HABER: MEHMET ÖĞÜTÇÜ
Manzarayı bugünün verileri ile değerlendirdiğimizde arz bolluğu ve talep çökmesi nedeniyle enerji ve hammadde fiyatları düşüyor. Yakın zamanda da ciddi bir sıçrama yaparak yükselmesi beklenmiyor.
Döngüsel olarak karşılaştığımız ekonomik canlanma, siyasi istikrar, uluslararası yatırım, ticaret ve finans akışları ile doğrudan bağlantılı ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarını şimdiye kadar isabetle öngören bir kuruluş ya da kimse çıkmadı.
Petrolün varili yakın geçmişte 147 doları da buldu, 40 dolara da düştü. Tek bildiğimiz, dünya nüfusunun artışı, tüketim eğilimi yüksek orta sınıfın sivrilmesi, kentleşmenin hız kazanması nedenleriyle tüketimin daralmayacağı. Bu tespitten hareketle fiyatların kuzey istikametinde çıkacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor.
UCUZ PETROL KALMADI
Bizim yaptığımız bir hesaba göre petrol fiyatları 60 doların altında kalırsa dünya arzında yüzde 7.5 civarında bir azalma meydana gelecek. Bazı bölgelerde çıkartma maliyeti ucuz olduğu için (mesela Kuzey Irak’ta üretilen petrolün maliyeti 3 doları geçmiyor) böylesi düşüş üretimi ciddi etkilemeyebilir ama özellikle açık denizlerde ve yüksek değerli piyasalara girişi sınırlı kara coğrafyalarındaki üretimin maliyeti yüksek. Nitekim, uluslararası şirketlerin çoğu uzun vadeli ve büyük çaplı petrol yatırımlarını durdurma kararı aldılar. Son 1 yılda dünyanın en büyük 60 petrol şirketinin toplam değerinden 265 milyar dolar silindi gitti. Bu nedenle kârlı olabilmesi ve devam edebilmesi için fiyatların belli bir düzeyde (en azından 70-80 dolar aralığında) olması gerekiyor.
Dünyada petrol sıkıntısı yok; sadece ‘ucuz petrol’ kalmadı. Fiyat düşüyor ama arzı artırmak, kapasiteyi güçlendirmek istiyorsanız zorlu coğrafyalara gideceksiniz. Mevcut düşüş daha da devam ederse orta ve uzun vadede arzda ciddi sıkıntı ortaya çıkaracak. Oysa talep artışı durmadı, özellikle Asya-Pasifik ekonomilerinde hep kuzey istikametinde yükseliyor.
İRAN PİYASAYI ALT ÜST EDEBİLİR
Yüzyılın ortasına doğru iki katına çıkacak toplam talep. Suudi Arabistan, hem OPEC’deki diğer üreticilere hem de ABD, Rusya ve İran’a meydan okuyor. Fiyatta kazanım elde etmektense piyasadaki payını korumak istiyor. Bu nedenle çok ciddi iskontolarla Çin’e, Kore’ye, Japonya’ya, Hindistan’a petrol satıyor.Üretimi kısma çağrılarına kulağını tıkıyor.
İran’ın yeniden piyasalara giriş imkanı doğması da hem ticari hem de siyasi sebeplerle Riyad’ı kaygılandırıyor. Eğer yaptırımlar kalkarsa, İran piyasaları alt üst edebilir. Aynı şekilde Irak’ın 3 milyon varile yakın üretimi var. Hedefi 2022’ye kadar 10 milyon varile çıkmak ama bu mevcut siyasi ortam ve yatırım çekme güçlüğü dikkate alınırsa oldukça iyimser görünüyor.
Petrolün ‘yeni kralı’ olarak Amerika’nın tahta çıkması, köklü reformlarla birlikte PEMEX (Petroleos Mexicanos - Meksika Petrolleri Şirketi) üretimde muazzam artış sağlanması, Hugo Chavez sonrasında Venezuela’nın canlanması ve Brezilya’nın Santos havzası sayesinde dünya petrol arzı şişmeye başlıyor.
ÇİN İTHALATI DÜŞÜRDÜ
Oysa talep şimdilik aynı hız ve ölçüde artmıyor. Çünkü dünyada talebi büyük oranda tetikleyen Çin ve Hindistan eskisi kadar petrol ithal etmiyor. Gerçi iskontolu fiyatla Suudi Arabistan’dan ve diğerlerinden büyük miktarda petrol alıyor, bunları kötü günler için stratejik rezerv olarak depoluyor ama genel manzara arzın bollaşıp talebin azaldığı yolunda.
Petrol fiyatlarındaki yükselişi farklı komplo teorileri ile izah edenler de var. Özellikle de Suudilerin bunu İran’ın burnunu sürtmek için yaptığı ileri sürülüyor. Yine ‘Suudiler ve Körfez’deki müttefikleri, Amerika’da kaya gazının tırmanışa geçip ciddi biçimde pazar payı elde etmesini önlemek için fiyatları düşürüyorlar’ yorumu da var. Petrol fiyatı 60 doların altına düştükten sonra kaya gazını çıkarmak pek ekonomik değil. Washington’un da ekonomisine petrol ihracına göbeğinden bağlı Rusya’nın burnunu sürtmek istediği söyleniyor.
Petrol üretimi düştüğünde sonucunu biliyoruz. 1970’lerdeki petrol şokunda yüzde 50’lik üretim düşüşü fiyatı 4’e katlamıştı. Aynı şekilde birkaç yıl önce Kaliforniya’da doğalgaz üretimindeki yüzde 5’den az bir düşüşün fiyatlara yansıması yüzde 400 olmuştu. Bunlar geçici şoklardı. Geleceğin petrol şokları bu kadar kısa süreli olmayabilir.
FİYATLARIN YÜKSELİŞİ DE SORUN, DÜŞÜŞÜ DE…
Bizim gibi petrol ithalatına bağımlı, onun türevlerini de yoğun kullanan ihracat pazarları genellikle enerji kaynak sahibi olan ülkeler için fiyatların yükselişi de sorun, düşüşü de. Bu hızlı iniş-çıkışlar sanıldığı kadar bizim gibi ülkelerin pek menfaatine değil. “30 dolara düşsün, böylece cari açığımız azalır” diye sevinmenin anlamı yok. Çünkü 6 ay sonra tekrar olmadık rakamlara fırlayınca ekonomide ciddi dengesizlik ve dalgalanma oluşturuyor. İhracat yaptığımız, petrol üreticisi olan ülkelerin durumunun kötüleşmesi bizi de sıkıntıya düşürüyor. Bu ülkelerde enerji fiyatlarındaki düşüş nedeniyle gelirler azaldığında meydana gelecek daralma ve çalkantılar hiç kuşkusuz bize de yansıyacak. Sosyal patlamalar, jeopolitik gerilimler, üretim düşüşleri de olumsuz etkileyecek.
JEOPOLİTİK HESAPLAR DA VAR, KUR MANİPÜLASYONU DA…
Petrol fiyatlarındaki keskin düşüş ve çıkışların tarihi perspektifine bakarsanız bu döngünün çok uzun sürmediğini görebilirsiniz. 1985-86’da, 1991-92’de, 2000-2001’de ve özellikle 2007-2008’de petrol fiyatları yaklaşık 6-9 aylık bir dilimde ya yarı yarıya düştü ya da çıktı. 6 yıl önceki fiyat krizinde de 150 dolardan 75 dolar aralığına inmişti. Şu anda ise petrol fiyatının 115 dolardan 40 dolarlara düşmesi 6 ayda gerçekleşti. Yani çok sert bir düşüş oldu. Ve hâlâ devam ediyor. Geçmişteki örneklere bakarsak, bu tür keskin düşüşlerin ardından hızlı bir yükselme yaşandığını görüyoruz. Önümüzdeki bir yıl içinde 60-70 dolar düzeyine çıkması şaşırtıcı olmaz. Keşke petrol fiyatları, sadece basit bir arz-talep dengesine dayansaydı; o zaman işimiz kolay olurdu. Ama işin içinde jeopolitik hesaplar da var, bankaların müdahalesi ve döviz kurları manipülasyonu da var. Dünyada petrol alışverişinde para birimi olarak ruble, yuan ve Euro için çaba gösteriliyorsa da hâlâ dolar geçer akçe. Bu nedenle ülkeler yüksek oranlarda dolar rezervleri bulundurmak zorunda.
PETROLDEN SONRA KAYA GAZI REKABETİ
Talebin yanısıra arz da sürekli artıyor, yeni bulunan kaynaklar ve teknolojiler bolluk oluşturuyor. Dünya petrol rezervlerinin hâlâ yüzde 80’i OPEC dünyasında olmakla birlikte üretiminde OPEC ülkelerinin payı toplamda azaldı; yüzde 43’e düştü. ABD, Rusya ve diğer OPEC üyesi olmayan ülkelerdeki üretim artışı ile bu payın daha da azalacağını söyleyebiliriz. Eskiden doğalgazda Rusya, petrolde Suudi Arabistan at başı gidiyordu. Ama ABD muazzam bir hamle yaparak şimdi hem petrol hem de gazda dünya birincisi olma yolunda. Bu arada hiç hesapta olmayan kaya gazı, kaya petrol, tight, ağır petrol gibi “Petrol daha kaç yıl gidecek?” sorularını geçersiz kılacak yeni kaynaklar çoğalmaya başladı. Özellikle Kanada bu alanda öne çıkıyor. ABD ve Venezuella da öyle. Daha Arktık bölgesindeki dünya toplam petrol ve doğal gaz rezervlerinin üçte biri civarındaki rezervleri hesaba katmadık bile. Aynı şekilde zengin potansiyeli olan İran, Irak, Türkmenistan henüz tüm güçleriyle uluslararası piyasalara giremediler. Tabii ki bunlar ancak petrol fiyatları belli bir seviyenin üzerindeyken harekete geçirilebilecek kaynaklar.