tatil-sepeti

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19, bazı alışkanlıkların tamamen yok olmasına, bazılarının gözden geçirilmesine, bazılarının da unutulmuş köşelerinden yeniden çıkartılmasına vesile oldu. Dışarıda sosyalleşme imkânından bir süreliğine yoksun kalan insanlar, sanal ortamlarda daha fazla vakit geçirmeye başladı. Bu dönemde sanal sosyalleşmenin yanında ağırlıklı olarak 1970’li yıllardan 90’lara kadar sosyalleşmenin adı olan balkon sosyalleşmesinin de tarihin tozlu sayfalarından çıkması bekleniyor. İşte ‘yalnızca iki dakikalığına hava alınacak’ mekânlar olmaktan çıkması öngörülen balkonların seyr-ü seferi…

ÜSTÜ KAPALI BALKON

Osmanlı zamanında geleneksel Türk evlerinde balkon kültürü cumba kültürü ile eşdeğerdi. Mahremiyete oldukça önem verilen geleneksel Osmanlı evlerinde cumbalar; üç tarafı camla çevrili ve önlerinde kafes bulunan çıkmaları ifade ederdi. Bir nevi üstü ve yanları kapalı balkon konumunda olan bu cumbalar, Osmanlı evlerinin sokakla kurduğu bağın bir sembolüydü. Cumbalar, bazen sokaktan geçenleri rahatça izleyebilmek bazen de içlerinde bulunan sedirlerde çay ve kahve içip vakit geçirmek için birebirdi.

SOKAĞIN SÜSLERİ

Genellikle evin hanımının gündelik kıyafetleriyle sokakla bütünleşebileceği bir alan olan cumbalar, çocuklar için de önemli bir oyun alanı olma özelliği taşıyordu. Osmanlı’nın ilk balkonları konumundaki bu tarihi çıkmalar, aynı zamanda sokakların da bir süsü niteliğindeydi. Zira bu kapalı balkonların pencere kenarlarını çeşit çeşit çiçekler süslerdi. Ancak 1859 yılında yürürlüğe giren ‘Sokaklara Dair Nizamname’ ile sokak üzerine yapılan çıkmalara çiçek saksısı ve sandık konması olası bir kazayı önlemek için yasaklandı. Ayrıca yangınlarla başı sık sık dertte olan İstanbul’da, sokakları daraltacak ölçüde üstü kapalı balkon yapılması da yasaktı.

GELİRİ YÜKSEK AİLELER

O yılların imar kanununa göre üstü kapalı balkonlardan fazladan vergi alındığı için genellikle maddi durumu iyi olan aileler evlerine cumba ekliyordu. Ayrıca bazı konaklarda üstü açık balkonlara da rastlanıyordu. Böyle balkonlar özellikle üst gelir grubuna ait yalı ve konak gibi yapılarda yer alıyordu. İngiltere’nin Osmanlı büyükelçisinin eşi olarak 1716-18 yılları arasında İstanbul’da kalan Mary Wortley Montagu, böyle evleri üst tabakaların evi olarak nitelendirerek, evin dışarıyla bağ kurma mekanını, “Evin birinci bölümünde çepeçevre açık bir balkon var ve bu balkonlardan bütün odalara girilebiliyor” şeklinde anlatıyordu.

İLK TANIŞMA

Balkon kültürü ile ilk tanışma, 19. yüzyıldaki değişim dönemine rastlıyor. Özellikle Tanzimat sonrası batılılaşma ile Osmanlı mimari kültürüne apartmanlar girdi. İlk etapta Galata-Pera civarında ikamet eden Levantenler tarafından inşa edilen apartmanlar, ileriki yıllarda Osmanlı’nın mahremiyet yüzünün de dönüşmesiyle yaygınlaştı. Sokakla iletişimi eski Osmanlı evlerine göre kısıtlı olan bu mimari yapılarda, balkonlar sokağa ulaşmak için bir bağlantı noktası olarak kullanılıyordu.

ZİRVEYİ GÖRDÜ

Köyden kente göçün arttığı 1950’li yıllardan sonra süregiden mimari değişim, 19617de yapı kanununda gerçekleşen düzenleme ile en üst sınıra ulaştı. Zira söz konusu sene, yap-sat modelinin benimsenmesi için yasal bir düzenleme gerçekleşti ki, bu da müteahhitlik anlayışının doğmasına vesile oldu. Daha çok katlı yapılar inşa edildikçe her bir daireye sokakla bağ kurma hakkı olarak balkonlar da yapıldı. Balkon kültürü, özellikle 1970’li yıllarda zirveyi yaşadı. Söz konusu dönemde balkonlar, dostları ağırlayan, içine bir salıncak kurup çocukları eğlendiren, geceleri sıcaktan uyunamadığında içine bir döşek atılıp yatılan, evin hanımı tarafından bir ormana dönüştürülen, karşı apartmandaki komşu ile sohbet edilen bir mekân olarak gündelik yaşam kültürünün bir parçası oldu.

KÜÇÜK DE OLSA

Balkonlar son yıllarda küçük evlerin inşa edilmesiyle yavaş yavaş nitelik değiştirmeye başladı. Balkonlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hâlâ çok geniş ölçüde inşa edilmeye devam etse de İstanbul gibi büyük şehirlerde yalnızca küçük bir sandalyenin sığabileceği büyüklüğe indirgendi. Buna rağmen emlak ve pazarlama şirketlerinin yaptığı araştırmaya göre Türk halkının yüzde 80’i “Balkondan vazgeçmem” diyor.

SICAK YERLERDE

Türkbalkon kültürünün başlangıcı sayılan cumbalar, bazen üstü açık olarak tam bir balkon şeklinde inşa ediliyordu. Özellikle sıcak yerlerde üstü açık olarak inşa edilen bu yapılar gezemek olarak da adlandırılıyordu. Çamaşır asmak veya yiyecek kurutmak için de kullanılan bu gezemekler, hava ve güneş ışığını rahatça alabilmeleri için ahşap veya demir parmaklıklarla çevriliyordu.

KONUTLARDA İLK BALKONLAR

Türkmimarisinde ilk balkonun ne zaman yer aldığı hakkında net bir bilgi bulunmasa da konak ve yalıların haricindeki ilk balkonlara toplu yerleşimin başladığı yıllarda rastlandığı söylenebilir. İstanbul’un artan konut ihtiyacını karşılamak için 1875’te Beşiktaş’ta inşa edilen sıra evlerde, üstü açık balkonlar yer alıyordu.

15 Nisan 2020 Çarşamba

Etiketler : Gündem