Perşembe, 05 Aralık, 2024
Sayısı ve gücü çok zayıf olan özel şirketleri desteklemek amacıyla finansman ve teşvik uygulamaları yürürlüğe konuldu. 1920’lerde birkaç düzine olan özel şirket sayısı, bugün binlercesi küresel pazarda olmak üzere 1.8 milyona ulaştı.
HABER: ADEM ORHUN
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi için süratle harekete geçildi. Ancak bundan önce de fabrika üretimine geçme çabaları olmuştu. Çünkü, 19. yüzyılda müteşebbis sınıfın çok zayıf olmasının zararları görülmüştü. Bu durumu düzeltmek için atılan adımlardan biri, 1913 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Muvaffakatı oldu. Bu yasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1927’de çıkardığı Teşvik-i Sanayi Kanunu’na temel oluşturdu. Ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarında üretimi köylünün tarımsal üretimiyle sınırlı olan memlekette 10 üzeri çalışanı olan şirket sayısı düzinelerle ifade ediliyordu.
MOTOR GÜCÜ
1927 yılında yaptırılan sanayi sayımına göre mevcut 65 bin 245 ‘işyerinin’ yüzde 80’inde çalışan işçi sayısı 3 veya daha azdı. 50 kişinin üstünde işçi çalıştıran işletme sayısı sadece 321’di.
Motoru olan işletme sayısı 2 bin 822 olarak belirlenmişti. Bunların toplam gücü ise 163 bin beygirdi. Halbuki 1925’te Almanya’da sanayide motor gücü 18 milyon beygirin üzerindeydi.
Yine 1927 yılına göre 65 bin 245 işyerinin toplam gayri safi üretim değeri 432 milyon lira olarak hesaplanmıştı. Bu da işyeri başına ortalama 6 bin 900 liralık gayri safi üretim değerine denk geliyordu.
1923-1932 yılları arasında özel sektör ve sermaye birikimi oluşturulmasına yönelik politika uygulandı. 1925 yılında, Türkiye’de şeker fabrikaları kuracak şirkete, üretim tekeli ve çeşitli ayrıcalıklar tanındı. Fakat sonuç, devletin beklentilerinin çok altındaydı. 1932 yılında bu politika terkedildi ve 30’lu yıllarda sanayi yatırımlarının çoğunu kamu yaptı.
MÜBADELENİN ETKİSİ
Nüfus mübadelesi sonucunda Rum ve Ermenilerin yurdu terk etmesiyle sanayi ve ticaret alanında büyük boşluklar meydana geldi. Bu da Türkiye’deki müteşebbis sayısını azalttı. Bu gelişme, Türk müteşebbis-lerin sayısının artmasına yol açtı.
Bu arada Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı da (1934-1938) uygulamaya kondu. Böylece, sanayi sektörünün milli gelirdeki payı 1927’de yüzde 10 iken, 1938’de yüzde 16’ya yükseldi.
50’lere kadar sanayi sektöründe devletçilik politikası yoğun şekilde uygulandı. Devletçilik döneminde sanayi işletmelerinin yüzde 44’ü tarıma dayalı, yüzde 23’ü ise dokuma sanayisiydi. Özel sanayi işletmeleri, dönemin KİT’lerinden farklı olarak küçük ölçekliydi.
MÜDAHALE ŞİKAYETİ
Bu dönemde özel girişimcilerin en önemli şikayet konusu, devlet müdahalelerinin sınırının belirli olmamasıydı. İş adamları, devlet müdahalesinin derecesini sorgulamaktan çok, özel sektöre ayrılmış olan alanda yeni güvenceler aradı.
1931-50 döneminde toplam 216 işletme kuruldu; bu yatırımların 206’sı sanayi sektöründe gerçekleştirildi. 50’ye kadar olan dönemde özel girişimcilerin kârları sanayiden çok ticaretten elde edildi.
1960 ihtilalinden sonra, 63-67 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı açıklandı. Planda ‘Özel teşebbüsün, gösterilen yatırım tahminlerinin altına düşmemeye gayret etmesi beklenir. Bu yoldaki gayretler bütün imkanlarla desteklenecektir” denildi. Böylece 1963’te iç pazara yönelik sanayileşme politikaları uygulanmaya başladı. Bu durum tarım sektörünü ikinci plana kaydırdı.
TÜKETİM MALLARI
Ancak Türk ekonomisinde halen tüketim malları üreten sektörler hakimdi. 1963’te üretimin yüzde 76’sını tüketim malları, yüzde 13’ünü hammadde üretimi ve yüzde 11’ini yatırım malları oluşturdu.
70’li yıllar, ekonomideki dalgalanmaların da etkisiyle siyasi çalkantılarla geçti. Türkiye içe dönük sanayileşme modelini uygulamaya çalışmış, ancak bu sanayi ihracata yönelik değil, daha çok iç tüketime yönelik olmuştu.
80’LERDEKİ DEĞİŞİM
1980 yılı, Türkiye için milat niteliği taşıyordu. 1960’lı yıllardan beri kullanılan ithal ikame politikasından vazgeçildi ve liberalleşen dünya düzenine ayak uydurarak 24 Ocak 1980 Kararları alındı. Bu kararlarla kamunun müdahaleci yapısından vazgeçildi.
ÖZELLEŞTİRMELER
Öte yandan, 80’lerde halka arz yöntemiyle başlayan özelleştirmeler de firmaları etkiledi. 2001 sonrasında birçok tesis, özel şirketlere geçti.
Cumhuriyet’in 80’inci yılı, siyasi ve ekonomik yapıda büyük değişiklikler yaşanmaya başlandığı bir dönemin başlangıcı oldu. Sonraki yıllarda dış ticaret erbabının faaliyetleri olağanüstü seviyede artarken, 2010 yılında TOBB’a üye şirket sayısı 1 milyona ulaştı.
2020’lere geçilirken, teknoloji ve iletişim imkanlarının kullanımına dayalı yeni bireysel girişimler hız kazandı. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında şirket sayısı 1 milyon 800 bine ulaşırken, teknoloji, girişimcilerin sayısını her geçen gün artırıyor. 2023 yılında artık her ay 10-15 bin yeni şirket kuruluyor. İstanbul’da bu rakam zaman zaman 5 bin oluyor.
Bu gelişmeler, içinde teknoparklar, kuluçka merkezleri, startup geliştirme merkezlerinin yanı sıra e-ticaret ve e-ihracat imkanları, şirket sayısını ve müteşebbis kavramını radikal şekilde değiştirebilecek yeni bir dönemin kapısını açtı. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında her girişimci fikirlerini çok daha kolay bir şekilde ticarileştirebilecek imkanlara sahip. Ticarette yeni bir çağ başladı…
SANAYİLEŞME ADIMLARI AĞIR AKSAK
TOBB’un yayınlarına göre GSMH’nin sektörel dağılımında şunlar dikkat çekiyor:
Aradaki yaklaşık 20 yılda sanayi sektörünün payı yüzde 13 ila 16 arasında değişti. Yani Türkiye, Cumhuriyet’in 27’nci yılında hâlâ sanayileşmiş bir ülke görünümü arz etmiyordu. 50’lerde özel işletmelerin birçoğu, KİT’lerin ürettiği ucuz malları piyasada dağıtarak ticari gelir elde ediyordu.
1927 sanayi sayımına göre 50 kişinin üstünde işçi çalıştıran işletme sayısı: 321
1923’ten önce Teşvik-i Sanayi Muvaffakatı’ndan yararlanan işletme sayısı: 341
1932’de yeni Teşvik-i Sanayi Kanunu’ndan faydalanan işletme sayısı: 1473
30 Ekim 2023 Pazartesi
04 Aralık 2024 Çarşamba
04 Aralık 2024 Çarşamba
04 Aralık 2024 Çarşamba
04 Aralık 2024 Çarşamba
04 Aralık 2024 Çarşamba