Cumartesi, 23 Kasım, 2024
HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL
Lise yıllarında aldığı endüstri eğitimi ile sanatı birleştirerek birbirinden farklı eserler icra eden bir sanatçı Ahmet Nejat Birdevrim… Birdevrim, ak çini ve dört yılda 3 bin 500 deneme sonucunda bulduğu mavi tonu ile 40 yıllık birikimini Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda sanatseverlerle buluşturdu. Birdevrim, İstanbul Ticaret’in sorularını yanıtladı.
CANLI RENKLER
Neden ak çini?
Ak çini diğer çinilerden farklı bir özelliğe sahip. Bütün çalışmalarımı bu zemin üzerinde gerçekleştiriyorum. Bu çini ilk olarak Almanya’da keşfedilmiş ve orada genellikle yapı malzemesi olarak kullanılıyor. Ben bu çiniyi farklı tekniklerle kendime özgü hale getirdim. Ak çinide kullandığım bütün renkler olduğu gibi kalıyor, bu nedenle tercih ediyorum. Bir diğer özelliği de hafif olması elbette. Bu özelliği daha çok takı tasarımlarında önem kazanıyor.
Çinilerdeki mavi size özgü sanırım…
Evet, bu maviyi bulmak için 1985’ten 1989’a kadar çalıştım. Tam 3 bin 500 deneme gerçekleştirdim. O kadar denemenin sonunda ‘işte aradığım bu’ dedim. O yıllarda bu denemeler için o kadar çok bakır oksit kullandım ki, gören bir fabrika işletiyorum zannedebilirdi.
Bu sırrı öğrenALcilerinize de
veriyor musunuz?
Formülü veriyorum ama sır bana özgü. Herkes formülü bilebilir ama herkes aynı şekilde icra edemez. O sanatçının kendi dokunuşudur.
TOPRAKTAN GELİŞ
Eserlerinizde mutlaka küçük de olsa ‘Allah’ yazısının bulunması dikkatimi çekti.
Benim Allah’ın ve Peygamber Efendimiz’in adını yüceltmekten başka bir gayem yok. Bu nedenle her eserimde; görünsün, görünmesin, ufacık ya da çok büyük şekillerde bir ‘Allah’ kelimesinin olmasına özen gösteriyorum. Bazen de açıkça yazmasam da zemini ona göre şekillendiriyorum.
Kullandığınız zeminin bir özelliği var mı peki?
Evet, bu zemini çeşitli çalışmalarım sonucunda buldum. Kumlu seramik zemini olarak geçiyor. Bir de Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan patentini de aldım. Yani kullanım hakkı yalnızca bana ait. Bu zeminle her şeyin topraktan gelip toprağa döneceğini ifade ediyorum.
YALNIZ ÇALIŞMA
Eserlerinizi icra ederken nasıl bir ortam olmasına özen gösteriyorsunuz?
Her sanatçı için çalışmaları çok özeldir. İnanın her eser tektir. Aynısını çalışırsınız ama farklı bir ruhla, farklı bir sezişle çalışırsınız. Bir önceki eserin aynısını hiçbir zaman icra edemezsiniz. Dolayısıyla her sanat eseri aslında biriciktir. Bu özel zamanlarda ben mutlaka yalnız çalışmayı tercih ederim. Yanımda eşim dahi olsun istemem. Eserlerimin pek çoğunu da ağlayarak çalışırım. Bu tarif edilebilecek bir duygu değil.
Her bir eserinizi yaşıyorsunuz sanki…
Evet, çünkü orada ‘Allah’ yazıyor ‘Muhammed’ yazıyor. Siz bunu ellerinizle eserinize yerleştiriyorsunuz. Bu bağlamda bazı eserlerin mucizesine de inanıyorum. 1999’da Esmaül Hüsna’yı çalışmıştım. Dört ayda ve her bir Esma’yı tek tek hissederek gerçekleştirdiğim bir çalışmaydı. Ağustos ayında gerçekleşen depremden sonra dükkânıma gittiğimde; yanımdaki esnaf arkadaşlarımın dükkânlarının yerle bir olduğunu, ancak benim dükkânımda -hiçbir eserim bağlı olmadığı halde- tek bir bardağın bile yan yatmadığını gördüm.
HÜNKAR’DA ÜÇÜNCÜ
Hünkar Kasrı’nda üçüncü serginiz değil mi?
Evet, bundan önce iki kez daha misafir olmuştum bu güzide mekâna. Eserlerim Hünkâr Kasrı’nın ruhu ile bütünlük arz ediyor. Daha önce Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndeki sergimde bu duyguyu yaşamıştım.
Kaçıncı serginiz bu?
Bu, sanat dünyasındaki 40. yılım ve bu da 45. sergim. Burada 40 yıllık birikimimi sergiliyorum ve ilgi çok güzel. Ben her bir sergimde eserlerimin başında durmayı tercih ediyorum. Çünkü insanların gözlerindeki ilgiyi görmek ve ilgilendikleri eserler hakkında bizzat bilgi vermekten mutluluk duyuyorum.
KAPORA İLE ESER SATIN ALDILAR
Hep Kâbe’ye gitme aşkım vardı. Ancak bir türlü nasip olmamıştı. Bu istek ve aşkla seramikten Kâbe maketi yapmıştım. 1993’te genç bir çift dükkânıma geldi. Araba almak için yanlarına kaparo almışlar ancak araba satın alacakları dükkân kapalı olunca benim dükkânıma gezmeye gelmişler. Kâbe maketini gören genç kadın ‘Ben burada derin bir duygu görüyorum ve ayırdığımız parayla bunu almak istiyorum’ dedi. Ben de hep gitmek istediğimi ancak şartların mümkün olmadığını söyledim. Böylece maketi alıp gittiler. Çıkarken de “Allah gerçeğini görebilmenizi nasip etsin” diye dua ettiler. İnanır mısınız, onlar çıktıktan iki saat sonra mucizevi bir şekilde bir telefon geldi ve bana o yıl Kâbe’ye gitmek nasip oldu.
BİLGİMİN SADAKASINI VERİYORUM
30 yılı aşkın süredir İstanbul Üniversitesi’nde çini işlemeciliği alanında öğretim görevlisi olarak görev yapıyorum. Bunu bilâbedel bilgimin sadakasını vermek üzere gerçekleştiriyorum. Kaç kere kadroya geçmem konusunda teklif geldi. Ancak kabul etmedim. Eşim de üniversite hocası. Bir aileye bir memur yeter dedim. Yalnızca bilgimi gelecek nesillere aktarma sorumluluğumu yerine getirmek için severek öğretim görevliliği vazifesini icra ediyorum.
26 Şubat 2020 Çarşamba
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi
23 Kasım 2024 Cumartesi