Ağaç ve sedefi ‘sessizlikle’ buluşturuyor

İcra edilen sanatın yüzde 50’sinin tercih yoluyla oluşturulduğunu, gerisine sanatın bizzat kendisinin karar verdiğini söyleyen sedefkâr Bahadır Özkan’ın ahşap içine yerleştirdiği sedeften oluşan hat formatındaki 40’ı aşkın eseri, Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda sergileniyor.

Giriş: 12.02.2024 - 08:47
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

 



 

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

Sedefin çok hassas bir malzeme olduğunu, doğru konum-landırıp kesilmediği  takdirde çabucak kırılabildiğini söylüyor usta sedefkâr Bahadır Özkan. Çocukluk yıllarında başlayan sanat merakını, “Hobi başka bir şey, dert edinmek başka bir şey” diyerek, Topkapı Sarayı baş sedefkârı Hulki Yavuz’dan dersler alarak taçlandıran Bahadır Özkan, Yeni Cami Hünkar Kasrı’nda eserlerini sanat meraklılarıyla buluşturuyor. Ücretsiz gezilebilecek sergi, 3 Mart’a kadar açık olacak. Her birini ince ince el emeği ile işlediği 40’ı aşkın eserini sergileyen Özkan, İstanbul Ticaret’in sorularını yanıtladı. 

 

USTADAN EL ALDI  

 

Nasıl başladınız sedef sanatına?

 

El sanatlarıyla çocukluğumdan beri iç içeydim. Babam da dükkanımızda uzun yıllar sedef sanatıyla ilgilenmişti. Ancak ben hobiden öteye geçmesini istedim. Bu sanatı birileri dert edinmeli diye düşünerek, 2012 yılında Topkapı Sarayı baş sedefkârı Hulki Yavuz’dan dersler almaya başladım. 

 

Dert edinmek dediniz…

 

Evet, hobi olarak çok icra eden var. Ancak ustaların söylediği bir söz vardır, ona atıf yapayım: “Ustası olmayanın ustalığı olmaz.” Yani sanatta bir ustadan ustalık öğrenilmeli ve bu öğrenilen de ustalık yoluyla başkasına aktarılmalı. Bu düşünceyle üstadım Hulki Yavuz’dan dersler alarak ciddi bir şekilde sedef sanatına adım atmış oldum. 

 

HEM PİRİNÇ HEM SEDEF

 

Serginizin ismi Midad’dan Ahen’e, bunu biraz açabilir misiniz? 

 

Midad’dan Ahen’e, Mürekkep’ten Demir’e demek…  Çalışmalarımda kadim hattatların eserlerinden esinleniyorum. Onlar ilk olarak mürekkeple sanatlarını icra ettiler. Ben de onların mürekkebinden çıkan eserleri bir metal olan pirince aktarıyorum. 

 

Eserlerinizde hem pirinç hem de sedef görmek mümkün…

 

Evet, kimi eserimi pirinç malzemeyi, kimi eserimi de sedefi ince ince keserek oluşturuyorum. İfade ettiğim gibi kadim hattatların eserleri benim esin kaynağım. Tamamen el işçiliği ile kestiğim bu malzemeleri ahşabın içine bir yapboz yapar gibi yerleştiriyorum. 

 

CIMBIZ İLE ÇALIŞMA 

 

Sedef çok hassas bir malzeme, işleme sürecini nasıl yönetiyorsunuz? 

 

Kırdığım da oldu. Ancak zamanla malzeme ile hemhal olmaya başlıyor insan. Kestiğim ahşap ile sedefin bir yapbozun parçaları gibi birbirine tam oturması gerekiyor. Bunu tamamen dokunuşlarla hissederek yapıyorsunuz. Öyle bir hesap yapılmalı, açılar ona göre ayarlanmalı ki, hiçbir yapıştırma olmadan tamamen geçme yöntemiyle malzemeler birbiri ile bütünleşsin. 

Bazı parçalar çok küçük…

 

Tabii milimlik parçalarımız var. Özellikle harekeler çok ince. Bunların hepsini kıl testere ile kesip cımbızla yerlerine yerleştiriyorum.

 

AĞAÇ SEÇİMİ 

 

Ağaç malzemeyi her bir esere özgü mü seçiyorsunuz? 

 

Vengi, Brezilya çınarı, yerli çınar, maun gibi ağaçları kullanıyorum. Ancak sanatta yüzde 50 sanatçının tercihi geçerlidir. Elbette bir irademiz var fakat ağaç çok sürprizli bir malzeme; ham hali başka, cilalı hali başka… Bu nedenle bazen hattın bizzat kendisi, içinde hayat bulmak istediği ağacı tercih ediyor diyebilirim.   

 

Eserlerinizi icra ederken nelerden motive oluyorsunuz?

 

Kimi sanatçılar müzikle çalışmayı sever, kiminin farklı ritüelleri vardır. Ben tamamen sessizlikten güç alıyorum. Atölyemde kestiğim her bir malzemenin farklı sesi vardır. Ağacın sesi bambaşkadır, pirincin, sedefin sesi bambaşka. Bu seslerin her birinin farklı durağı oluyor. Özellikle ağacın o tok sesi bana çok iyi geliyor. 

 

KÜLLİYATTA BİR SATIR

 

“Sanat bir nasip işidir. Bize de bir yol gösterildi. Ben de bu yoldan yürümeyi tercih ederek nasiplendim. Türk sanatının milyonlarca satırdan oluşan külliyatında bir satır olabildiysem ne mutlu bana.” 

 

HAL YOLCULUĞU

 

“Ben usta hattatların eserleri ile besleniyorum. Sanatın dokunduğu her şeyi disipline etmesi gibi bir yönü var. Önce sabır, sonra bütünleşme hali geliyor. Benim ilk eserim ‘Mülk Allah’ındır’ yazılı olan hat çalışmasıydı. Son eserim ise bir ‘Hiç’ yazısı...”

 

TERBİYE METODU

 

“İcra ettiğim sanatta, aslında tüm sanat dallarında diyebilirim, bir yoğunlaşma hali vardır. Her bir uyarandan vazgeçip o işe tüm duyularını yönlendirme hali… Aslında tasavvuftaki ruh terbiyesi metodu ile çok özdeşleşir. Bu yüzden sanatın ruhlara iyi gelen bir yönü vardır.”