Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’nin bir insan selini andıran omuz omuza kalabalığı, Tünel Meydanı’na yaklaştıkça seyrelir. Bu kalabalıktan tamamıyla uzaklaşmak isteyenleri, az ileride sokağa açılan zarif cümle kapısıyla Galata Mevlevihanesi bekler. Şehrin bu huzurlu köşesinde, telaş yerini sükûnete bırakır.İstanbul Köşe Bucak’ta, yılın ilk gezintisini Galata’ya yapıyor ve bölgenin en etkileyici yapılarından biri olan Galata Mevlevihanesi’ni yakından tanıyoruz.
ŞEHRİN İLK MEVLEVİHANESİ
Kule Kapısı Mevlevihanesi ya da Galipdede Tekkesi adlarıyla da anılan Galata Mevlevihanesi, Beyoğlu’ndaki en önemli Osmanlı eserlerinden biri. İstanbul’un da ilk mevlevihanesi. II. Bayezid zamanında 1491’de Bosna Beylerbeyi İskender Paşa’nın o dönem kırlarla, korularla çevrili arazisine inşa edilir. Kurucusu ve ilk şeyhi Afyon Mevlevihanesi’nden gelen Sultan Divani adıyla tanınan Mehmed Semai Dede’dir.İnşa edilmesinden 18 yıl sonra meydana gelen ve ‘Kıyamet-i Suğra’ yani ‘Küçük Kıyamet’ diye adlandırılan 1509 İstanbul depreminde hasar gören mevlevihane, uzun ömrü boyunca defalarca onarılır. Yüzyıllara yayılan bir süreçte yaşadığı pek çok değişiklikle büyük bir külliyeye dönüşür.
SULTAN SELİM’İN SIĞINAĞI
Mevlevihane yapılarının bilinen ilk onarımı, 1650’de Tersane ve Matbah Emini İsmail Ağa tarafından yaptırılır. İkinci onarım, 1765 Büyük Tophane yangını sonrası gelir ve bu tamiratın hamisi Sultan III. Mustafa’dır. Bir sonraki inşa faaliyeti, mevlevihanenin en meşhur şeyhi Şeyh Gâlib döneminde Sultan III. Selim’in desteğiyle olur. Şeyh Gâlib ile hünkâr dosttur. Sultan, saraydan sık sık kaçarak musiki ve şiir iklimine sığındığı mevlevihaneye, bu tamiratın yanısıra bir sultan mahfili ve bir şadırvan hediye eder. 19. yüzyılda Sultan II. Mahmud ve ardından Sultan Abdülmecid dönemi onarım faaliyetleriyle mevlevihane son halini alır. Semahane, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve hünkar mahfili, harem dairesi, kütüphane, sebil, muvakkit-hane, mutfak, türbeler ve hazireden oluşan mevlevihane yapılarının bazıları ise zaman içerisinde kullanılmadıkları için yıkılır, günümüze ulaşamaz.
SEYYAHLARI AĞIRLADI
Zamanla değişen sadece külliye yapıları değildir. Galata Mevlevihanesi’ne bir inziva yeri karakteri kazandıran yeşilliklerle çevrili arazisi yıllar içinde bu özelliğini yitirir ve yapılar 19. yüzyılda Pera’nın Avrupai tarzda inşa edilmiş mahalleleriyle kuşatılır. Galata Mevlevihanesi, o dönemde İstanbul’u ziyarete gelen, Pera’da yaşayan ya da konaklayan yabancıların ve seyyahların değişmez ziyaret noktalarından biri olur. Pek çok seyahatnamede yapının ve içindeki yaşantının renkli tasvirlerine yer verilir.
MÜZE ZİYARETE AÇIK
Mevlevihane, 27 Aralık 1975’ten günümüze ‘Divan Edebiyatı Müzesi’ olarak hizmet verip yerli yabancı pek çok misafiri ağırlıyor. Müzenin ana sergi mekanı son olarak2005-2009 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilen semahane binası. Ayrıca külliyede 2009-2011 yılları arasında gerçekleşen onarımlarda Said Efendi Türbesi, Şeyh Gâlib Türbesi, başta olmak üzere çeşitli binalar restore edildi, Galata Mevlevihanesi, 21 Kasım 2011’de yeniden ziyarete açıldı. Müze, pazartesi günleri hariç haftanın her günü açık.
MEVLEVİHANENİN ÇEKİRDEĞİ SEMAHANE
Mevlevihanenin çekirdeğini semahane binası oluşturur. İki kat boyunca yükselen sekizgen bir prizma biçimindeki semahanede, Abdülmecid döneminde yapılan son onarımın eklektik zevkini yansıtan mimari detaylar ve süsleme öğeleri dikkatinizi çekecek. Dönemin süsleme modasını, sema alanının tavanında ve mihrap nişindeki kalem işlerinde, etrafını kuşatan ahşap sütunların, duvarların üzerindeki somaki taklidi boyalarda göreceksiniz. Günümüzde haftanın belirli günlerinde müze ziyaretine ek olarak ayinlerin gerçekleştiği semahane, mimari detayları, süsleme programı ile oldukça çarpıcı bir yapı. Şeyh Gâlib Türbesi ve Halet Efendi Türbesi de ziyarete açık.