tatil-sepeti

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

İstanbul halkı son günlerde koronavirüs salgını nedeniyle evlerine çekildi. Bazı sosyal faaliyetlerini de ertelemek zorunda kalan İstanbul için bu yaşananlar, en zor günler değil. Zira bundan 127 yıl önce iki sene aralıklı olarak İstanbul halkına zorlu günler yaşatan kolera salgını nedeniyle toplam bin 731 kişi hayatını kaybetmişti. Salgının önüne geçilemeyince okullar yaklaşık 3 ay süre ile tatil edilmiş, kente giriş ve çıkışlar ertelenmişti. İşte İstanbul’un kolera günleri…

HABİBE SÜNBÜL HANIM

İlki 8 ay, ikincisi ise 3.5 ay sürüp İstanbul halkına zorlu günler yaşatan kolera, 1893 yılı 24 Ağustos günü Hasköy’de ortaya çıktı. Koleranın ilk kurbanı Feshane-i Amire’de memur Ahmet Efendi’nin eşi Habibe Sünbül Hanım oldu. Osmanlı’nın tüm sınır komşularında ve diğer vilayetlerinde görülen kolera, İstanbul’a Batum’dan hareket eden George Fisher adlı bir İngiliz gemisi ile gelmişti. Kolera, İstanbul’da hastalanarak karaya çıkartılan ve İngiliz Hastanesi’nde hayatını kaybeden bir tayfa vesilesiyle tüm İstanbul’a yayılmıştı.

KORDON UYGULAMASI

İstanbul’da verilen ilk kurbanın ardından sayılar peş peşe artınca önlemler de acil olarak hayata geçirilmeye başlandı. Zaten aylardır İstanbul sınırlarını zorlayan kolera için ön hazırlıklar mevcuttu. İlk iş olarak İstanbul’a 11 kolera hastanesi kuruldu. Kolera hastası bulunan evler kordon uygulamasıyla karantinaya alındı. O yıllarda kordon uygulaması o kadar sıkı uygulanıyordu ki, evlerin başına bir polis dikiliyor ve ev halkının ihtiyaçları da dışardaki görevliler tarafından karşılanıyordu. O yıllarda yaşayan Sadri Sema, kolerayı anılarında, “Hayat, asit fenik, kireç, cenaze ve açlıktan ibaret bir hiç oldu” diye anlatmıştı.

YİYECEK SINIRLAMASI

Kolera salgınında en büyük sınırlama yiyeceklerde olmuştu. Salgından bir süre sonra çıkarılan ilanname ile her türlü alkollü içki ve buzlu su içilmesinden kaçınılması, yiyeceklerin temiz olması, et ve nişastalı gıdaların yeterince tüketilmesiyle bunların iyice pişirilmeden yenmemesi, içilecek suların itinayla korunması, İstanbul’daki doğal memba sularının Terkos ve Bent sularına tercih edilip, bunların da kaynatılıp soğutulduktan sonra ve temiz kaplarda saklanarak içilmesi, kaynak sularının yemek yerken içilmesinin daha faydalı olduğuna dair ikazlarda bulunuldu. Ayrıca eylül ayından itibaren yaş incir, mısır, şeftali, salatalık, muşmula, patlıcan, domates, kavun ve karpuzun İstanbul’da satılması yasaklandı. Buna göre, bu tür ürünler İstanbul’a da sokulmayıp, gümrüklere kadar gelmişse geldiği yerlere geri gönderilecekti.

CAMİLERDE DUA

İstanbul’un kolera günlerinde maddi önlemler alınırken buna manevi tedbirler de ekleniyordu. Padişah II. Abdülhamid’in emriyle kolera günlerinde bütün cami, mescit ve tekkelerde beş vakit namazdan sonra Ahkaf Suresi okunuyordu. Ayrıca bu illetten kurtulmak için her vakit namazın farzından sonra tevbe-i istiğfar edilmesi ve salât-ı selam getirilmesi de kararlaştırılmıştı.

İSTANBUL’A GİRİŞ YOK

İstanbul’da koleranın hız kesmesini temin etmek amacıyla kente giriş ve çıkışlarda da karantina uygulaması gerçekleştiriliyordu. Avrupa treniyle İstanbul’a gelen yolcular, kente girişte 5 gün karantinada bekletiliyordu. İstanbul’dan çıkanlar da karantina altında kalıyordu. Hatta İstanbul’dan Anadolu’ya karantina beklemeksizin meydana gelebilecek geçişleri engellemek için Şile’den Tuzla’ya kadar tüm yarımadayı kuzey-güney istikametinde kesen bir kordon oluşturuldu.

OKULLAR TATİL

Salgının eylül ayında şiddetlenmesi üzerine bütün okullar tatil edildi. Kasım ayında tekrar açıldı, ancak salgının yayılması üzerine kapatılmak zorunda kaldı. Mekteb-i Mülkiye ve Mekteb-i Sultani haricindeki okullar ocak ayına kadar tatil edildikten sonra normal eğitime devam edildi. Bu dönemlerde tatil edilmeyen okullar için de ciddi önlemler alınmıştı. Sürekli dezenfekte çalışmaları yapıldı ve olası bir vakada alınması gereken tedbirler hazır bulunduruldu.

110 DERECEDE TEMİZLİK

Kolera yangınının sönmesinde en önemli önlemlerden biri de tebhirhaneler yani buhar odalarıydı. İstanbul’da kurulan üç tesis, kolera bulunan evlerdeki eşyaları 110 derece sıcaklıkta dezenfekte ediyordu.

1 MİLYON KURUŞLUK MÜCADELE

  • İstanbul’da kolera ile mücadele boyunca 1 milyon 174 bin 833 kuruş para harcandı.
  • 1893 yılı yazında gemilerin İstanbul’un herhangi bir yerine yolcu çıkarması yasaklandı.
  • Koleralı hastaların hastalıklarını gizleyerek topluma yaymalarını engellemek adına, eczanelerden kolera ilacı alanların belediyeye ihbar edilmesi için düzenleme yapıldı.
  • Kasapların dükkanların sokak tarafına açık olarak et asmaları yasaklandı.
  • Berber dükkanlarında kesilen saçların yerlere atılması men edilerek bir tenekede toplanması sağlandı.
  • Mahallelere geceleri erimiş kireç dökülmeye başlandı.
  • Esnafın kahvehanelerin önüne iskemle atarak oturması ve nargile sularını sokağa dökmesi yasaklandı.
  • Cami tuvaletlerinin alafranga tarzda yapılması için karar alındı.
  • Hristiyanların perhiz gününde yedikleri yemeklerin kolerayı tetiklediğinden hareketle midye, tarak, salyangoz, istiridye, yengeç ve ıstakoz gibi deniz mahsullerinin avlanması ve satılması yasaklandı.
  • Bekar odalarında kalan işçiler karantina kuralına uyarak kafileler halinde memleketlerine gönderildi.

YALNIZCA KOLERA DEĞİL

İstanbul yalnızca kolera günlerinde değil, veba günlerinde de zor zamanlar geçirmişti. 1803-1813, 1901 ve 1919 vebaları, 1915 tifüsü, 1924 sıtması da İstanbul halkının korkulu rüyası olmuştu.

02 Nisan 2020 Perşembe

Etiketler : Gündem