tatil-sepeti

Seferleri sırasında ülkesinin açık ve eksikliklerini gören Rus Çarı I. Petro, 1697-1698 yıllarında gerçek kimliğini gizleyerek Avrupa’ya bir seyahat gerçekleştirdi. Çar, tebdil-i kıyafetle yaptığı Avrupa seyahati sırasında Prusya’da topçuluk, Hollanda ve İngiltere’de gemi yapımı üzerine eğitim aldı, birkaç ay da tersanede çalıştı.

Çar, Avrupa araştırmasıyla Rusya’da reformların yapılması gerektiğine dair düşüncesini pekiştirdi. Dönünce fabrikalar, maden ocakları, limanlar, tersaneler ve kanallar inşa ettirdi. Askeri okullar, mühendislik ve tıp okulları başta olmak üzere birçok okulun ve Bilimler Akademisi’nin kurulmasına ön ayak oldu. Modern Rusya’nın temeli attı.

HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU

Türkiye’nin en eski yayımcısı olan İstanbul Ticaret Odası (İTO), yeni yayınlarla kitaplıkları zenginleştirmeye devam ediyor. Prof. Dr. Okan Yeşilot editörlüğünde hazırlanan ‘Yeni Dünya Düzeninde Rusya Federasyonu’ adlı kitapla bu sefer kuzey komşumuz Rusya farklı yönleriyle dikkate sunuluyor. Üç ana bölümden oluşan kitapta Rusya’nın tarihi, kültürü, ekonomisi ve Türk-Rus ilişkileri geniş bir yelpazede inceleniyor.

DELİ Mİ DAHİ Mİ?

www.kitapistanbul.org.tr adresinden de ulaşılabilecek kitapta, modern Rusya’nın temellerinin inşa yöntemi dikkat çekiyor. Günümüzün yaygın ‘sanayi-endüstriyel istihbarat’ yöntemini andırır bir yolun tercih edildiği anlatılıyor. İşin ilginç yanı ise istihbaratı yapanın bizzat devletin başı olması… Bundan sonrasını kitaptan takip edelim: “Türk tarihçiliğinde ‘Deli’ lakabıyla tanınan, atılgan, kararlı ve ileri görüşlü, aynı zamanda acımasız bir şahsiyet olan I. Petro’nun (Büyük Petro) hükümdarlık yılları (1689-1725), Rusya tarihinde özel bir yer tutar. Bu dönem, Rusya tarihinin seyrini değiştiren bir eşik olarak değerlendirilir. I. Petro’nun İsveç’le yürüttüğü 20 yıllık savaşı galibiyetle sonuçlandırarak Baltık boyunu elde ettiğini öncelikle belirtmek gerekir. Bu başarıya dayanarak I. Petro, 1721’de kendini imparator ilan etmiş, bundan böyle devletinin adı Rusya İmparatorluğu olmuştur. I. Petro’nun emriyle 1703’te Baltık boyunda bir şehir inşasına başlanmış, hızla yükselen St. Petersburg, 1712’de Rusya’nın başkenti ilan edilmiştir.

KÖKLÜ REFORMLAR

I. Petro’nun hükümdarlık yıllarının diğer önemli özelliğini, bu dönemde gerçekleştirilen kapsamlı ve köklü reformlar teşkil eder. 17. yüzyılın sonu itibarıyla Rusya geniş toprak varlığını elde etmiş, fakat birçok açıdan Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmıştı. Sanayinin gelişmemiş olması, en büyük sorunlardan biriydi. Uluslararası ticaret alanında Rusya’nın payı çok düşüktü. Düzenli ordu ve donanmanın yokluğu askeri başarısızlıklara sebep olmaktaydı. Bilim ve eğitim alanında büyük eksiklikler söz konusuydu. Çar I. Petro, 1695-1696 yıllarında gerçekleştirdiği Azak seferleri vesilesiyle Rusya’nın donanmaya ihtiyacı olduğunu açıkça gördü. 1697-1698 yıllarında gerçek kimliğini gizleyerek yaptığı Avrupa seyahati (bu sırada Prusya’da topçuluk, Hollanda ve İngiltere’de gemi yapımı üzerine eğitim aldı, birkaç ay tersanede çalıştı) Rusya’da reformların yapılması gerektiğine dair düşüncesini pekiştirdi.

RUSYA’NIN TEMELLERİ

I. Petro ülkesine dönünce Batı örneğinde düzenli ordu ve donanma kurma işine girişti. Devlet idaresini, vergi sistemini, sanayi ve ticaret işlerini yeni esaslara göre düzenledi. Kiliseyi tamamen devlet kontrolü altına aldı. Fabrikalar, maden ocakları, limanlar, tersaneler, kanallar inşa ettirdi. Askeri okullar, mühendislik okulları, tıp okulları başta olmak üzere dünyevi eğitim veren birçok okulun ve Bilimler Akademisi’nin kurulmasına ön ayak oldu. Yabancı ülkelerden bilim adamlarını ve uzmanları Rusya’ya davet etti, Rus soylu ailelerinden yetenekli gençleri okumak için Avrupa’ya gönderdi. Avrupa takvimini yürürlüğe koydu. Alfabeyi basitleştirdi, yayıncılık ve gazetecilik işinin gelişmesini teşvik etti. Rusları geleneksel kılık-kıyafetleri ve toplumsal alışkanlıkları bırakarak, Batılı tarzda giyinmeye ve davranmaya zorladı. Reformlar için gerekli olan maddi altyapıyı sağlamak için tebaası ve özellikle köylüler üzerinde acımasız baskı kurdu.”

‘TEMKİNLİ DİYALOĞA DEVAM’ TAVSİYESİ

Rusya ile ilişkilerde ‘Temkinli diyaloğa devam’ tavsiyesi yapılan kitabın Sonuç bölümünde ise şunlar kaydediliyor: “Putin döneminde Rus dış politikasında yaşanan en önemli değişikliklerden biri de şüphesiz Türkiye ile olan ilişkilerdir. Her ikisinin de Batı ile sorun yaşaması, Batı’nın her iki ülkenin çıkarlarını gözetmemesi, bölgesel çıkarların uyuşması, ekonomik olarak birbirlerini tamamlamaları, uluslararası arenada XXI. yüzyılın ilk çeyreğinde Rus-Türk yakınlaşmasından bahsedilmesini sağladı. Ticaret hacminin artması, Rus turistlerin Türkiye’ye akın etmesi, Mavi Akım, Türk Akımı, S 400, Akkuyu Nükleer Santrali gibi stratejik mahiyetteki projelerin hayata geçirilmesi, askeri alanda da işbirliğinin başlatılması, Suriye ve Libya’da geliştirilen işbirliği, Türk-Rus ilişkilerinden zaman zaman ‘stratejik işbirliği’ olarak bahsedilmesine sebep olmaktadır. Bununla birlikte Türk-Rus ilişkilerinde birtakım sorunlar da mevcuttur. Karabağ ve Kırım meseleleri, Orta Asya ve Kafkasya’da rekabet, başta PKK olmak üzere terör örgütlerine olan yaklaşım farklılığı, hatta günümüzde aynı tarafta yer aldıkları Suriye sorunu dahi uzun vadede bambaşka bir boyutta karşılarına çıkabilir. Böyle bir durumda Suriye sorununun çözüm sürecinin de gösterdiği gibi temkinli, sağduyulu ve duygusallıktan uzak bir şekilde diyaloğun devam ettirilmesi önem arz etmektedir.”

AVRASYA’DAKİ EN ÖNEMLİ GELİŞME

Editörlüğünü Prof. Dr. Okan Yeşilot’un yaptığı ‘Yeni Dünya Düzeninde Rusya Federasyonu’ adlı kitaba göre yeni dönemde yalnızca Rus dış politikasında değil, tüm Avrasya coğrafyasındaki en önemli gelişmelerden biri, Moskova ile Ankara arasındaki yakınlaşma oldu. 2015’te yaşanan uçak kriziyle ilişkiler zarar görse de 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de meydana gelen darbe girişimi sırasında Moskova’nın bu olayı kınayan ilk ülkelerden biri olması,taraflar arasındaki işbirliğinin yeniden canlanmasını sağladı.
Kitaba erişim için: www.kitapistanbul.org.tr

13 Eylül 2021 Pazartesi

Etiketler : Gündem