tatil-sepeti

HABER: SOYHAN ALPASLAN

Fotoğrafçılık sektörünün önde gelen isimlerinden Turan Kocaalp, 1964 yılında Erzincan’da doğar. Biri kız, bir erkek iki çocuklu Mahanur ve Dursun Kocaalp çiftinin büyük çocuğu olarak ailenin yükünü taşımak görevi ona kalır. Çünkü Kocaalp daha 5 yaşındayken babası Almanya’ya çalışmaya gider.

Babanın yanında iki yıl geçiren aile üyeleri 1983 depreminden sonra Erzincan’ı geride bırakıp İstanbul’a yerleşirler. Turan Kocaalp, inşaat teknik yüksekokulu için iki yıl ailesinden uzak kalır. Annesini, kız kardeşi Nuran’ı ve halasını yalnız bırakmak istemediği için hafta sonlarını onlarla geçirir. Okul sonrası yaklaşık iki yıl inşaat sektöründe çalışan Turan Kocaalp 1988 yılında evlenir.

FOTOĞRAFIN KALBİ HEP SİRKECİ’DİR

Kocaalp’i Pınar ve Aziz Murat isimlerinde iki evlat sahibi yapacak evlilik iş hayatının akışını da değiştirecektir. Saliha Hanım Erzincan’ın usta fotoğrafçılarından Ahmet Bal’ın yeğenidir. Ahmet Bal da aynı zamanda Turan Kocaalp’in amcasıdır. Soyadı kanunu sırasında ayrı soyadlar alan 6 erkek kardeşin torunlarıdır Turan ve Saliha.

Kayınbiraderleri Muzaffer ve Yusuf Bal, Turan Kocaalp’e Eminönü’nde birlikte fotoğraf malzemeleri dükkânı açmayı teklif ederler. Sektörün Türkiye’deki merkezi Sirkeci’deki Hacıyakup Han’da bulunan Bal Fotoğrafçılık isimdeki dükkânlarını 1989 yılında açarak işe koyulurlar.

PEYNİR EKMEK GİBİ FİLM SATARLAR

Klasik fotoğraf makinelerinin vazgeçilmezi makara film ve fotoğraf baskı kâğıdında piyasanın en güvenilir ve en bilinen esnafı arasına yerleşirler. Makara filmleri peynir ekmek gibi sattıkları, hatta müşterinin sipariş sırasına girdiği 1990-2000 yılları arasında iyi iş yaparlar. 2000’li yıllarla birlikte dijital fotoğraf makineleri dönemi başlar. Fuji filmin ilk dijital bayiliğinden sonra Turan Kocaalp Anadolu’ya servise çıkan ilk sektör mensuplarından biri olur.

Hızla büyüyen dijital fotoğraf piyasası sektördeki büyük değişimlerin habercisidir. Sirkeci’deki dükkânların sattığı ürünler değişmeye başlar. Makara filmlerin yerini hafıza kartlar alır, ürün sayıları ve talep azalmaya başlar.

RAFLAR DEĞİŞİYOR

Kocaalp ve kayınbiraderler de bu değişimden nasiplerini alırlar. Raflardan fotoğraf makineleri kalkar, makara filmlerin sayısı yok denecek kadar azalır. Hafıza kartı, fotoğraf albümü, üstüne baskı yapılan tişört ve kupa ticareti yapmaya başlarlar. Kocaalp, sektöre can verecek projeler için Meclis Üyesi olduğu İTO Fotoğrafçılık Meslek Komitesi ile çalışmalarına hız verir. Turan Kocaalp, Sirkeci’deki dükkânlarında İstanbul Ticaret’e hayatını anlattı.

LİSEDE İYİ BİR SPORCUYDUM
Turan Kocaalp kimdir?

1964 yılında Erzincan’da doğdum. Bir kız, bir erkek iki kardeşin büyüğüyüm. Babam Dursun Kocaalp Erzincan’da minibüs şoförlüğü yapıyordu. Ben beş yaşındayken Almanya’ya çalışmaya gitti. Biz de 1973-1975 yıllarını Almanya’da geçirdik. İlkokul üçte okurken mart ayında Almanya’ya gittik. Almanca bilmediğim için beni birinci sınıftan başlattılar. Orada 2 yıl okuduktan sonra 1975 yılında Türkiye’ye döndük ve tekrar ayrıldığım üçüncü sınıftan öğrenimime devam ettim. Almanya’da oturduğumuz yerde Türk yoktu, Alman okuluna gittiğim için Türkçem zayıflamıştı. Döndüğümüzde okulumda zorlanmıştım. Arkadaşlarım teneffüsteyken, ben dersi kitaptan deftere geçirmeye çalışıyordum. Orada komşumuz olan Alman ailenin oğlu ile hâlâ sosyal medya üzerinden görüşüyorum.

Kardeşim Türkçe’den daha iyi Almanca öğrenmişti. Lisenin futbol, voleybol ve koşu takımındaydım. Erzincan’da amatör lisanslı olarak futbol oynadım. 1983 yılında liseyi bitirdim ve İstanbul’a geldik.

DEPREMDEN SONRA İSTANBUL’A GELDİK
İstanbul’a neden geldiniz?

1983 Erzincan depreminde evimiz hasar aldı. İstanbul’da da bir evimiz vardı. Annem, kardeşim, halam ve ben birlikte İstanbul’a gelme kararı aldık. 1984 yılında Trakya Üniversitesi Kırklareli Meslek Okulu İnşaat Bölümü’nü kazandım. Mezuniyetten sonra staj yaptığım yüksek mühendis ve mimar Dündar Ercan’ın firmasında çalışmaya başladım. 1988 yılında fotoğrafçılık sektörüne girdim.

MEMLEKETLİLERİM FOTOĞRAFÇIYDI
Fotoğrafçılık sektörünü seçmenizin sebebi neydi?

Toptan fotoğraf malzemesi satan bir arkadaşımın yanında kısa süreli iş deneyimim olmuştu. 1988 yılında Saliha Hanım ile evlendim ve kayınbiraderlerimle birlikte 1989 yılında çalışmaya başladım. Fotoğraf malzemeleri sektörünün yüzde 70’ine Erzincanlılar hakimdi. Kayınbiraderlerim Muzaffer ve Yusuf Bal ile Bal Fotoğrafçılık’ı kurduk.

ANADOLU’YA SERVİSE ÇIKARDIM

En büyük sermayemiz güvendi. Piyasada sağladığımız güven sonucu Fuji filmin ilk dijital bayisi olduk. Oysa işe başladığımız ilk 2-3 yıl piyasanın en büyüğü Fuji filmden mal almamıştık.

2002 yılında bayiliğini aldık. Sonraki birkaç sene iyi makine sattık. Elektronik marketler devreye girince makine satıcılığını bıraktık.

Malzeme satışı için Anadolu’ya servise çıkardım. İstanbul’dan Antalya’ya kadar mal satmaya ve yeni müşteriler bulmaya giderdim. 2005’e kadar işlerimiz iyiydi.

DİJİTAL MAKİNE DÖNEMİ BAŞLADI
2005’de ne oldu?

2002’de piyasaya giren dijital makineler birkaç yıl içinde yoğun talep görmeye, klasik fotoğraf makinelerinin fiyatları düşmeye başlamıştı. Dijitalle birlikte piyasa ciddi bir değişim içine girdi. Sektörün çehresi değişmeye başladı. Fotoğrafçı sayısı, baskı fotoğraf talebi hızla azalmaya başladı. Mesela biz artık hafıza kartı, fotoğraf albümü, üzerine baskı yapılan tişört ve kupalar satmaya başladık. Özel talepler için bir miktar film var raflarımızda. Sektör ciddi anlamda kan kaybediyor. Ayakta kalmaya çalışıyoruz. İstanbul Ticaret Odası’ndaki komitemle bu konuda ciddi çalışmalar yapıyoruz.

ANKARA’DAN İSTEKLERİMİZ VAR
Sektör için komitenizde neler yapılıyor?

79 No’lu Fotoğrafçılık Meslek Komitesi’nden meclis üyesiyim. Odamızın da desteğini alarak Ankara’dan bazı isteklerde bulunduk. Kamuda foto kabinlerin yaygınlaşması fotoğrafçıların işine sekte vurdu. Fotoğrafçı zaten stüdyo ve vesikalık çekimleriyle zar zor ayakta kalmaya çalışıyor. Kayıt dışı, ÖTV ile ilgili sıkıntılarımıza da çözüm arıyoruz.

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde de bölüm öğrencileri için komite bütçemizin bir kısmı ile bir stüdyo kurduk. Bütçemizin kalanını da yine bölüm öğrencileri için üniversitemize bıraktık. Üniversitedeki seminer derslerine katılıyorum.

STK’lardaki yeriniz nedir?

İTO adına Avcılar Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti Üyeliği yapıyorum. İstanbul’un en çok çözüm yapan ilk üç ilçesi arasındayız. İTO’nun sektörel bilirkişilerindenim. Ayrıca Erzincan Ekinci Köyü Derneği’nin de 11 yıldır başkanıyım.

ELİMİZDE FİLM KALMAZDI

1990’lı yıllarda peynir ekmek gibi film ve fotoğraf baskı kağıdı satardık. Fotoğraf makinelerinin hepsinde makara film kullanılırdı. Canon’un, Nikon’un profesyonel makinelerini, fotoğraf baskı makinelerini satıyorduk. Çin’den gelen Premier markalı fotoğraf makinelerini koli koli Anadolu’ya gönderirdik. Yılbaşında, bayramlarda, film kalmazdı elimizde. Kârlar azdı ama büyük bir sirkülasyon vardı. Yunanistan ve Ermenistan hariç Türkiye’nin tüm komşularından müşterilerimiz vardı. Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Romanya ve Libya’dan sürekli müşterilerimiz olurdu. Bir dönem müşterilerimize özel zarf ve albüm imalatı da yaptık. Piyasa güven üzerine kuruluydu.

30 MİLYON ADET FİLM İTHAL EDİLİRDİ

Nüfusun 50-55 milyon olduğu 1990’larda yılda 30 milyon makara film ithal edilirdi. En büyüğünden en küçüğüne fotoğraf malzemecileri iyi iş yaparlardı. Özel günlerde elimizde satacak film kalmazdı. Her işlek caddede bir fotoğrafçı dükkânının olduğu zamanlardı.

500 DOLARA HAFIZA KARTI

2000’li yıllarda dijital makinelerle birlikte hafıza kartlarına talep çok yükselmişti. Şimdi 3 dolar bile etmeyen 1 GB’lik hafıza kartlarını 500 dolara satırdık. 128 MB’lik fuji hafıza kartı da 250 Euro’ydu.

GÜZEL ANLARI GELECEK NESİLLERE BIRAKIN

Bilgisayar, cep telefonu gibi dijital ortamlarda tutulan fotoğraflar kayıp fotoğraflardır. Bilgisayarda, cep telefonlarındaki bir arıza ile tüm anılar kaybolur. Çektiğiniz en güzel anlarınız, anılarınız olan fotoğraflarınızı gelecek nesillere fotoğraf kâğıdına basılı olarak bırakın.

17 Mayıs 2016 Salı

Etiketler : Röportaj