkileyeceğini vurguluyor.

Para politikaları açısından ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) normalizasyon hamlesi olabileceği belirtiliyor. Kısa vadede TL’de değerlenme öngörülürken, orta vadeli dolar pozisyonlarının korunması tavsiye ediliyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ise Fed’in kararının beklenen bir gelişme olduğunu vurguladı. Davutoğlu “Piyasaların da genel olarak normal karşıladığı bir tablo ortaya çıktı. Bizim piyasalarımızı olumsuz etkileyen bir tepki de söz konusu değil. Merkez Bankamızın daha önce açıkladığı eylem planı, yol haritası çerçevesinde de çalışmalar sürecek. Bu anlamda piyasalarımızın ve halkımızın ekonomimiz bağlamında tedirgin olmasını gerektiren herhangi bir durum da söz konusu değil” dedi.

REFORMLAR ÖNEMLİ

Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan da para politikaları ve sermaye hareketleri açısından yeni dönemde reformların önemine dikkati çekti. Reformların hayata geçirilmesi adına bütün bakanlıkların yoğun bir şekilde çalıştığının altını çizen Elvan, eylem planının hayata geçirilmesi yönünde bürokrasinin de kararlı olduğunu söyledi. Elvan, reformların hayata geçmesiyle Türkiye’nin büyüme potansiyelinin daha da yukarı çekileceğini dile getirerek, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin de kendileri açısından önemli olduğunu kaydetti. Bu noktada planların oluşturulmasında İTO katkıları da dikkati çekiyor.

‘FIRSAT VE İHTİYAT DÖNEMİ’

Dünyada, ekonomisi ilerleyen, iyi durumdaki tek ülkenin ABD olduğunu söyleyen Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim de sermaye göçüne dikkati çekiyor. Fed’in faiz oranlarındaki artışla bağlantılı olarak liderlerin ekonomi ve bütçe planları hakkında çok dikkatli olması gerektiğini belirten Başkan Kim’e göre yapılması gerekenler şunlar:

  • Gelişmekte olan ülkeler artık çok net sinyaller göndermek zorunda.
  • Bu ülkelerde çıkan siyasi belirsizlik borçlanma maliyetlerine etkiler.
  • Ülke içine veya dışına akan para hareketlerine etkisi olacağından politik hedefler üzerinde net olunmalı.
  • İhtiyaç duyulan yapısal reformlar taahhüt altına alınmalı, mali bütçe açıkları kapanmalı.

Uzun zamandır bir çok ülkeden, iş ortamının iyileştirilmesi, eğitime yatırım gibi yapısal reformlar istediklerini belirten Kim’in uyarıları Türkiye’deki reformların da önemini ortaya koyuyor. Başbakan Davutoğlu’nun önceki hafta açıkladığı eylem adımları hem politik taahhütlerin şeffaflığı, hem de atılacak adımların planlı olması, Dünya Bankası Başkanı’nın vurguladığı konularla uyum gösteriyor.

20 Aralık 2015 Pazar

Etiketler : Dünya